AZİZNAME
Yıl 1996-1997 diye başlıyor Cezmi Koç’un e-postası.
Ve anlatıyor ardından ve de
JİTEM’in göbeğinden:
“Askerliğimi Türkiye’nin epeyce sancılı bir döneminde yaptım. Acemi Birliğim Kütahya’da. Usta Birliği’yse Kilis’teydi... Bu 28
Şubat dönemine denk gelir...Saçma sapan kararlar birbirini kovalıyordu. Taburun içindeki mescidde var olan bütün
Arapça yazılar, tesbih,takke, cübbe namına ne varsa, hepsini bir gecede yok etmişlerdi.
“Kütahya’dan sonra Kilis’te Jandarma İl Komutanlığı’na gittim. Eskiden kaçakçılar kenti olan Kilis, o eski özelliğini büyük ölçüde yitirmişti. Büyükçe bir caddeyle küçücük sokaklardan oluşuyordu...
“Ben bölük yazıcısı olduğumdan, çoğu yazılar elimden geçiyordu. Başımıza bir Astsubay Kıdemli Başçavuş geçmişti. Hepten 28 Şubat’ın dümen suyundaydı.
“İl Jandarma Komutanlığı’nın emrinde beyaz
Renault marka bir
araba vardı. Sözde istihbarat için alınmış ama herkes ne amaçla kullanıldığını biliyordu! Aracı
sivil giyimli bir
astsubay kullanıyordu.
“Jandarma kusursuza yakın bir istihbarat ağı kurmuştu. Herhangi bir köyde ‘vukuat’ olsa, saniyesinde bütün
jandarmanın haberi oluyordu. Jandarmanın salt kendi bölgesinde değil, sınırları dışında bile uçan kuştan haberi vardı.
“Son zamanlarda JİTEM var mıydı yok muydu diye tartışılıyor ya hani? Ben kendimi JİTEM’in içinde bulmuştum!
“Çünkü jandarma işini çok sağlama almış, önemli yerlerde görev yapan eratın da güvenlik soruşturması yapılıyordu.
“Ben de, alnımın akıyla, fişlendim. “Bundan da gocunmuyorum ama üzülüyorum. Devletim ve
halkım adına. Kimlerin altında askerlik yapmışım da haberim yokmuş!
Keser
döner, sap döner, birgün
hesap döner, dememiş halk boşuna. Artık gözümüz açıldı. “Kim yurtsever kim
hain” görüyor herkes. Ama ortaya dökülen pislikler bu kadar olmasa gerek.
Güneş balçıkla sıvanmıyor!
HA KÜRT SORUNU HA CIGARA BAĞIMLILIĞI!
Kimileri için cıgaradan vazgeçmek
ölümlerden ölüm beğenmek gibi birşey! Aslında cıgarayı bırakmak
Kürt sorununu çözmek gibi hem kolay hem de çok zor!
Cıgarayı bırakmanın değişik yöntemleri, yolları var. Ama bunların tümü beyinde kotarılıyor. Cigaradan kurtulmanın yolu kararlı olmaktan ve karar verdikten sonra da, güvenli adımlarla hedefe doğru yürümekten geçiyor.
Kürt sorunu konusunda da insanımız, cıgara, hatta uyuşturucu bağımlıları gibi. Ezber bozmaya hiç mi hiç yanaşmıyor!
Kürt sorunuyla ilgili kimi konularda uzlaşırsak,
ülke bölünür gibi bir inancımız var. Onun için de oturup konuyu tartışmıyoruz bile. Aslında Kürt sorununu çözmenin yolu, kendi yarattığımız, ya da bizim için yaratılmış öcüleri defetmekten geçiyor
Size bir örnek vereyim.
Yıllarca 1 Mayıs’ta
Taksim’i açarsak kan gövdeyi götürür düşüncesiyle meydanı kapattık; izin isteyenleri sopayla, copla kovaladık. Derken, geçen 1 Mayıs’ta Taksim açıldı? Ne oldu? Hiiç! Kimsenin burnu bile kanamadı!
Bu ülke topraklarında yaşayan insanlar birbirine kenetlenmiş.
Konuşmaktan zarar gelmez.
Özerklik,
Federasyon, Konfederasyon gibi “maddeler” masaya oturulur oturulmaz zaten “ana metinden” çıkarılacaktır.Bunlar pazarlık maddelerindendir ve, örneğin, masum bir kazanıma karşılık hemen vazgeçileceklerin başında gelir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgeleri,
Çocuk Hakları Sözleşmesi ya da
Kopenhag Kriterleri tam anlamıyla uygulansın, buna ne BDP’si ne de MHP’si karşı çıksın, yeter!
Hatta, “Uluslararası Hukuk, ülke yasalarından daha üstündür” temelinden yola çıkılsa bile yeter.
Ama bütün bunların gerçekleşmesi için önce beyinde bazı şeyleri çözmek gerek! Cıgaradan nasıl kurtulabilirsek kesin kararımızı verdiğimizde, Kürt sorununu da çözebiliriz inançlı adımlar atarak ve parazitlere
kulak asmayarak!