Siz, anayasanın başlangıç kısmı olmamalı, diyorsunuz. Neden?” diye soruyor
Taraf’tan Tuğba Tekerek.
“Çünkü başlangıç kısımları resmi ideolojinin saklandığı yerdir” diyor Prof. Dr.
Mustafa Şentop.
Mesele tam da bu...
Ve aslında demokratlarla öyle olmayanlar arasındaki gerilim de buradan çıkıyor.
***
Seçim öncesi demokratik bir anayasa istediğini söyleyen
CHP, şimdi anayasanın ilk üç maddesi için “bizim kırmızı çizgilerimiz” diyebiliyor.
Ve kendisinden ümitlenenleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratıyor.
Herkes biliyor ki, “
Anayasanın ilk üç maddesinin değiştirilmesine karşıyız” demek, “anayasayı değiştirmek istemiyoruz” demektir; çünkü 12 Eylül’ün ruhu tam da oradadır.
Mesele şu:
Mevcut anayasanın 2. maddesi devlete bir ideoloji biçiyor. Bununla da kalmıyor, ideolojik çerçeveyi ayrıntılandıran ve perçinleyen “Başlangıç” hükümlerine atıf yapıyor.
Peki “Başlangıç”ta ne var?
Bugün şikayet ettiğimiz her şey!
İnsandan, insan onurundan, bireyden değil, “Yüce Türk Devleti”nden başlıyor. Sonra sözü “
Atatürk milliyetçiliği”ne ve” inkılaplar”a getiriyor. Yani “resmi ideoloji”den söz ediyor; devletin ideolojik tarafsızlığını daha baştan reddediyor ve onu bir taraf olarak konumlandırıyor.
Milli
Güvenlik Konseyi oradan parmağını sallıyor bize; “hiçbir faaliyet”in “Türk milli menfaatleri”, “Atatürk ilke ve inkılapları” ve başka bir sürü bir şey karşısında koruma göremeyeceğini söylüyor. Yetinmiyor, özgürlüğün üstünden bir de bize özgü laiklikle geçiyor.
***
E zaten bütün
kavga da buradan kopmuyor mu?
Aslında hepimiz biliyoruz ki,
sivil ve demokratik anayasa isteyenlerin
itiraz ettikleri içerik tam da bu. Bayrak falan değil. Kimsenin başkenti Çorum’a taşımak gibi bir derdi de yok!
Yine hepimiz biliyoruz ki, resmi ideolojinin
egemen olduğu bürokratik cumhuriyetten yana olanlar bu maddeleri bunun için savunuyor, tarafsız devletin ve evrensel hukukun egemen olduğu demokrasiden yana olanlar da bunun için karşı çıkıyor.
***
Geçen Pazar İstanbul’da, “Demokratik Anayasa Hareketi”nin
tartışma toplantısında bunu da konuştuk.
“İlk üç madde dediğimiz zaman Kenan
Evren ve Milli
Güvenlik Konseyi üyelerinin dilini konuşuyoruz. Kendisini 12 Eylül’den kurtarmak isteyen bir hareketin dili bu olmamalı” dedi Prof. Turgut Tarhanlı. Ve ekledi:
“12 Eylül’de Danışma Meclisi’nin hazırladığı taslakta bile yoktu bunlar. Sonradan anayasa taslağının Konsey önündeki görüşmeleri sırasında eklendi. Dolayısıyla 12 Eylül’ün mağduriyetini yaşamış kesimlerin, partilerin
seçim sonucunda bunları kırmızı çizgileri ilan etmeleri trajikomik bir durum.”
***
Keşke CHP de bünyesinde Şentop gibi demokrat isimlere yer verseydi.
Birileri ona, hem demokratlık iddia edip hem de “demos”un, yani halkın kendi kurallarını koyma hakkını tanımamasının tutarsızlık olduğunu anlatsaydı.
Demokratlaştığını söyleyenlerin bunu kanıtlamaları için daha büyük bir sınavın olmadığını da...