Hatırlar mısınız,
Baykal bir zamanlar “liberal sol”dan bahsetmişti.
CHP’nin demokratlaşma ihtimalini seven arkadaşlarımız da umutlanmış ve bu yönelişin desteklenmesi gerektiğini savunmuşlardı.
Üyesi olduğum ve Türkiye’nin en köklü liberal entelektüel organizasyonu olan Liberal Düşünce Topluluğu’nda da konu tartışılmış ve CHP’ye ziyaret kararı alınmıştı. İtiraz eden bendim ama tartışmanın sonucunda en azından peşinen kapıyı kapatmamak gerektiğine ikna olmuş ve heyette yerimi almıştım.
Sonuçta Baykal’la görüştük. Gayet nazik ve bir o kadar da fuzuli bir
buluşma, karşılıklı bir zaman kaybıydı yaşadığımız. CHP’de yeni bir şey yoktu. Prof.
Atilla Yayla, Özlem Çağlar ve Murat Yılmaz hatırlayacaktır, çıkışta onlara sitem etmiştim.
Sorun Baykal değildi. Sorun bu partinin tarihiyle, tabanıyla, ideolojisiyle ve pratiğiyle ilgiliydi. Hala da öyle.
***
CHP ayrıcalıklı zümrenin partisi. Eskiden de öyleydi, bugün de öyle. Demokrasiyle başının hoş olmaması, böyle bir tabanın imtiyazlarını temsil etmesinden kaynaklanıyor. İdeolojisi Kemalizm de bu ayrıcalıkları meşrulaştırmaya yarıyor. Yani tabanı ideolojisiyle uyumlu, ideolojisi tarihiyle. Dahası, ne geçmişiyle hesaplaşmak gibi bir derdi var, ne de bugün
derin devlet ve
darbe çığırtkanlığından geçebiliyor.
Süheyl Batum ordunun siyasete ve yargıya müdahalesini istedi de CHP’de
kıyamet mi koptu? Yok!
CHP
azınlık hakları konusunda hükümeti daha geriden eleştirmekten vaz mı geçti? Yok!
Kürt Sorunu konusunda hükümeti daha ileriden mi sıkıştırıyor? JİTEM’i mi sorguluyor? Derin devlet davalarını mı destekliyor? Yok!
CHP başörtülü kadınların eğitim, öğrenim ve kamuda çalışma haklarını tanıdı mı, artık onlara yapılan ayrımcılığın sona erdirilmesini mi istiyor? Yok!
E öyleyse hangi liberal niye girsin bu partiye?
***
Pazar sabahı şöyle bir kanalları dolaşırken Kılıçdaroğlu’na rastladım. TRT’deki Politik Açılım’ın konuğuydu ve son
Balyoz tutuklamalarından bahsediyordu. Tutuklama için yeterli
delil yokmuş, kaygılıymış, çünkü hakimler değişmişmiş.
Onu konuk edenler de sormuyor, neden önceki hakimlere güveniyordunuz da şimdikilere güvenmiyorsunuz? Madem ki bu kadar kesin konuşacak kadar davaya vakıfsınız, önceki hakimlerle ilgili olarak sizi kaygılandıracak hiç mi bir şey olmadı bugüne kadar? Bu davada sizi neden sadece
sanık hakları ilgilendiriyor? Suçlamaların doğru olması ihtimali karşısında hiç mi kaygı duymuyorsunuz?
***
Aslında hepimiz biliyoruz bu soruların cevaplarını.
Kılıçdaroğlu da biliyor. Partisinin geçmişini de biliyor bugününü de. Dersim’i o unutacak olsa gittiğind
e devletin oradaki “Tunç Eli” tabelası hatırlatır ona.
***
Tamam, liberalizm katı bir ideoloji değildir; ama askeri vesayeti savunan, vatandaşın diliyle, diniyle sorunlu bir zümre partisiyle örtüşecek kadar da sündürülemez.
Çünkü liberalizm öncelikle bir
insan hakları doktrinidir. Ve onu bir düşünce geleneği, bir siyasi ideoloji olarak tutarlı biçimde taşıyan bir liberalin
Baas Partisi’nde işi olmaz.