Önce Deniz
Baykal ve kimi,
CHP’lilerden başlayalım.
“Kimi” diyorum, çünkü bir çoğu
öneri sunmak, diyolog kurmak için çırpınıyor ama Terminatör Deniz izin vermiyor..
Yalnız,
demokrasi açılımı konusunda değil.
Hiç bir konuda fikir sunmuyor; diyoloğa girmiyor.
Ekonomiden, Kıbrıs’a...Demokrasi açılımından,
Ermeni protokolüne...
İstemezük diye kestirip atıyor.
Halbuki aynı CHP, demokratik açılımla ilgili, 10 yıl arayla, 1989’da ve 1999’da raporlar hazırladı. O raporları bir göz atın, bu günkü, açılımla büyük fark yok. O zaman esip gürleyen, demokratik haklardan,
Kürtçe dilinin öğretilmesinden söz eden CHP Kurmayları, üç aşağı beş yukarı aynı kişiler. Zaten CHP’yi yönetenler bir zamanların
SSCB Komunist Partisi politbürosu gibi; koltuğa bi yapışıyor onlarca yıl kalkmak bilmiyorlar ya neyse, konumuz bu değil!
MHP’nin tavrı açık seçik... Kalınıyla da incesiyle de, çizgileri belli.
Onların yaklaşımına da saygı
duymak gerek.
Gelelim DTP’ye!
Başta DTP’nin, gerçekten sığ kültürlü, gerçekten halkın ne istediğini bir türlü kestiremeyen Aysel Hanım gibi, bazı milletvekilleri öyle laflar editorlar ki, sonunda ağa babaları bile bağırıp çağırmaya Başladı İmralı’dan: “ Bu DTP’liler bazen ne konuştuklarını bilmiyorlar!”
Kiminle tartışacaksın ayrılmayı Aysel Hanım? Kendi başına dört
duvar arasında, aynaya bakarak mı?!
Sonra, ikide bir
silah tehdit eden ifadeler,
Öcalan’a çekilen işmarlar!
Bunlar çözüm değil ki!
Bu ülkede yetkili kimse ne Öcalan’ı ne de PKK’yı muhattab alır!
Başbakan,
Genelkurmay Başkanı, İçişleri Bakanı, defalarca açık seçik bir biçimde söyledi: Öcalan muhattabımız değildir!
Bunun üzerinde durmak, çözümsüzlük üretmek, ipe un sermektir.
İsmet Paşa’yla Çerkez Ethem sohbeti
Ferruh Bozbeyli,
TBMM eski Başkanı, AP Kurucusu, Demokratik Parti Genel Başkanı...
“
Sohbet sırasında Çerkez Ethem’den söz açıldı. İsmet Paşa, Çerkez Ethem’e bir gün: ‘Bu kadar eşkiyayı sen dağda nasıl tutuyorsun? Bunlar şehirdeki karısını,kızını, çocuklarını özlemezler mi? Nasıl yapabiliyosun bunu?’ diye sormuş. Çerkez Ethem’in adamlarına eşkiya diyor!
“Çerkez Ethem de şöyle
cevap vermiş:’Ben onların her birine şehirde bir
suç işlettim İnseler dağdan, yakalarlar onları. Dağda bu sayede duruyorlar.’
“Bunun üzerine, ben de, ‘Paşam siz de Çerkez Ethem’den bir şeyler öğrenmişiniz!’ dedim.
“Nasıl?” diye sordu.
“Siz 27 Mayıs’ta gençliğe, askerlere, üniversiteye suç işlettiniz! Hiç birisi bu gün yanımıza gelmiyor. “
“Çok insafsız bir benzetme yaptın!
“Ama yaptığım benzetme hiç de insafsız değildi. Uzun süre
gençlik, üniversiteler ve askerler bizden uzak durdu!”
(Yalnız Demokrat-Ferruh Bozbeyli-Sayfa 237-Timaş Yayınları)
Star gazetesinin klasiklere verdiği değer
“Sevgili Aziz Ağabey,
“star gazetesinin klasik eserlere verdiği değeri, kampanyalarından biliyorum. Onun için biz edebiyatseverler, ‘Tüykalem.com’da, en iyi 10 kitap listesi yaptık:
1. Aşk ve Gurur - Jane Austen
2.
Harry Potter Dizisi - J.K. Rowling
3. Açlık - Knut Hamsun
4. Suç ve
Ceza - Dostoyevski
5. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1984) - George Orwell
6. Ulysses - James Joyce
7. Kandaki Tel - Val McDermitt
8. Tatlı
Hastalık - Tatlı Hastalık
9. Güneşi Uyandıralım -
Jose Mauro de Vasconselos
10. Saatleri Ayarlama Enstütüsü - Ahmet
Hamdi Tanpınar “
Ben olsam Saatleri Ayarlama Enstütüsü’nden önce gene Tanpınar’ın
Huzur adlı romanını koyarım. Kandaki Tel (Wire in the Blood) yerine, Kemal Tahir’in Esir Şehir, Esir Şehrin Mahpusu ve Yol Ayrımı adlı üçlemesini yerleştiririm. James Joyce’un Ulysses’ini baştan sona okuyup da bitirebilene raslamadım ben. Çok uğraştım; ittirdim kaktırdım... ama bitiremedim. Onun yerine de Tolstoy’un
Savaş ve Barış’ı derim Harry Potter dizisi
leblebi çekirdek, ama çocukların hayal dünyasına zenginlik kattığına ve arkadaşlık kavramını bu kadar güzel yansıtmasına söyleyecek laf yok. Yalnız ben Mark Twain’in, Tom Sawyer ve Huckleberry Finn’ini
tercih ederim. Listenize teşekkür ederim.
Dersin en güzeli
“Okuldaki ikinci ayımda, hocamız yazılı yaptı. Ben de okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim. Ve çakıldım kaldım. Soru şuıydu:”Her gün okulu temizleyen hademe kadının adı nedir?”
Bu şakaydı herhalde. Yerleri silerken her gün görüyordum kadını. Uzun boylu,
siyah saçlı bir kadındı. Ama adını nerden bilecektim. Son soruyu yanıtsız bırakıp kağıdı teslim etttim.
Süre biterken bir öğrenci, son sorunun sınava dahil olup olmadığını sordu.
“Hocamız: ‘Tabii dahil... İş yaşamınız boyunca insanlarla karşılaşacaksınız. Hepsi, de birbirinden farklı kişiler olacak. Ama sizin ilginizi ve dikkatinizi hak eden insdanlar bunlar. Onlara sadece gülümsemeniz, merhaba demeniz gerekse bile.’ Bu dersi ömrümce unutmadım. Hademenin adını da... Melahat’tı!”
(Yılmaz Bey’e teşekkür ederim)