Sayın
Leon Panetta, Langley Genel
Merkez
Efendim, bendeniz Ajan 650.
Şangay Ofisinden yazıyorum.
Sayı: XE1250
Sevgili Başkanım Leon.
Blackwater’ın son rezillikleriyle ilgili bir yazı geldi şimdi masama. Utancımdan yerin dibine geçtim. Ne diye suikast işlerini bu salaklara verdik ki biz? Hatırlarsanız, 2006 yılında, Blackwater
katillerinden biri, kafayı çektikten sonra,
Irak Başbakan Yardımcısının korumasını vurmuştu!
Bakın efendim, biz eğer bu suikast işlerini birilerine yaptırtacaksak benim önerim Çinlilerdir! Zaten bütün giysilerimizi onlar dikmiyor mu? Oyuncaklarımızı da onlar yapıyor. Bilgisayarlarımızı da. Neden Usama bin Ladin’le tayfasını öldürme işini onlara
ihale etmiyoruz?
Çin’lileri seçmemin beş ana nedeni şu:
1. Her şeyden önce Çinlilerin eli Uygur’lardan ötürü kıpkızıl. Üç beş damla daha fazla kan neyi değiştirir efendim?
2. Bu günlerde zaten Çin’lilerle her konuda iş birliği içinde değil miyiz?
Küresel ekonomi, baş belası
Kuzey Koreliler dendi mi Çin’le el ele yürüyoruz. Hatta duyduğuma göre, Çin’le G-2’yi kurup, dünyayı da birlikte yönetecekmişiz!
3. Çin’liler de
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide tayfasını bizim kadar sevmiyor. Bakın Uygurları nasıl da un ufak ediverdiler? Onlartla anlaşalım, dünyada ne kadar böyle mikrop varsa temizlesinler!
4. İnkar etme olanağımız da hazır. Kimse bizim Çin’le bu konuda
ortaklık kuracağımıza inanmaz. En başta da basın.
5.
Tasarruf ederiz. Elimdeki raporlara göre Blackwater, ya da yeni adıyla Xe, yıllardır bizden milyarlar götürüyormuş! Laf aramızda bu Xe,
parfüm adına benziyor
kiralık katil şirketi adından çok!
Hem, Çinliler, bedavaya yakın yaparlar bu işi. Biliyorsunuz onlarda işçilik sudan
ucuz! Ha bu arada unutmadan, bana ölçünüzü yollayın, size dört beş
takım elbise yaptırtayım burada. Cuk diye oturur üzerinize!
Umarım bu önerilerimi gündeme alırsınız. Ben zaten Şangay’da ne kadar it kopuk varsa, tümüyle ilişki içindeyim.
En kısa zamanda emirlerinizi beklerim.
Saygılarımla
Ajan 650—Şangay (John Feffer’e teşekkürler)
Senfoni ile
ilahiler
Sayın
Adana Valisi
İlhan Atış Beyefendi, Senfoni İle İlahiler konserine lütfedip davetiye göndermiş. Çok teşekkür ederim.
Ben TRT 1’den naklen yayını izleyebileceğim ancak.
Yunus Emre’den, Pir Sultan Abdal’a, III. Murad Han’dan, Buhurizade Mustafa İtri’ye,
İslam öğreti ve kültürünün, yüzlerce yıllık ilahi geleneğinin seçilmiş on eseri, senfonik müziğe uyarlanmış besteleri,
Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası ve
Mersin Devlet
Opera ve Balesi’nce seslendirilecek. TRT 1’den naklen yayın 21:15’de.
Perşembe gecesi. Eğer Adana’daysanız da doğru Adana Merkez Parkın yolunu tutun! Böyle bir musiki ziyafeti için Sayın Vali’ye, diğer bütün emeği geçen yetkililere ve yayını üstlenerek, eğitim ve kültür görevini yerine getiren TRT’ye teşekkürler...
Salaklığa insan bir yere kadar dayanabiliyor!
Bundan bir hafta önce, İçişleri Bakan’ı Beşir
Atalay üstüne basa basa söyledi:
“Af kavramını hiç zikretmedik!”
Yani ne
İmralı sakini ne de dağdaki af beklesin!
Ama hala birileri, durmadan bağırıyor:
“Bunların tezgahı belli! Apo’yu affedecekler...
Dağdaki eşkiyayı bağışlayacaklar...”
Bu safsata
halk katında fazla yüz bulmayınca yeni bi söylem düşüyor ortalığa:
“Demokratik
açılım süreci ülkeyi bölecek. Üniter devlet yapısı yıkılacak. Yeni
azınlıklar yaratılacak!”
Türkiye’de kimin gücü yetebilir böyle bir şey yapmaya?
Bağırıp çağırmadan önce şöyle derin bir soluk alıp düşünün.
Hiç kimsenin gücü yetmez
arkadaş!
Onun için bu salaklıktan da vaz geçin artık!
Eğer görevin
siyaset yapmaksa, o zaman milleti rahatlatmak, huzur vadetmek, yarınların bu günlerden daha iyi olacağını söylemektir halkın huzuruna çıktığında.
Ama insana sürekli bölünme korkuları aşılıyorsan, Türk-
Kürt çatışması üzerine söylemler üretiyorsan, o zaman siyaset değil felaket tellalığı yapıyorsun.
Sen Cumhuriyete, devletin üniter yapısına hiç mi güvenmiyorsun da, kağıttan evler gibi üfleyince yıkılacağını var sayıyorsun?
Bakınız, hiç kimse, devletin bütünlüğünü,
İstiklal marşını, bayrağı, resmi dilin
Türkçe olduğunu, ortak paydanın
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığından geçtiğini inkar etmiyor. Edemez de zaten... marjinal bir avuç dangalağın dışında.
İçişleri Bakanı Atalay, “her açılımın arkasında
yabancı el aramaktan vaz geçelim!” diyor.
Bizde öylesine gelişmiş bir aşağılık duygusu var ki... daha doğrusu yarı aydınımızda... kendi başımıza hiç bi halt etmeyeceğimizden öylesine emin ki bu cır cır ötenler, ne bu ülkeye güveniyorlar ne de bu ülkenin insanına. Açılım başarıya ulaşırsa, bunu biz başaracağız. Ulaşmazsa da bunun diyetini gene biz ödeyeceğiz.