Ergenekon’un 6
Kasım 1983 seçimlerinde az daha, hem de halkın oylarıyla iktidara gelmesine çeyrek kaldığı yolunda bir iddia var!
Elbette Ergenekon adıyla seçimlere giren bir siyasi parti yoktu 1983 yılında. Ancak artık siyasi tarihimizi tozlu sayfalarında yer alan
Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni nedense kimse gündeme getirmiyor. Daha doğrusu, partinin kurucusu
emekli or
general Turgut Sunalp’i unuttuk hepten.
Ne ilgisi var diyeceksiniz Ergenekon’la rahmetli Sunalp’in?
Neyin nesi olduğunu hala pek çözemediğimiz
Tuncay Güney’in
32. Gün programında yaptığı ilginç bir açıklamayı hatırlatayım size:
Güney,
Ergenekon soruşturması nedeniyle
tutuklu generallerden birinin
soyadı Ergenekon olan hocasından esinlenerek, örgüte bu adın verilmesini önerdiğini, bunun da kabul gördüğünü açıklıyor. Güney, bu generalin 1978-79 yıllarında paşalık yaptığını ve böbrek yetmezliğinden öldüğünü de ekliyor sözlerine.
Tabii herkes kolları sıvayıp araştırmaya başlıyor.
O dönemde soyadı Ergenekon olan hiçbir general bulunamıyor.
Ne var ki, yapılan ‘kimi toplantılara’
Albay Ergenekon kod adıyla katıldığı bilinen ve de böbrek yetmezliğinden ölen
Genelkurmay eski İkinci Başkanı Turgut Sunalp karşımıza çıkıyor.
Türkiye 6 Kasım 1983 seçimlerine giderken yapılan anketlerin çoğunda birinci parti olarak gösteriliyordu MDP...
Kenan
Evren televizyona çıkıp nitekim “oylarınızı MDP’ye verin” deyinceye kadar...
Türk halkı,
Kenan Evren’e duyduğu “derin sevgiyi” sırtından eski bir palto gibi çıkarıp attı ve bir başka Turgut’u, rahmetli Özal’ı başbakanlık koltuğuna oturttu!
Tabii Güney’in iddiası doğrudur, yalandır diyemez kimse! Ama doğruysa, son dakikada ve Kenan Evren sayesinde (!) milletçe direkten döndüğümüz kesin!
‘ajanda’ gene muhteşem!
Yayın yaşamına başladığından bu yana, gerek içeriği gerekse de sunumuyla, bir gazetenin verebileceği en iyi ek olduğunu kanıtlayan,
Serdar Akbıyık’la Pınar Bahçekapılı’nın eseri Ajanda, cuma günlerinin vazgeçilmesi benim için. Bu arada tabi Mana Güzey’e de görsel
tasarım dersi verdiği için teşekkürler.
Bu hafta sinemanın devi, birçok gazetenin söyleşi yapmak için peşinde koştuğu ama sadece Ajanda’ya konuşan Anthony Hopkins’i mutlaka okuyun. Ve bir zamanlar düşlerimizi süsleyen, bugün de güzelliğiyle insanı büyüleyen Claudia Cardinale’le Serdar’ın söyleşisi. Rahmetli Kemal Tahir’in deyişiyle “Breh breh breh! Birinci
sınıf dediğin iş böyle olur
arkadaş! Elinize kolunuza sağlık!”