İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı,
Danny Ayalon, “Serseri bir devlet” gibi davranmanın bedelini ödedi; yelkenler suya indi, Netanyahu’nun kaleme aldığı özür mektubu Cumhurbaşkanı Peres’in de devreye girmesiyle yeniden yazıldı ve Ankara’ya yollandı. Peki niye
Danny Ayalon böylesine bir terbiyesizlik yaptı?
Sadece hükümet ortağı, faşist Libermann’ın etkisiyle değil elbet.
Bakınız, neredeyse yarım yüz yıla yakın bi süredir başta ABD olmak üzere, Batı’nın her fırsatta sırtını sıvazlayıp şımarttığı İsrail, son zamanlarda yanlız bırakıldığını hatta, tecrit edildiğini fark etti. İsrail’in bu son saygısızlığının kökeninde, dünyada büyük bir hızla yükselen değer olmanın yanı sıra,
bölge siyasetine de yön verebilecek tek
ülke konumuna gelen
Türkiye’ye duyulan ‘ pisiko-politik hınç’ yatmakta! Türkiye,
Mısır dışında İsrail’in tüm komşularıyla çok iyi ilişkiler kurdu, vizeler kalktı, Lübnan’la da vizenin kalkması gündeme geldi; askeri ve ticari alanda ilişkiler hızla gelişiyor, ve en önemlisi, Obama, İsrail’e sırt çevirirken, bütün gücüyle Türkiye’yi destekliyor.
Çarşamba günü itibariyle de
Rusya-Türkiye ilişkileri en üst düzeye çıktı: Yıllık 100 milyar dolar ticaret hacmi, vizelerin kaldırılması,
nükleer santral yapımı, Rusya’dan Türkiye’ye yılda en az 8 milyon turistin gelmesi; yani bir tür sınırsız
ortaklık.
Bu arada, Obama da, İsrail Baş
bakanı’nı telefonla çok ağır eleştirmiş, neredeyse azarlamıştı ilk seçildiği günlerde. Buna Başbakan’ın
Davos çıkışını da ekleyin.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, İsrail
Dışişleri Bakanı, ‘savaş suçlusu’ olarak
yargılanma tehlikesini görünce, son anda Londra’ya gitmekten vaz geçti. Bu ‘ilkler’ o kadar çoğaldı ki, Tel Aviv’de
öfke ve kaygı doruğa yaklaşmaya başladı.
Bakınız: Obama, Mısır ya da Suudi
Arabistan gibi ülkelerle işbirliğinin kendisine zarar verdiğini, çünkü bu ülke yöneticilerinin halklarınca sevilmediğini çok iyi anlıyor.
ABD sanayicileri, çıkarlarını, İsrail’den ve
Yahudi sermayesinden önde ve üstte tutma eğilimine girmiştir. Türkiye sonuna değin desteklenmezse, bölge halklarının Şii -
İran egemenliğine girebileceği kaygısı ABD yönetiminin kâbusu bugün. Yalnız ABD’deki Demokrat Partililer değil, Cumhuriyetçiler’de İran’la savaşa karşı artık.
Bu arada Mısır’ı da unutmamak gerek. Çünkü, Türkiye’nin yükselmesiyle birlikte, Mısır da ayrıcalıklı konumunu yitirmeye başladı.
Uzun lafın kısası, Ahmet Davutoğlu’nun da bir zamanlar belirttiği gibi, bu bölgede 60 yıllık geçmişi olan İsrail değil, 600 yıllık kökleri olan Türkiye, bir kez daha önderlik katına oturmuştur.
Hem ABD hem Rusya olur mu?
Demek ki oluyormuş Monşer!
Eskiden, salt Washington’un emir ve komutasında yol alan Türkiye, önce bölgede, Kafkaslar ve Doğu Avrupa’da gücünü kanıtladıktan ve ilişkilerini doğru eksene oturttuktan sonra, Washington’la ‘
model ortaklık’ dönemini başlattı. Ve beş hafta sonra bu kez Moskova’yla ‘en üst düzeyde iş birliği’ noktalandı.
Yani kimilerinin dilinden düşürmediği ‘
eksen kayması’ falan yok. Türkiye’nin dış politikası düşman edinme yerine dost kazanma üzerine kurulu. Yani ilk kez, Mustafa Kemal’in, ‘Yurtta Barış Dünyada Barış’ deyişini, Tayyip Bey uyguluyor.
Meraklısına Not: Ulusalcı kardeşlerim bu son cümleme küfürlerinizi özellikle beklerim!