PKK dağ kadrosundan 34 militanının
Kuzey Irak’tan Türkiye’ye gelip teslim olmalarının arkasında Abdullah Öcalan’ın talimatının olduğunu bilmek, ister istemez pek çok kişinin zihnine ‘ Acaba altında hangi
hesap var’ sorusunu düşürdü..
Bu noktada bazı tesbitler yapmakta fayda var.
İlki; Abdullah Öcalan’ın çıkışının altında elbette kendince bir hesabın olduğudur. ABD’nin gerek Irak’tan çekilme sürecinde gerekse Afganistan’da aktif desteğini istediği Türkiye’yi rahatlatmak için PKK’yı etkisizleştirme kararını bildikten sonra Öcalan’ın ‘Dur bakalım ne olacak’ deyip mukadder akıbeti bekleyeceğini ummak saflık olurdu.
Bir diğer husus 34 militanın İmralı’dan aldıkları talimatla
silahlarını bırakıp gelmelerini Öcalan’ın
‘ PKK
yönetici kadrosundan sıradan militanına kadar bütün unsurlarıyla benim kontrolümdedir’ mesajı olarak
okumak gerekir.
Üçüncü olarak, önümüzde duran tabloyla, hükümetin demokratik
açılım olarak tanımladığı süreci ‘ Dağ fare doğuracak’ diye okuma eğilimindeki çevrelere ve bu istikametteki yorumlardan etkilenen geniş kitlelere, atılacak adımların boşa gitmeyeceğine dair somut bir işaret gösterilmiş oldu. Daha ötesi, yakın zamanda gerek
Kuzey Irak’tan gerekse Avrupa’dan yeni grupların gelmesi de kuşku yok ki bu işareti güçlendirecek nitelikte bir gelişme olacak.
Hükümetin kasım ayında TBMM’ne sevk etmeyi planladığı kimi
yasa değişikliklerinin önemli sayıda PKK elemanını Türkiye’ye gelip teslim olduğu bir ortamda müzakere edilmesinin
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın elini güçlendireceğinden,
tartışma ortamında benimseyeceği dile güç ve inandırıcılık katacağından şüphe edilemez...
Dolayısıyla son gelişmeler
Ankara,
Washington,
Bağdat ve Kuzey Irak Yönetimi başta olmak
üzere PKK dahil herkesin talebine uygun ve herkesin işine gelir niteliktedir.
Bilindiği gibi geçmişte de benzer nitelikte gruplar gelmiş ancak teslim olanların önemli
bir bölümü yargı süreci sonunda on yıla varan
hapis cezaları alınca ‘Eve dönüş süreci’ amacına ulaşmamıştı. Oysa şimdi TCK’nda 2005’te yapılan düzenlemenin ‘Gönüllü olarak teslim olanlara’ sağladığı imkân sayesinde herhalde daha az sıkıntı yaşanacak.
Açık söylemek gerekirse bu süreci İçişleri Bakanı Beşir
Atalay umulanın fevkinde bir kararlılık ve sorunun niteliğine uygun hassasiyetle yürüttü. Türk
siyasetinin alışılagelmiş
sokak ağzı üslubuna uzak durarak, kışkırtıcı kimi beyanlara muhatap olup gereksiz polemiklere girmeyerek, meseleyle alakalı her kesimi dinlemeye ve anlamaya çalışarak sürdürdü çabalarını. Başbakan’la muhalefet liderlerinin
ağız birliği içinde bulandırdığı siyaset ortamında hükümet üyesi olmanın ötesind
e devlet adamına yakışır tavır sergilemenin kolay bir iş olmadığını görmemek haksızlık olur.
Varılan noktada uygun zeminin oluşmasını Abdullah Öcalan’dan bağımsız düşünmek pek mümkün değil.. Keza İmralı’nın kısıtlı
haberleşme ve bilgilenme imkanlarına dayanarak ‘Ya tutarsa’ hesabıyla bir
takım kararlar aldığına inanmak da akla ziyan. Çeşitli seviyelerde belirli güvenlik görevlilerinin PKK lideriyle görüşüp kendisine bazı telkinlerde bulunduklarını, onun kimi taleplerini değerlendirdiklerini düşünmek için kahin olmak gerekmez. Yakın zaman kadar ‘Açılım sürecinde örgütten silah bırakması beklenmemeli’ diyen PKK ve DTP sözcülerinin şimdi bu konuda konuşmaktan kaçınmalarına bakarak Öcalan’ın Ankara’nın ‘Bazı köklü adımların atılması için önce PKK silah bırakmalı’ tavrını ciddi olarak değerlendirdiğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek.
KAYBETTİKLERİMİZİN ANISINA
Hazan mevsimi hüzünle taştı...
Halit Refiğ, Ünsal Oskay,
Ergun Göze ve İbrahim Canan’ı
ebediyete yolculadık. Halit Refiğ de Ünsal Hoca da benim gözümde ister mesleki ister insani ölçülerle bakayım ‘Yüzük taşı’ kıymetinde kişilerdi. Gençlik yıllarım Ergun Ağabey’in güçlü kaleminin uyandırdığı heyecan dalgaları arasında geçti. Gazeteciliğe başladıktan sonra tanıdığım Ünsal Hoca ise akademisyen olarak aşılamaması bir yana dost olarak eşi bulunmaz vasıflarla hafızamda yer etti.
İslam araştırmalarına ilgi duyanların tanıdığı İbrahim Canan’a gelince herhalde onun kadar mütevazı, onun kadar cesaretle inanılmaz araştırma yükünün altına elini uzatan birini tanımadım... Allah’tan rahmet diliyorum.