İster devrim deyin ister ihtilal, ne hukuk tanır ne
kural. Kendi doğruları vardır devrimin ve bu doğrular saat başı değişebilir. Eğer siz bu gel-gitlere ayak uyduramazsanız ya da sorgulamaya kalkarsanız o saat kellenizden olursunuz.
Fransız devriminde Madam Giyotin vardı, Türkiye’deyse
İstiklal Mahkemeleri. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Milli Mücadele adlı kitabında, bu
mahkemeler için “Bunların her biri kendi başına Büyük
Millet Meclisi’ydi; diktatördü” der.
Mahkeme heyeti tutuklulara sürekli bağırır çağırır, konuşanın ağzına tıkardı lafı: “İnkar falan edeyim deme sakın! Üst mahkemesiz, Yargıtaysız bir heyetin karşındasın... Aslında size bir iki soru sorduktan sonra hepinizi ipe çekmek gerek... Bu Gürcülüğü, Çerkezliği, Araplığı ne zaman ruhunuzdan çıkaracaksınız bilmiyorum ki! Türkiye’de doğar, Türkiye’de büyürsünüz! Ne diye Çerkez’im, Gürcü’yüm dersiniz anlamam... Daha açık söyleyeyim mi? Bu topraklarda kendimizden başkasının oturmasını istemiyoruz! Anlaşıldı mı!” Mehmet Akif’in damadı, aslen Mısırlı Ömer Rıza Doğrul’un suratına haykırılmıştır bu son cümle, Kel Ali tarafından!
Efendim, siz Karakuş Kadısıyla ilgili fıkrayı bilir misiniz? Hırsızın biri Karakuş Kadısının önüne çıkar ve
hırsızlık için evine girdiği kişiden şikayetçi olur: “Kadı Efendi, evin penceresi çürükmüş, çıkarken yıkıldı. Düştüm, kolum kırıldı.” Ev sahibiyse pencereyi kendisinin değil marangozun yaptığını söyleyerek işin içinden sıyrılır. Marangoz, “Pencereyi yaparken gözüme falanca kadının elbisesi takılmıştı” der.
Kadın elbiseyi kırmızıya boyayanı suçlar. Boyacı herhangi bir mazeret bulamayınca kadı onu idama mahkum eder. Ancak
boyacının boyu idam sehpasından daha uzun olduğu için, sokaktan geçen kısa boylu bir adamı yaka paça getirip idam ederler. İşte İstiklal Mahkemeleri’nin yaptığı da budur.
Seyit Rıza’dan tutun, 16 yaşındaki oğlu Reşık Hüseyin’e,
İskilipli Atıf Hoca’ya kadar nice kişi ipe çekilmiştir, doğru dürüst
savunma yapamadan, suçlarının ne olduğunu bile anlayamadan. Hepsinin öyküsü birer ağlatıdır, hele de İskilipli Atıf Hoca’nınki! Şapka
Devrimine karşı çıkmaktan idam edilir hoca. Batılılaşma ve Şapka konulu bir kitap yazmıştır 1924 yılında.
Kitap, Cumhuriyetin
Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanmış, hocaya teşekkür mektubu bile gönderilmiş. Kitabın yazılımından bir buçuk yıl sonra
şapka devrimi gerçekleştirilmiş. Ve Atıf Hoca, şapka devrimine muhalefetten yargılanıp idam edilmiş! İskilipli Atıf Hoca önce idam edilmiş, kararıysa daha sonra yazılmış. Seyit Rıza ve çocuklarının idamlarında olduğu gibi! Güler misin ağlar mısın birader. Biz, birilerinin işine geldiği biçimde yazılmış bir tarihi okuyarak büyüdük. Kimilerine alkış tutup kimilerini lanetledik. Kısacası aldatılmış, tufaya getirilmiş bir kuşağız bizler. Ama günümüz ve gelecek kuşaklar gerçekleri öğrenmek zorunda, eğer birlikte, barış içinde yaşamak istiyorsak tabi.