Tahttan indirilmesinden sonra, İttihatçılar ve onların
Alman yandaşlarınca kaleme alınan ve sonradan ‘resmi tarihe’ dönüşen belgeler ve bilgiler, Abdülhamit’in son büyük
Osmanlı Hükümdarı olduğunu, belleklerden silmek için nasıl da olağanüstü bir çaba harcandığının somut kanıtları...
Kanuni Sultan Süleyman’ın çağında Muhteşem Süleyman olmak o kadar da güç bir iş değildir. Çünkü üç kıtaya yayılmış dev bir imparatorluk, çok güçlü bir ordu ve donanma, ağzına kadar dolu bir hazinesi vardır Kanuni’nin. Ama Abdulhamid döneminde
Abdülhamid Han olmak çok ama çok zor iştir. Zaten Padişah olmayı hiç bir zaman istememiştir. Abdulaziz’in ölümünden sonra yerine V Murat’ın geçmesi mutlu bile etmiştir.
İlber Ortaylı,
Abdülhamid Han için, dünyanın son imparatoru son evrensel hükümdarı der.
Neden?
Çünkü Abdülhamid
tahta geçtiğinde tamtakır kuru bakır bir hazine...
Kendine güvenini yitirmiş bir ordu..
Ele ele vermiş, Osmanlı’yı parçalamak için saldırmaya hazır ‘kurtlar’...
Hem içten hem dıştan, onu öldürmek için uğraşan suikastçılar. Sarayın içinde ve dışında cirit atan casuslarla düşmanlar, ellerini oğuşturarak beklemektedir.
Sultan V Murat’ın üç aylık hükümdarlığı sona erdiğinde Abdülhamid tahta çıkar. Son derece tutumludur. Şahsi parası vardır;
Paris borsasında, ABD
demir yollarının hisselerini takma isimle aldırarak büyük paralar kazanmıştır. O paraları hemen getirtir,
Hazine’ye önce borç olarak verir, sonra hibe eder. Bu az biraz da olsa, devletin soluk almasını sağlar. Midhat Paşa’yla çekişmesi, onun Yıldız Mahkemesi’nde yargılanması ve Taif’e sürgünü bu gün de tartışılır. Abdülhamid Han, Abdülaziz’in
intihar etmediğini onu Midhat Paşa’nın öldürttüğüne inanır. Dahası, Midhat Paşa’nın
İngiliz ve Fransızlar’la iş birliği içinde, İmparatorluğun parçalanması için çaba harcadığı kanısındadır. Bunları tartışmak sayfalar alacağından, nihai yorum okurundur her zaman olduğunca...
Ancak Abdülhamid döneminde örneğin Paris’teki Pasteur Enstitüsü’ne 10 bin
altın göndererek ve de Luis Pasteur’e
Hamidiye Nişanı takarak, ens
tütünün ürettiği bütün ilaç ve aşıları
ithal etmesi, bunları halka dağıtmasından tutun, bugün bile devam eden Güzel Sanatlar Akademisi’nin kurulmasına, ilk trenin Ankara’ya ulaşmasına, Darülaceze’nin kapılarını yoksula açmasına değin yaptığı sayısız, çok önemli işler vardır. Antika kaçakçılığını çıkardığı Asar-ı Atika kanunuyla engelleyen de gene Abdülhamid’tir.
Ancak en önemlisi kendisine karşı yedi düvelin başlattığı savaşa, ve düzenlenen 13 suikast girişimine karşı tan 33 yıl, Osmanlı’yı ayakta tutabilmeyi başarması, düşmanlarını birbirine kırdırarak belayı sürekli defetmeye yönelik çabaları, küçümsenecek işler değildir elbette.
Hele tahttan indirildiği 1909 yılından tam dokuz yıl sonra İttihatçılar’ın akıllara ziyan beceriksizlikleri sonucu koca İmparatorluğun un ufak edildiğini düşünürseniz Abdülhamid’in önemini biraz daha iyi anlarsınız sanırım...