Cevap: Aslında 1
Kasım 1922'de. Soru: Niçin? Cevap: Çünkü Büyük
Millet Meclisi (BMM) o tarihte,
Osmanlı hanedanı'na bağlı saltanat rejimini lağvetmişti.
Soru: 1.11.1922'den sonra 29
Ekim 1923'e kadar
Türkiye'nin idare şekli nedir? Cevap:
İlan edilmemiş bir
Cumhuriyet; zira Hanedan'ın kullandığı devlet başkanlığı yetkilerini artık BMM Başkanlığı uhdesine almıştır; adı da
halk idaresidir.
Soru: Öyleyse niçin bir yıl sonra Cumhuriyet resmen ilan edildi? Cevap: Zaten sürmekte olan fiili durumu bir anayasa uzvu haline getirmek için.
Soru: Başkaca bir idare tarzı muhtemel miydi?
Cevap:
Hayır. Osmanlı Hanedanı'nın tarihî misyonu sona ermişti çünkü.
Soru: Cumhuriyet'le birlikte
demokrasi'ye de geçmiş olduk mu? Cevap: Hayır, Cumhuriyet'le demokrasi birbirinin ayrılmaz cüzü değildir: Demokrasiye aldırış etmeyen Cumhuriyet ne kadar mümkün ve vârid ise, Cumhuriyetsiz demokrasiler de mümkün ve vâriddir (Bkz. Şekil A, B ve diğerleri), fakat yeni
Türkiye Cumhuriyeti, Takrir-i Sükûn Kanunu'nun kabul edildiği 3
Mart 1925'e kadar çok partili, muhalefetli bir rejimi benimsemiş iken o tarihte Şeyh Sait İsyanı başgösterince rejim sertleşti ve fiilen "Tek Parti" sistemine döndü; bu
uygulama 1946'ya kadar devam etti.
Soru: Öyleyse Cumhuriyet
Bayramı'nın anlamı nedir?
Cevap: Bu bayram, yeni devletin kuruluşundan doğan -hakikaten- "millî" heyecan ve sevinci temsil eder. I. Dünya Harbi'nden mağlup ve yorgun çıkan Türkler, dört yıllık zorlu bir
Anadolu vuruşmasından sonra hükümran ve bağımsız bir devlet kurmayı başarmışlardı. Bizim için Cumhuriyet'in zıddı, devletsizlik, manda idaresi ve hükümranlık hakkının yokluğudur; kısaca "yeniden devlet olma bayramı"dır bu bayram, fakat biz bu noktada faşizan mânâda "devlet" fikrini yüceltip, takdis etmeyiz; milletin hür yaşama hakkının bağımsız devlet çatısı altında ifade edilmiş şeklini hatırlarız. İstiklâl Marşı'ndaki "Hakkıdır hür yaşamış.. ve Hakkıdır Hakk'a tapan..." sıfatlarıyla târif edilen milletin, fizikî organizasyonudur devlet.
Soru: Peki, Cumhuriyet 85'inci yaşında başarılı olmuş sayılır mı? Cevap: Bal gibi muvaffak olmuştur.
Soru: Nasıl yani?
Cevap: TC Devleti bugün BM'nin
Güvenlik Konseyi üyesidir; AB'ye üyelik sürecinde mühim mesafeler kaydetmiştir; bulunduğu coğrafyanın en mühim ve siyasi, sınai ve askerî varlığına sahiptir. Köylülüğünü hızla
tasfiye ederek nüfusunun neredeyse % 80'ini şehirleştirme ve meslek sahibi kılma yolundadır. Demokrasiyle idare edilmektedir, laikliği benimsemiştir; muhalefeti, serbest basını ve
insan hakları mevzuatını benimseyişiyle hızla "asrî"leşiyor ve dönüşüyor.
Soru: Bu çok
pembe bir tablo değil mi; niçin olumsuz gelişmeleri gözardı ediyorsunuz? Cevap: Cumhuriyet'in başarısından sual etmiştiniz çünkü; Türk Milleti'nin hiç bir ferdi bugün Cumhuriyet'ten başa bir alternatif arayışında değilse, Cumhuriyet kökleşmiş demektir. Cumhuriyet'in kalitesini artırmak için serbest tenkid yolları işler haldedir.
Soru: Ne yani, hiç mi sıkıntı yok? Cevap: Sıkıntı elbette
kıyamet gibi, fakat çözümü için neyin gerekli olduğu hususunda artık ittifakımız var.
Soru: Nedir o? Cevap: Demokrasi, bütün kurum ve vecibeleri ile demokrasi.
Soru:
Kürt meselesini bilerek mi görmezden geliyorsunuz? Cevap: Türkiye'nin Kürtleri esasen "Hakk'a tapan millet" mefhumunda mündemiçtir ve Cumhuriyet, Türkiye'nin Kürtleri'ne (Türklerle ve sair unsurlarla birlikte) Ortadoğu'da varlıklarını geliştirebilecekleri en uygun vatanı bahşetmiştir.
Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?
Cevap: Cumhuriyet'le Demokrasi, kaymaklı ekmek kadayıfı gibi; biri şasi, öteki
motor. Devam; nice yıllara!