MHP, iki genel başkan yardımcısının adının karıştığı skandalın ardından krizi atlatmaya çalışıyor. Genel Başkan
Devlet Bahçeli adı geçenleri iki günde görevden alarak hasarı minimize etme çabasında.
Evlilik dışı gayri meşru ilişkiler siyasetin dizaynında hep kullanıldı.
CHP'li İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'ten DYP'li Bakan
Hamdi Üçpınarlar'a kadar birçok siyasetçiye ağır
faturalar çıktı. En yakın örneği CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'dı. Böyle bir
kaset sonrasında liderliği bırakmak zorunda kaldı. Akabinde yaşananlar kasetin sadece bir başlangıç ve fitil ateşleme olduğunu gösterdi. Anamuhalefet partisini dizayn etmek isteyenler adım adım yönetimin tamamını ve şimdi seçimler sayesinde
Meclis Grubu'nu
tasfiye etti. Operasyonu yapan iradeyi dışarıda aramak, hükümeti suçlamak Baykal'ın kolayına geldi. Kendini vazgeçilemez ve gücünü de yenilemez gördüğü için siyasi taktik gereği böyle konuştu. Aynı hataya
Önder Sav da düştü. Bugün ellerinden uçup giden partiye uzaktan şaşkınlıkla bakmakla yetiniyorlar. CHP örneği, Devlet Bey için ibret dersleriyle dolu. Akıbetini ise o dersten yararlanma düzeyi belirleyecek. Sürüncemede bırakıp unutturma girişiminde bulunmayışı Bahçeli'nin CHP olayını iyi
analiz ettiği şeklinde yorumlanabilir.
Devlet Bey'in göz ardı etmemesi gereken diğer konu, MHP tabanının CHP'den farklı olduğu gerçeği. CHP
Gençlik Kolları, Baykal'ın evi önünde
destek çadırları kurarken, MHP'liler skandala adı karışan kişileri tartaklamaya varan tepkiler gösteriyor. Geleneksel tabanın bilinen muhafazakâr hassasiyetleri canlı tuttuğunun emaresi bunlar. Rahmetli
Alparslan Türkeş'in vefatına kadar 'ülkü'nün başında hep Türk-
İslam ibaresi vardı. Türkeş'in ardında yaşanan çalkantılar ve bilinçli operasyonlarla parti çok uzak limanlara doğru sürüklendi.
Milliyetçilik, ulusalcılık denen nevzuhur akımın etki alanına teslim edildi.
Erol Güngör, Ahmet Arvasi gibi fikir önderleri unutuldu. MHP ile en keskin rakibi CHP arasındaki fark bir harften ibaret olsun istendi. Geldiğimiz noktada farkın sanılanın çok ötesinde olduğu anlaşıldı. Bahçeli, CHP'de yaşananların üstüne partisinin kendine özgü hassasiyetlerini koyarak düşünmezse Baykal'dan beter olabilir.
Ortada sadece müstehcen bir kaset yok, lidere en yakın koltuklarda oturan kişilerdeki fikrî kaymalar var. Bence söz konusu kayma, taban açısından ahlaki zaaf kadar önemli. Parti yönetiminde o düşüncelerin ne oranda temsil edildiği şüphesi Devlet Bey'i fazlasıyla zorlayacak. Referandum sürecinde partiyi büyük bir kırılmadan koruyabilmek için uyarı yapan kadim
ülkücülere
hakaret eden ve
AK Parti tarafından devşirilmiş olmakla suçlayan Bahçeli daha çok sorgulanacak. Siyasete merkez sağdaki partilerde başlamak avantaja dönüşmüş durumda. Diğer deyişle ocaklarda yetişmek nakisa gibi algılanıyor. Skandal, teşkilattan gelen isimlerde ise ahlaki ve fikrî ekseni koruyamamışlar
tercih ediliyor havası oluşturacak. İdeolojik partilerde lider çalışmak için seçtiği insanlardan dolayı sorumlu tutulur. Liderin tercihlerine saygının
doğal sonucudur bu. Kimin
aday gösterildiği, yönetime hangi isimlerin taşındığı sorgulanmaz ama
lastik patladığında fatura o tercihlerin sahibinin önüne konur. MHP lideri, yıllardır en yakınında tuttuğu
Adana gibi önemli şehirde ilk sırayı verdiği kişinin hatalarından müteselsil sorumluluk altında. "Siyasi hayatlarını bitirecek kadar ağır suç işlediklerine inandığınız kişiler partiye dün gelmedi. Bu erozyonu yıllardır fark etmediniz mi?" sorusu Bahçeli'yi terletecek. Daha zor soru ise "yönetimde aynı zihniyette başka isimler var mı?" Skandalı ortaya çıkaran ve ülkücü olduğunu savunan
site, kendileri
istifa etmezse aynı çizgideki yöneticileri deşifre tehdidinde bulunuyor. Doğruysa, yeni kasetler Devlet Bahçeli'ye baş etmekte zorlanacağı gaileler açabilir.