Önce Abdullah
Öcalan’dan başlayalım. Söz büyüğündür ya:
“Ne dediklerini genellikle bilmiyorlar, pişmiş aşa su katıyorlar. Her şeyi benden bekliyor, benim omuzuma yüklüyorlar... Doğru dürüst bi fikir bile üretemiyorlar.
PKK’da öyle savaşacakmış, silahı bırakacakmış. Bana ne?! Ne hali varsa görsün bunlar... Beni kullanmaktan vaz geçsinler yeter!”
Bu laflar doğru mu? İçtenlikle mi söylenmiş. Bilemem ama kimi DTP’lilerden ve söylemlerinden bıkmamak mümkün olmadığına göre, mutlaka bi gerçek payı vardır.
Şimdi gelelim
Kuzey Irak’tan naralanan Osman Öcalan’a:
“DTP bana göre perspektifsizdir...(derinliği yoktur; boyutsuz ve çapsızdır.) PKK’nın temsilcisi konumundalar.
Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesi için özgün hiç bir düşünceye sahip değiller. Süreç ilerler ve olumlu anlamda sonuçlar yaşanırsa, DTP’de bir bölünme bir ayrışma yaşanabilir... DTP, tek bir yapıdan yoksun. Solcu kanatı Emine
Ayna temsil ediyor. Sağcı kanadıysa
Ahmet Türk. Sağcı taraf, aynı zamanda daha demokratik bir yapıya sahiptir... DTP içinde bir kesim var ki, ben onlara muhafazakar solcular diyorum. Bunlar dağdan fazla PKK’lıdır. Kolay kolay
açılım sürecine katkı sağlayamaz. Emine’dir, Sevahir’dir, Fatma’dır,
Sabahat’tir. Yani kısaca, kadın yapısı, dağa eğilimlidir. Çözümdem yana olanlar da var çözüme karşı olanlar da! Bu yüzden, birinin atacağı önemli adımı diğeri engelliyor. Dolayısıyla DTP fazla katkıda bulunamaz sürece. Ahmet Türk, bağımsız hareket ederse, DTP bölünür!”
“DTP’nin en büyük sorunu, PKK’yı gözeterek hareket etmesi. PKK neden hoşlanır, neden rahatsız olur... Rahatsız olabileceği alana girmiyor... Anlayacağınız iki arada bir derede kalmıştır DTP. Dağdakileri bağışlar, onlara
maaş bağlarsanız, o zaman inerler!”
DTP’nin ne olduğunu bilmeyen yok. Homojen bir yapıdan yoksunlar, her şeyden önce. Çok
küçük bir grup
Kürt kökenli TC vatandaşını temsil ediyorlar. Bu gün anketlere bir göz atın, DTP’nin açılıma katkılarını olumlu bulan Kürt kökenli vatandaşlarımızın oranı yüzde 29 civarında. DTP’nin
demokrasi açılımına yaklaşımını nasıl buluyorsunuz sorusunaysa yüzde 35 olumlu derken, yüzde 41.3 olumsuz diyor. DTP’de en, hatta tek güvenilir kişi olarak Ahmet Türk görülüyor ankete katılanlara göre. Sinirli Hanımlarsa, PKK sözcüsü konumunda...
Öcalan biraderlerin sözlerinin ne kadar doğru olduğunu, DTP
İstanbul Milletvekili Sebahat
Tuncel haykırıyor zaten: “Kürt sorununu çözümünde muhattap Öcalan ve PKK’dir!” diyor, Şırnak’ta, Emek Platformunda yaptığı konuşmada.
Abdullah Öcalan “bulaşmayın bana..uzak durun benden..” dedikçe bu hatunlar
kene gibi adamın üstünde! İşte DTP gerçeği de bu, ne yazık ki!
Suzan dersek oluyor, Zozan dersek eyvah ki ne eyvah!
Sanayi ve
Ticaret Bakanı Nihat
Ergün Van’da konuşmuş. İnsanların yöresel isimlerinin yasaklanmasını eleştirmiş. Yerden göğe kadar haklı. Zozan demedik Suzan dedik devletin başı göğe mi erdi? Kişi başına düşen
milli gelir 25.000 kaymeyi mi buldu?
Herkes anadilini, istediğince kullanabilmeli.
Kürtler, Arnavutlar, Azeriler, Gagavuzlar, Çerkezler, Ermeniler, Museviler,
Rumlar olmaksızın yepyeni bir Türkiye yoktan var edilebilir mi? Bırakın insanlar çocuklarına diledikleri adı versinler kardeşim. İstedikleri dilde konuşsun. Devletin üniter yapısına, bayrağa kimse elini süremez; sürmek isteyen de üç beş kişiyi geçmez zaten! Ne korkuyorsunuz?
Cinayet taciri medya
Televizyonda alt yazı: “Cem
Garipoğlu kaç yıl hapse mahkum olacak? Az sonra...”
Bu nasıl bir iştir? Nasıl bir televizyonculuk anlayışıdır?
Yarışma programı düzenlesenize.
“En İyi Cinayeti İşleyene 500 Bin TL.”
“Cem’in polisten 197 gün kaçma rekorunu kırana 1 milyon TL”
Bunları türetin türetebildiğiniz kadar. Gece Cem’le yatıyoruz sabah Cem’le ya da babasıyla uyanıyoruz. Bu morga gidip, cesetlere
bakan nekrofili tutkularının yapacağı işlerden sayılmaz mı? Nedir bu
cinayetlere, parçalanan cesetlere, çocuklarını yitiren insanların gözüne
mikrofon sokup “ düşünceleriniz?” gibi hıyarca soru sorma merakı?
Allah rahmet eylesin Sevgili Cenk Koray biricik oğlu Nihat’ı yitirdiğinde, bir muhabir bozuntusu, yanında kameramanıyla yolunu kesip: “şu anda neler hissediyorsunuz?” diye sormuştu. Cenk terbiyeli adamdı, başını sallayıp yürümüştü. Ama içinde kopan fırtınaları anlamak için gözlerine bakmak yeter de artardı bile.
“Niye bu
Cem Garipoğlu günlerdir manşetlerden inmiyor, ekranlardan düşmüyor?” diye sorduğunuz zamansa,
cevap hep aynı: “Halk öyle istiyor!” Halkın böyle bi isteği yok..sizin var,sizin!
Akut’tan deprem
kılavuzu
Ne yapın edin, Prof Dr Övgün Ahmet Ercan’ın Korkma adlı, depremden korunma kılavuzundan bi tane edinin.
Lütfedip imzalayarak bana bi tane göndermiş, kapıdan içeri girer girmez bizimkiler elimden kaptı ve bırakın okumayı, ezberlemeye, hatta notlar çıkarmaya başladı.
Kılavuz, deprem olmadan önce bilgilenme, depreme dayanıklı ev seçimi, depremin olabileceğinin belirtilerini sezme, görme, deprem öncesi alınması gereken önlemleri deprem sırasında ve deprem sonrasında yapılması gerekenleri anlatan, ve en önemlisi depremden sağ çıkmanızın yollarını öğreten bir yol gösterici. Kılavuz, Akut Yayınlarından çıkmış.