Mehmet Ali
Birand coşmuş ki dalgalanıyor...
Gandi Kemal’i kimse durduramaaaazzzz...
Bu söyledikleri, herhangi bir veriye, analize, senteze de dayanmıyor...
Sadece Gandi Kemal’i kimse durduramaaazzz narası yankılanıyor ekrandan.
Ha, bir anket var. Az daha unutuyordum.
Geçtiğimiz günlerde Aydın Üniversitesi’nde bir anket yapılmış. Hepsi bu.
Birand bunu nasıl sunuyor:
“
Anketler (?) kamuoyunun ibresini gösteriyor!”
Sonra bu “anketlerin” ne olduğunu ya bilinçli ya da biliçsizce, pattadanak söylüyor:
“Bugün Aydın Üniversitesi’nde bir anket yaptım!” Yani anketi yapan kendisi.
Devam edelim:
“İbre Kılıçdaroğlu’nu gösteriyor!”
Sonra, geri çekilme manevrası başlıyor:
“Yanılabilirim, ancak
rüzgar Kılıçdaroğlu’ndan yana esiyor!”
Sonunda da “noktayı koyuyor” bu son derece bilimsel (?) açıklama ve yaklaşıma:
“Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklaması, anketin ne
kadar isabetli olduğunun
kanıtı...”
Buraya kadarına, eh hadi bakalım, diyebilirsiniz. Bundan sonrası, tarafsız habercilik ilkelerinin ayaklar altına alınıp üzerinde ter ter tepinildiği bir cümle:
“Halk desteğini vermiştir! Bu saatten sonra, Kılıçdaroğlu’nun önünde kimse duramaz. Gandi Kemal’i kimse durduramaz!”
Mehmet Ali Birand, sadece
CHP Genel Başkanlığı yolunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun koşar adım gittiğini değil,
iktidar koltuğuna oturmasına da ramak kaldığını haykırıyor ekrandan.
Bakınız,
spor programlarında, yorumcular tuttukları takımları açıklarlar.
Zaten kamuoyu da, örneğin Ömer Çavuşoğlu’na bakıp “yahu bu Beşiktaşlı mıydı?” diye düşünmez.
Amma haber okuyan kişi, taraflı olamaz.
Bunu yapan başka “haber sunanlar” yok mu? Var! Onlarınki ne kadar yanlışsa, Birand’ınki de o kadar yanlış.
Dünyanın gelmiş geçmiş en saygın haber sunucuları Walter Cronkite, Edward R. Murrow, David Brinkley bir tek gün haberlere yorum katmamışlardır. Sadece Cronkite, o da
yarım yüz yılı aşkın haber sunuculuğunda, bir tek kez yorum yapmış, “
Amerika artık Vietnam’dan
çekilmeli...” demiştir.
Ama Birand gerçek anlamda yandaştır. Ve de yandaşlığını haberlere katmakla, hemen her gece kanıtlıyor. Veren razı alan razı sana ne oluyor, diye düşünenleriniz olabilir.
Haklısınız!
Ancak, alan razı olabilir de... Seçimlerde
“veren” çıkacak mı bilemem!
AKIL SÜZGECİ (2)
Akıl süzgecinin çocukluk,
ergenlik ve
yetişkenlik evrelerinden söz etmiştik daha önce. Sıra geldi
akıl süzgecinin iyi çalışmadığı zamanlara:
“Örneğin uykunuz geldiğinde ya da yeni uyandığınızda; çok yorulduğunuzda, hastalandığınızda çarklar yavaş çalışmaya başlar. Aslında hiç aklınızdan çıkmayan ama söylemeyi ertelediğiniz sözler ağzınızdan dökülüverir. Hatta çocukluktaki konuma bile geri dönebilirsiniz. Süzgeç yeniden devreye girince, o söylenen sözleri hatırlamıyormuş gibi davranmaya çalışırsınız. Hastayken çocuklaşmalar, uyku gelince kısa ama açık konuşmalar, yeni uyandığınızda ki şaşırtıcı dobralık ve dışa vurumlar hep süzgeç deliklerinin gevşemesinden kaynaklanır.
Yaşam boyu devrede olan akıl süzgeci, doğru kullanıldığında sadece dışarıya aktardıklarınız için değil, kendi içinize aldıklarınız arasında da
elemeler yapmanızı sağlar.
Özetle, olayları doğru algılamanızı, yorumlamanızı ve deneyimlerinizi
zihin raflarınıza doğru yerleştirmenizde en büyük yardımcınız akıl süzgecidir. (Filiz Emirsoy Hanımefendi’ye teşekkürler)
İstifa süreci kurgu muydu?
Elbette!
Politbüronun onu bırakmayacağından emindi.
Parti örgütünün de...
Açlık grevine soyunan üç beş kişinin de... Solun ne anlama geldiğini bilmeksizin, üstüne üstlük
Baykal’ı solcu sanarak,
bayrak sallayıp “gitmeeee!” diye bağıranların da... Ama evdeki
hesap çarşıya uymadı. Önce Ali Topuz ardından da
Önder Sav bu senaryoyu bozdu. Politbüro önceleri dik durmaya çalıştıysa da, CHP İl Başkanlarının büyük çoğunluğu Kılıçdaroğlu deyince, seksenlikler de
boyun eğmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu’nun, genel seçimlerde “yüzde 40 oy alacağım” demesi de doğrudur. Siyasi partilerin başına gelenler, “biz barajı geçeriz eyvallah!” diyemez elbette. Hedef koyar ve
hedefini açıklar. Kılıçdaroğlu, Baykal’la kıyaslandığında çok daha ciddi bir rakiptir
AK Parti için. En azından
referandum aşamasında. Zaten referandum,
halkın Kılıçdaroğlu’nu ne kadar destekleyip desteklemediğinin de bir göstergesi olacaktır hiç kuşkusuz. Dahası AK Parti işsizlik, dolaysız vergilerin (ÖTV, Lüks Tüketim Vergisi, KDV) indirimi gibi konulara biran önce el atmak zorunda. Çünkü Kılıçdaroğlu bu cephelerden saldıracaktır. Dış politikayla ilgili söyleyeceği tek sözü olamayacağından! Açılım konusunda da Baykal gibi eyyamcılık yapmayacaktır.
Tunceli nüfusuna kayıtlı,
Kürt kökenli olduğundan CHP’nin bu konularda da geceli gündüzlü yeni tezlerle ortaya çıkmasını beklemek gerek. Siyaset iyiden iyiye ısınacak önümüzdeki aylarda...