Boksör, çalan gong sesiyle zar zor köşesine ulaşıp tabureye oturdu.
Karşısına geçen antrenörü "İyi gidiyorsun, adam çok kötü durumda, düştü düşecek." dedi. Yüzü kanlar içinde olan
boksör gözünü güç bela açıp "Üç raunttur aynı şeyi söylüyorsun. O zaman ringde beni kim dövüyor?" diye
itiraz etti. Bu bir fıkra; ama Türkiye'nin mevcut fotoğrafına tıpatıp uyan bir fıkra.
CHP'nin
yandaş medyası, gaz vermekten başka marifeti bulunmayan beceriksiz antrenör gibi, aynı şeyleri tekrarlayıp duruyor.
Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP yönetimi ise mağlubiyetin arkasından şaşkın şaşkın bakınan boksör rolünde... Yandaş medyanın en büyük zararı bu. Hatalarını söylemek şöyle dursun, bir de yanlışları doğru diye gösterip ters yönde gitmeyi sürdürmenize yol açıyor. CHP,
hasar tespiti yapıp ve yeni strateji belirlerken kendisini eleştiren medyayı dikkate almayı birinci sıraya koymalı.
Seçim sürecinde yandaş CHP medyasının cürümlerini sıralarsak ne dediğimiz daha kolay anlaşılır. Seçime hazırlanan bir parti
İstanbul il başkanını 6 ayda üç kez değiştirmez. 85
sandalye ve yaklaşık 10 milyon seçmeni olan bir lokomotif il İstanbul. CHP
seçim arefesinde il başkanını
istifa ettirdi. Gerekçesi de
Ergenekon davasında tutuklanan gazetecilere
destek yürüyüşüne katılmaması. Sonuç, yerel seçimlere göre yüzde 7
oy kaybı. Ben yazdığım için rahat söylüyorum, teşkilatta seçim üzeri böyle radikal değişiklikler ters teper. Yandaşları, CHP'yi uyarmayarak İstanbul hezimetine zemin hazırladı. Toplumun, Ergenekon sürecine bakış açısı konusunda da yanıltıcı bilgi vererek Kılıçdaroğlu'nu hataya ikna ettiler. Sanıkların
aday yapılması zaten biliniyor. İl Başkanı Nebil İlseven'in istifaya zorlanmasına sebep olan yürüyüşe katılanların yüzde kaçı CHP'ye oy verdi dersiniz. Tahminimi söyleyeyim: Yüzde 90'ı bağımsız adaylara yöneldi. Aynı şekilde
Cumhuriyet mitinglerinde Deniz Baykal'ı yanıltmışlardı. Bindirilmiş kıtaların turneye çıkıp miting yapmasını '
AK Parti yıkılıyor' diye gösterdiler. Sonuç 2007'de yüzde 47 geldi. Teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'i hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan ankete ikna ettiler. Bahse girip kaybettiği elbiseler bir yana koltuğu sallantıda. CHP'nin yüzde 34, AK Parti'nin 32 olduğunu ileri süren anketi canlı yayınlarda savunan gazeteci, diğer anket şirketlerini ve onları referans alan gazetecileri 'yandaş' olarak tanımlarken yüzü kızarmıyordu. Hâlâ da kızarmıyor. "Muhafazakâr orta sınıfın kalesi
TOBB Genel Kurulu'nda Kılıçdaroğlu'na alkış tufanı" haberleriyle, 'Erdoğan kendi sahasında bile mağlup' havası oluşturdular. Meğer tufan değil tsunamiymiş, CHP'yi yerle bir etti! CHP'nin projelerle yarışa katılmasını biz de alkışladık. Ama mevcudun gerisinde kaldığı eleştirileri yeterince karşılık bulmadı. Söz konusu proje ile seçim kazanılacağı yanılgısına sebep olundu.
En önemlisi canlı yayında yaşanan siyasi tarihin en büyük gafını örtbas etmeye çalışarak Kemal Bey'i
özür dileme erdeminden mahrum bıraktılar. Gaf ağzından çıktığında alkışlayanların gazına gelmesi yetmiyormuş gibi, yandaş medya yüzünden geri adım atamadı. 'Ana aa.' skandalında
halk gözüyle gördüğüne inandı. 'Ayağını denk al diyecektim, ağır olur diye vazgeçtim' cümlesi halkın zekâsıyla alay etmekti. Halk bunu affetmedi. Genel başkan seçildiği kurultayda sandalye üzerine çıkarak kendisini coşkulu biçimde alkışlayan yandaş medyayla arasına mesafe koyamazsa Kılıçdaroğlu, yüzde 26'yı bile zor görür. Ne demiş atalar 'akıllı düşman evladır'.