Genel Başkan Deniz
Baykal'ın istifası Türk siyasetinde taşları yerinden oynatacak. Kaset skandalının müsebbipleri dışında herkes için
sürpriz bir gelişme.
Aday gösterme için delegelerin kurultay divan başkanlığı önünde
imza zorunluluğu, Baykal'ın sigortasıydı. 'Değiştirilmesi
teklif dahi edilemez' genel başkan nitelemelerine muhatap olan Baykal'ın sağlığı yerinde oldukça
CHP'nin başında kalması bekleniyordu. Kaydı hayat şartıyla lider olan Deniz Bey'in istifası beklenmiyordu. Tabii
kaset skandalı öncesinden bahsediyoruz.
Kaset basit bir
araç; CHP'de genel başkanı değiştirme iradesini ortaya koyan gücün ve bundan sonraki gelişmelerin konuşulması gerekiyor. Bu iradenin sahibi gücün, parti içi ve dışındaki temsilcileri kurultaya kadar kendilerini gösterecek. 'Kim bunlar?' sorusunun yanında, Baykal'ı devirmeye muktedir olanların yeni lideri ve kadrosunu belirlemeyi başarıp başaramayacaklarına
cevap aranacak. Baykal'ın etrafında öbeklenen statükocular kolay pes etmeyecekler.
Kurultaya kadar ve sonrasında çok ateşli mücadele yaşanacak. Savaşı kazananın elinde parçalanmış bir parti kalma ihtimali de var. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı klişesini kullanabiliriz.
İki hafta sonraki kurultay, seçimli değildi. Üzerinde uzun süredir çalışılan tüzüğün hayata geçmesi ve partinin yeniden yapılanması gündemdeydi. Baykal, kendisi dışındaki kadroları ve nutuklarını değiştirerek, yenilenme taleplerini karşılamaya çalışıyordu. Kurultaylarda kâh Ricky Martin şarkılarıyla bulutların arasından indi. Kâh Şeyh Edebali'den beyitler okudu. Vitrinde bazen
Adnan Keskin durdu, bazen
Haluk Koç. Onlar yıprandığında iki Kemal,
Anadol ve Kılıçdaroğlu sahneye çıktı. Baykal yine bir kurultaya hazırlanıyordu ve partide en kapsamlı değişikliği yapmayı planlıyordu. Kendi dışında her şeyi ve herkesi değiştirecekti. Söz konusu vitrin ve
imaj operasyonuyla Baykal birkaç yıl daha rahat nefes alacaktı. Ancak 'Partiye ve ona umut bağlayanlara ne kazandıracaktı?' sorusunun cevabı çok iç açıcı olmasa gerek. 2011 seçimlerinin de kaybedilmesi ihtimali operasyonun fitilini ateşlemiş olabilir.
Baykal'ı indiren iradenin amacı yeni bir CHP mi, yeni bir anamuhalefet mi? Yani gözden çıkarılan sadece Baykal mı, topyekûn CHP mi? Türk siyasetini dizayn etmek isteyen birileri
iktidar partisi üzerinde çokça operasyon yaptı; başarılı olamadı. Ne
Abdüllatif Şener ne de
Erkan Mumcu büyük parçalar koparabildi. Kurucu sacayağında da
çatlama sağlanamadı.
Zorlu anayasa maratonunun bitiş düdüğü ile birlikte CHP'de başlayan operasyon, AK Parti'den umut kesildiğinin göstergesi olabilir. Denklemin diğer ayağı muhalefet yeniden yapılandırılarak sonuca ulaşılabilir. Vekillerini oylamaya sokmayarak fireyi önleyen CHP'ye mukabil; MHP'nin kendinden emin duruşunu kayıtlara geçirmek lazım. 22 Temmuz'dan sonraki ilk icraatlarda MHP'nin risk alan ve CHP'den ayrışan tavırları üzerine; "fiili durum oluşturarak yeni anamuhalefet partisi haline gelebilir" diye yazmıştım. Parti içi mücadelenin şiddeti CHP'yi bölünme noktasına getirirse fiili durum hukuki gerçekliğe bile dönüşebilir. Bölünmüş CHP'nin seçimde alacağı sonuç da bunu dönülmez noktaya taşır. CHP'yi tek parça halinde tutabilecek karizmatik bir lider ortaya çıkmadıkça yaşanma şansı yüksek bir ihtimalden bahsediyoruz. Bölünme ve birleşmeyi milli
spor haline getiren sosyal demokratlar, Baykal'ın sağladığı istikrar sayesinde paslanmaya başlamıştı. Yeni süreç küllenmiş ateşleri alevlendirecek. Kaset skandalı basit bir siyasi komplonun ötesinde siyasi sonuçlar doğuracak gibi görünüyor.