Değerli MeYeKa üyesi arkadaşlarım, toplantıyı açıyorum, efendim, ülkemizin... ülkemizin... bir saniye efendim; Ali bey hayırdır? Efendim gerek yok kaş göz işaretlerine,
yönetim kurulumuz demokratik bir kuruluştur. Çekinmeyiniz Ali bey, efendim?..
Peki, kulağıma söyleyebilirsiniz... Hmm, anlıyorum... öyle miii? Peki efendim, bekleriz o halde; arkadaşlar,
Önder abimiz lavabodan henüz dönmemiş, farkında olmadığım için hepinizden, özellikle Önder büyüğümüzün manevi varlığından özür dilerim... Süreyi boş geçirmemek için ne yapmamız gerektiğini oylamaya sunmayı... sunmayayım mı Ali Bey, peki sunmayayım... bari bir
bardak su içeyim; mahzuru yok değil mi Ali bey, teşekkür ederim efendim... günde beş litre su içmeliymişiz, doktorlar öyle söylüyor; bunu söyleyen doktor günde beş litre su içebilir mi acaba? İnanmazsınız, bir gün denedim ben bunu, ilk litreyi bitiremedim vallahi; bunlar insanı sağlık manyağı yapacaklar neredeyse, şimdi de
lokanta masalarındaki tuzluklara takmış
Sağlık Baka... Oo Efendim hoş geldiniz, Önder abi de geldiğine göre toplantıya başlayabiliriz demektir, Ali bey, bir sakınca yoktur inşallah? Evet, yokmuş, başlıyoruz efendim; bu arada bir açılış konuşması yapmak ister miydiniz Önder abi, gerek yok diyorsunuz... ilerde belki yaparım diyorlar ve ben sözlerime devam ediyorum. Gündemin ilk maddesi, yaptığım son yurtiçi gezilerindeki izlenimlerimdir...
Değerli arkadaşlar, yurtiçi gezisi deyince
uçak neyse haydi; THY uçakları konforlu, güzel, hele ön taraftaki geniş koltuklar çok rahat. Skylife dergisini bir karıştırayım, bakayım ne partizanlık yapmışlar diye... Aa, genel müdürün resmi; bir ona baktım, bir THY'nin durumuna baktım; bu adamlar böyle bir şirketi nasıl tıkır tıkır işletip üstelik büyütebiliyorlar diye hayret ettim hani. Acaba Amerikalı
danışman filan mı tuttular diyorum ben? Neyse efendim, uçak faslı iyi ama helikopter yolculuğu felaket bir şey arkadaşlar. Yolda
İlker Paşa'mla biraz sohbet edeyim dedim, ne mümkün? Müthiş bir
motor uğultusu,
kulaklık veriyorlar ama anlamak ne mümkün? Yolda dedim ki İlker Paşa'ya, Paşam dedim, Recep bey muhalefet lideri olsaydı bu gezide ona eşlik eder miydiniz dedim. Duyulmuyor işareti yaparak kulaklığı işaret etti, ben de tekrarlamadım soruyu. Sağ olsun çok nazik, çok düşünceli bir insan, büyük bir değerdir kendileri.
Neyse efendim, indik karakolun pistine, fotoğraf çektirdik, askerlerle merhabalaştık filan.
Allah sizi inandırsın arkadaşlar, dimdik ayakta durdum böyle
Atatürk gibi, hiç korkmadım. Resimde de görülüyor zaten. Ben bu fotoğrafı Önder abinin de izniyle
seçim afişlerinde kullanalım derim... iyi olur bence. Sonracığıma askerlerimizle öğle karavanası yedik, yemekler güzeldi,
bulgur pilavı güzeldi, tas kebabını pilavın üstüne döküp çaldım kaşığı, çaldım kaşığı; üstüne de çay içtik bir güzel. Bu esnada Önder büyüğümüzün tembihini hatırlayıp hep ayakta durdum. Tabii ayakta
yemek yemek zor oluyor ama bunu da başardım arkadaşlar. Orada dedim ki, "
Problemlerimizi Ankara'da oturarak çözemeyiz; ayakta durmamız lazım ve ben işte bu yüzden oturmuyorum. Eksik olmasınlar onlar da tabldot tepsilerini ellerine alarak benimle birlikte ayakta yemek yediler. Hoşaf içerken zor oluyor tabii, kolay değil, nitekim bir kısmı ister istemez yere döküldü ama bizim işimiz zor olanı başarmaktır. Nitekim "Oturarak problem çözemeyiz" vecizesinin de seçim sloganı yapılması iyi olur diyorum ben; elbette Önder abi'nin de izniyle... Ne dersin Önder abi? Bir dakika işitemiyorum,
evet abi... elbette Önder abi... öyle yaparız o zaman Önder abi... Arkadaşlar, Önder abi, bu esnada benim ayakta olmam gerektiğini söylüyor. Hemen ayağa kalkıyorum ve bunu düşünemediğim için başta Önder abi olmak üzere hepinizden özür diliyorum. Değerli arkadaşlarım; verimli bir geziydi, ilk seçimde iktidarız, artık oturabilir miyim Önder abi?