Pek başarılı olduğu söylenemez.
Bizdeki 'kestaneyi k
özden başkası alsın' zihniyetinin en somut göstergesi. Sorsanız herkes
darbeye karşı, ama kimse kılını kıpırdatmadığından çetelesini tutmaktan zorlandığımız sayıda müdahale yaşadık. Sonuçsuz kalanlar, kamuoyuna yansımayanlar, direkten dönenler, çizgiden çıkanlar gibi bir sürü kategori oluşturabiliyoruz. 'Darbecilerini yargılayamayan ender demokrasiler
deniz' sözü, sık tekrarlanan sloganlardan. Siyasîler bu sloganın arkasına saklanarak faturayı yargı mekanizmasına yıkmaya çalışır. Hâlbuki böyle bir şey için öncelikle siyasî iradeye ihtiyaç vardır. İradesine ipotek konulan yasama erki kendini savunmadıktan sonra, tuzu kuru bürokrasinin harekete geçmesini beklemek safdillik olur. Güce göre konumlanan bir kısım medya da, ancak parlamento kararlılığı karşısında demokrasiden yana tavır alır.
'
Meclis 12
Mart'a direnebilseydi darbe sözcüğü tarih olurdu.' Bu cümle,
12 Mart muhtırasının
Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nde okunmasına karşı çıkan dönemin
genç AP milletvekili Hasan Korkmazcan'a ait. 1971'de askerin siyasete müdahalesine karşı iki cesur ses çıktı: Korkmazcan ve
Bülent Ecevit. Bülent Ecevit, ara rejim hükümetine
destek veren Genel Başkan İsmet İnönü'yü eleştirerek
istifa etti. Demokrasiden yana aldığı tavır Ecevit'e iki şeyi sağladı. Önce
Cumhuriyet'in 'ikinci adamı' devrilmez zannedilen İsmet Paşa'yı devirerek
CHP lideri oldu. Ardından çok partili dönemde CHP'nin aldığı en yüksek oyu aldı. Askerin sınırlarını aşmasına en etkili çıkışlardan birini 28
Nisan bildirisiyle
AK Parti hükümeti yaptı.
27 Nisan e-muhtırası,
cumhurbaşkanlığı seçimleri ve
Anayasa Mahkemesi'nde görüşülen 367 kararını etkilemeye yönelikti. Hükümetin dik duruşu ise 28 Nisan bildirisi olarak kayıtlara girdi. Zannedildiğinin aksine AK Parti'nin 22 Temmuz seçimleri başarısının altında, 27 Nisan bildirisi ile oluşan mağduriyet değil, 28 Nisan cevabıyla ortaya çıkan mağruriyet yatmaktadır. Halkın, 28 Şubat'a muhatap olanlara sahip çıkmayıp, 27 Nisan mağdurlarının yanında yer almasının başka açıklaması yok. İktidar partisi, bu
küçük gibi görünen ama sonucu belirleyen ayrıntıyı atlamamalı.
Seçimlerden önce
TBMM İnsan Hakları Komisyonu,
emekli Oramiral Özden Örnek'in günlüklerini gündeme almak istedi. Fakat CHP'li üyelerin cansiperane savunmaları karşısında teşebbüs akim kaldı. Günlüklerde anlatılan
Ayışığı ve
Sarıkız darbe planlarını konuşmak mümkün olmadı. Tevekkeli değil,
Sosyalist Enternasyonal periyodik toplantısını yaparken, CHP lideri Deniz
Baykal dut festivaline katılmayı yeğliyor. Normal bir ülkede 'İktidarı döven
darbeci bin yaşasın' zihniyeti siyasetçi kılığında ortada dolaşamaz. Hele sosyal demokrat olma iddiasını içinden bile geçiremez.
Uras'ın talebiyle ilgili topu taca atmak isteyenler Anayasa'nın 138. maddesine sığınacaklardır. Sürmekte olan yargılama ile ilgili yasama organında görüşme yapılamaz. Fakat şu anda darbe iddialarını takip eden bir yargı süreci yok. Şener Eruygur'un, Örnek'in ya da diğer ismi geçenlerin yargılandığı bir
dava yok. Açılmış tek davanın sanığı Alper Görmüş, o da
hakaret davası.
BİLGİ NOTU: Sarıkız ve Ayışığı darbe hazırlığı iddiaları, kapatılan
Nokta dergisi tarafından yayınlandı. Emekli
Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait olduğu ileri sürülen 2000 sayfalık günlüklerde sonuçsuz kalan iki darbe girişimi anlatılıyordu. Baskılara dayanamayarak kapanan Nokta'nın yayın yönetmeni Alper Görmüş, Örnek'e 'hakaret ve
iftira' edildiği suçlamasıyla yargılandı. Günlüklerin sahte olmadığı ortaya çıkınca
beraat etti. Görmüş ve davaya
bakan cumhuriyet savcısı, iddiaların ispatı hakkının tanınması gerektiği gerekçesiyle temyiz başvurusu yaptı. Örnek hakkında
sivil savcının
görevsizlik kararı verip
Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdiği dosyanın akıbetini ise bilmiyorum.