Ben de bir
Fenerbahçe taraftarıyım, ama bazı arkadaşlar aşırı duygusal olduğundan içinde Aziz
Yıldırım geçen her cümleye anında tepki veriyor. Yazının muhtevasını, yazanın niyetini anlamadan
bombardıman başlıyor.
Onun için baştan söyleyeyim, bu yazı Türkiye'deki hukuk eğitimi ve gazetelerdeki hataları değerlendirmektedir. Güncel ve sıcak mevzu
Aziz Yıldırım olması hasebiyle adı geçmektedir. Yoksa X şahsı Y konusu diye de yazılabilirdi. İddianamenin
mahkemeye teslimiyle birlikte medyada Aziz Yıldırım'a 169 yıla varan
hapis cezası istendiği haberleri yer aldı. Kamuoyu haklı olarak infial gösterdi. Yılmaz Özdil gibi bir kısım yazarlar da ateşe körükle gidip; "
Gazeteci vursaydı, Münevver'i doğrasaydı, N.Ç.'nin ırzına geçseydi,
domuz bağı yapıp, Madımak'a kibrit çaksaydı, rüşvet alsaydı, göz çıkarıp,
sakat bıraksaydı,
uçak düşürüp,
tren uçursaydı,
çürük stat dikip, Papa'yı mıhlasaydı... 52 sene daha az yerdi." türünden yazılar yazdı. Yanılmıyorsam Uğur Mumcu'nun şöyle bir tabiri vardı: "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak". Ya bilgi sahibi olmadan fikir satanlara ne demeli?
Türkiye'de en az bilinen ama hakkında en çok lakırdı edilen şey hukuk. Zincirleme suç veya fikri içtima gibi kavramları bilmeyenler
bakkal hesabıyla suçları sıralıyor, karşısına
kanundaki cezaları yazıp topluyor ve ortaya böyle garabetler çıkıyor. Önce fikri içtimadan başlayalım: Sokak ortasında ateş edip adam öldürene bir de dönüp 'meskûn mahalde ateş etmek' yeni haliyle 'genel güvenliği tehlikeye sokmak' cezası verilmez. Türk
Ceza Kanunu madde 44 şöyle diyor: "İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır."
Daha önce de yazmıştım 12
Eylül hukuku, solculara bunu uygularken, ülkücülere her bir suçtan ayrı ayrı cezalar vererek ayırımcılık yapmıştı. Onun için adam öldüren solcular hapisten çıkalı 20 yıl oldu ama aynı suçtan hâlâ yatan ülkücüler var. 6222 sayılı sporda şiddet kanununda
şike yoluyla
şampiyonluk tanımlanmadığı, her bir maç ayrı ayrı değerlendirildiği için fikri içtima uygulanamaz. Şayet böyle bir suç tanımlanıp daha ağır ceza öngörülseydi, her suçtan ayrı ceza gündeme gelmezdi.
'Zincirleme suç' kavramı açısından baktığımızda Yıldırım'a bunun uygulanabileceğini görüyoruz. TCK Madde 43'te "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." deniyor. Yıldırım,
örgüt kurma, 6 kez nitelikli
dolandırıcılık, 4 şike ve 3
teşvik primi ile suçlanıyor. Aynı olanlar, zincirleme suç kapsamında değerlendirilebilir. Böylece 1 dolandırıcılık, 1 şike ve 1
teşvik primi cezası alır. Aynı suçu sadece bir kere işlediği ileri sürülen kişiler (mesela Beşiktaşlı yöneticiler) ile arada adaletsizlik olmaması için yine kanun gereği dörtte bir veya dörtte üç oranında artırma talep edilerek denge sağlanabilir. İddianame henüz açıklanmadığı için savcının diğer gazeteciler gibi düşünüp düşünmediğini bilmiyorum. Ama en azından mahkeme ve Yargıtay'ın muhtemel bir suç halinde böyle hükmedeceğini sanıyorum. Tekrar hatırlatayım, güncel olaydan ziyade hukuk eğitimi ve gazetecilerin yaklaşımını sorgulamaya çalıştım. Aziz Yıldırım ve adı geçen diğer kişilerin suçlu olduğunu iddia ediyor değilim. Sanıkların
beraat etmesi hem Fenerbahçe'yi hem de
futbol camiasını rahatlatacaktır. Umarım öyle olur.