Bağımsız Türkiye Komisyonu ya da
Akil Adamlar Kurulu olarak bilinen ve de Avrupa’nın eski devlet adamları ve diplomatlarından oluşan topluluk,
Ergenekon davasının Türkiye’nin geçmişinde yapılan hataları gözler önüne serdiğine dikkatleri çekti.
Türkiye geçmişindeki kimi ‘yanlışlarıyla’
hesaplaşan tek
ülke değil Avrupa’da. İtalya’dan
İspanya’ya, birçok ülke, NATO’nun, zamanında kurduğu bu “Geride Kalanlar” kod adıyla tanınan, hayalet ordularla yargı önünde hesap gördü...
Son noktaya kadar gidemedi bir çok ülke... Ama en azından toplumun gözleri önüne, Hamlet’in dediği gibi, “ülkedeki çürümüşlüğü” serdi. Ne var ki, bunu biz yapınca, asıl suçlular savcılar oldu!
Ya da Ergenekon davasının önemini vurgulayan basın!
“Emekli ya da görevli askerlerin böyle bir dava kapsamında yargı önüne çıkarılması iyiye işaret!” Böyle diyor Akil Adamlar.
Kimileri bu davada kişisel çıkar ya da siyasi
rant araya dursun, İspanya eski
Dışişleri Bakanı Marcelino Aguirre, bizi alsın 1981’e götürsün:
“İspanya’da 1981 yılında parlamentoyu askerler bastı. Tüm siyasi güçler, yek
vücut olarak
darbe girişimine tepki gösterdi.”
Peki, Türkiye’de ne oluyor? Soruşturmayı sürdüren savcıya kimileri, on parmaklarına on kara çalıp duruyor! Ergenekon ortaya çıkarılmalıdır diyenler,
küfür yağmuruna tutuluyor! Bulunan silahlar, tutulan günlükler, yapılan ‘gizli’
toplantılar, darbe çağrıları,
faili meçhul cinayetlerle kimse uğraşmasın isteniyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi,
Yargıtay Başkanı Sayın Hasan
Gerçeker, “Dedikodu kanıt değildir!” dedi.
Adli Yargı Yılı’nın açılış konuşmasını yaparken!
Söylediği bazı şeyler doğrudur elbet. Örneğin, “soruşturmanın
gizlilik gerekçesi çok insancadır, çok güçlüdür, çok tutarlıdır.”
Ama “dedikodu kanıt değildir. İddianamenin kanıtları arasında yer alamaz...” dediği zaman Sayın Gerçeker, bazı varsayımlar atıyor orta
ya ve
savunma avukatı cübbesini geçiriveriyor sırtına. Hele
Yargıtay Başkanı’nın böyle bir yorum yapması düşündürücüdür. Çünkü davalar sonuçlandıktan sonra, verilen kararların son onay durağı Yargıtay’dır!
Anılar
akın akın
Halikarnas Balıkçısı’nın kızı İsmet Kabaağaçlı Noonan, Balıkçı’yı anlatmış yeni çıkan kitabında. Her şeyden önce, içine düştüğü zarif not için teşekkür ederim.
Biz Balıkçı’nın kitaplarını okuya okuya büyüdük;
deniz tutkumuz,
özgürlük aşkımız onun satırlarıyla pekişti.
Kitabı henüz okuyamadım ama içinden kısa bir bölüm alacağım:
“Bizim avluya
masa kondu.
Safiye Abla (Ayla) masanın üzerine çıktı; tüm benliğiyle, yüreğiyle, büyük bir heycanla birbiri ardına, sevilen şarkılarını söylüyor; insanlarda çıt yok, sadece
gözyaşı ve alkış. “Kimler yoktu ki. Madam Roji Sabo,
Sabahattin Ali, Sabahattin Eyüboğlu, Ruhi Su. “Ve Ruhi Su’nun “ Bin destan azdır sana, bir koca kurtararana!” diyen gür ve bas sesi duyuldu. Ne sesti o Yarabbim!”
Gerçekten de ne sesti Ruhi Su’daki ses! İnsanın tüylerini diken diken ederdi kükredi mi
aslan gibi! Lütfen bu yıl hiç bir kitap okumasanız bile, alın Anılar Akın Akın’ı okuyun sonuna kadar ardından da Balıkçı’nın kitaplarını yığın baş ucunuza...
Trakyalı’nın aşk mektubu
“Te büle
akşam oldu mu epten
akılcımı alır, gözümü gönümü bir oş edersin beyav.
“
Allah belacımı versin seni çok severim. Yatmaz mıyım yatacıma, abe bir dirhem uyku girmez güzlerime... Dünerim şu tarafa, bu tarafa, ep gene silinmez ayalin beya. Ekmekten sudan kesil
dim artıkın. Tarlada elim çapa tutamaz, kaavede desen ne bir laf ederim ne de kiyaat oynarım. Üldürdün beni beyaa!
“Düşün babam düşün. Amet Aganın sıpası gibi. önüme baka baka solurum. Akşamları sizin maallede sülerim, “yarim sende vifa yok mu?!” şarkısını. Duyarsın elbet. Ölmüş ninem bile dinner. Anlarım kızanım seni anlarım ama unda u buba varken vermez sana ‘asibeyi’ der ep. İşte o zaman çeltik tarlasına
döner gözlerim. Epten gene vıcık vıcık olur alamaktan.
“Şu baban olacak kapçık aazlıyı yola getiremez misin beyaa. Agana da ssüle, düümesin artık beni! Sankim u iç
aşık olmamış! Düver Allah düver; sırtım gırnatacı Asan gibi kapkara oldu beyaa... Takarım sana
Cumhuriyet altını, cazlı düün bilem yaparım, taa ne olsun beyaa? “Süüle anana yarın akşam çıtlatsın bunu bubana. Yoksa, yarın gece Alil’le Üsiin’i alırım yanıma, atarım seni Ismayıl’ın arabaya, undan sonra bulsunlar bakalım bulabilecekler mi?
“Ta ben adama bu kadan sülerim, başkacana da bişey sülemem...
“Seni er şeyden çok seven sevgilin
“Yolsuzların Kara Üsnü!”
(Kırklareli’nden Ali ve
Muzaffer kardeşlerle arkadaşlarına teşekkürler)
ÇOĞUNLUKTA YANKILAR
Sevgi nasıl belli olur
Öperken mi?
Hayır
Evlenirken mi?
Hayır.
Sevgi, dargınlıkta belli olur.
(
Fazıl Hüsnü Dağlarca)