‘Demokrasi asgari samimiyet ister’diyor Ahmet Selim. Halkın idaresi anlamındaki Cumhuriyetin kuruluşundan ve çok partili sisteme geçilmesinden bugüne
halk bu konudaki samimiyetini ve güvenini fazlasıyla gösterdi.
Arıza ise halkın temsil yetkisini eline alanlar v
e devlet teknesinden hamur götürenlerin, bu samimiyeti suiistimaliyle ortaya çıktı.
12
Eylül’de
Anayasa değişiklik paketi için
halk oylaması var.
Hem temsil görevini halktan almış bir
iktidarın yapması gereken vatandaşın daha
refah ve demokratik yaşama hakkını sağlamak değilmi ki? Birileri, devlet içindeki jüristokrasiye, bürokratik oligarşiye ve ‘
darbe severler’e dur denecek bir düzenlemeye karşı çıkıyor.
Üstelik bunu yapanlar da; halkın gözlerinin içine baka baka hem onların zekâsına
hakaret ediyorlar hem de aptal yerine koyuyorlar.
Bu yetmiyormuş gibi halkın temsilciliğini isteyerek devleti ve milleti yönetmeye talip olduklarını söylüyorlar. Kim inanır? Vatandaş
Kadir inanır(mı) acaba?
Doğan çocuk büyüyor. Değişerek büyüyor. İnsan vücudu bile altı ayda hücrelerini yeniliyor.
Böyle bir durumda, çağın standartlarına göre bireysel hak ve özgürlükleri devlet güvencesinde yeniden tanımlamanın ve geliştirmenin sakıncası ney ki karşı çıkıyorlar? Cevap yok.
Devlet güvencesinde yaşadığımız hayat tarzına yönelik kuralların yeniden tanımlanmasına ve değişimine neden hayır dediklerini açıkla(ya)madıkları gibi millet ile dalga geçer gibi hayır deyin sizin dertlerinizi biz çözeriz çığırtkanlığı yapıyorlar.
Tamam işte bu yapılan nasıl olsa halkın daha demokratik haklara sahip olması için yapılan bir adım değil mi? Siz buyurun ‘
evet’ deyin halkı ne kadar düşündüğünüz çıksın ortaya.
Hem de kendinizi samimiyet testinden kurtarmış olursunuz.
Doğrusu buyken neden arka sokaklarda
demokrasi havariliğine soyunuyorsunuz ki?
Mazeretler ve arka sokaklarda demokrasi havariliği yapanlara ve
siyaset cambazlığına milletin karnı tok.
‘İktidar kendini kurtarmak için bu değişikliği yapıyor’ iddiaları ise tuzun kokmasından başka bir şey değil.
Hükümete karşı alternatif siyaset geliştiremediklerinden, halkın aklına ve hafızasına hakaretle gemiyi denizde yüzdürmeye çalışıyorlar. Nafile!
Hem
TBMM Genel Kurulunda,
Anayasa değişikliğine ilişkin 2. turda, teklifin parti kapatmayı zorlaştıran 8. maddesi paketten düşmedi mi?
Şimdi ‘Ak Parti kendini kurtarmak için Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştiriyor’ diyorlar.
Saçma bir yalan rüzgârı esiyor. Ve birileri kendi yalanlarına o kadar inanmışlar ki yakında köşedeki bakkaldan bedava pirinç almaya gidecekler.
Yalanların listesi halkın aklına hakaretlerle dolu. Bu milleti aptal yerine koyarak yapılan kara propagandalara halkın vereceği
cevap daha civanmert olacaktır.
Ve öyle bir evet diyecek ki
Türkiye. Vicdan patlamasını yaşayacak Türkiye
12 Eylül’de.
Sahi bu millet Demirel’i, Ecevit’i, Çiller’i, Yılmaz’ı görmedi mi. Vakti geldiğinde sandığa kilitlemedi mi?
İcraatlarını halka sunarsın ve beğendiği kadar seni devletin başında kendi adına temsilci olarak tutar, beğenmezse yukarıda siyaset sahnesinde adı geçenlerin yanına koyar. Bu o kadar basit.
Şimdi yapılanlar bir anayasa değişikliği değil mi? Nedir o zaman yaygaranın sebebi?
Anlaşılan o ki ! Hükümetin karşısında
seçim zamanı bir varlık gösteremeyecekler ve onu sandıkta yenemeyecekler. Bu yüzen de belden aşağı siyaset yaparak hem milletin aklına hakaret hem de onu aptal yerine koymaya çalışıyorlar.
Ama sağduyusunu ve özgür iradesini her zaman göstermiş olan millet cevabını ve tavrını her dem göstermiştir. Şu gerçek ki; bu millet kendisine temsilcilik ehliyetini isteyen siyasilerden daha olgun ve daha basiretli.
Bu yüzden 12 Eylül’de bu millet (Kürdüyle, Çerkeziyle, Lazıyla, Alevisiyle, Sünnisiyle) vicdanının sesine evet diyerek cevap verecek.