Ramazan'dan önce tasası basmış olmalı ki aklına gelen ilk sual şu: "Kalp hastaları ve
mide rahatsızlığı olanlar oruç tutmalı mı? 15 saati aşan oruç, bünyelerde ne gibi etki yapar?"
Yazının başlığını veriyorum ama gülmek yok: "Uzun sıcak günler ve oruç"
Önceki gün yayımlandı bu yazı.
Yazarı sağlıkçı değil fakat, tabip arkadaşları varmış! Bu arkadaşları demişler ki, bu uzun ve sıcak yaz günlerinde oruç tutmak, böbrek,
astım,
şeker, yüksek
tansiyon hastaları için çok mahzurlu,
kalp ve
damar hastaları için neredeyse ölümcül!
E peki n'aapacağız? Sıkı hekim dostları olan bu yazar çareyi ihmâl etmemiş, diyor ki: "Havalar sıcak, bol bol su için!" Ayrıca geri zekâlılar için şâhâne bir öğütte bulunuluyor: "
Oruç tutmak isteyenler mutlaka hekimleriyle görüşsün!"
Bu yaşa geldim, bu kadarcığını hâlâ akledemediğim için kendimden utanıyorum vallahi!
Necip Fazıl Üstâd'ın, "Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum/ Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum" diye
tarif ettiği yerde, büyük hicâb içindeyim. Böylece Müslümanlar olarak niçin kalkınamadığımız da anlaşılmış oluyor. Adam tutturmuş oruç tutacağım diye, bünyesini tahrib ediyor; yuh yani yuh!
Amcan sana Ramazan girmeden iki gün önce güzel güzel ikazda bulunuyor, "Tutma yeğenim; git doktora, al perhizini,
tatlı canını sıkıntıya sokma" diye kapı gibi
köşe yazısı yazıyor. Niçin? Senin iyiliğin için! Bu kadarla da kalmıyor, devam ediyor, diyor ki: "Oruç mide ve barsaklara iyi gelmez. Uzun
açlık zamanlarında mide salgılarında azalma olur ve böylece bu uzuvlarımız dış etkenlere daha dayanıksız hale gelir."
Bilim bunlar yeğenim, oku, öğren, kulağını aç, ağzını açma...
Reflü meselâ, ne diyor
reflü hastalarına doktorlar, "Az az fakat sık sık yiyiniz" diyorlar. Diyelim ki reflün var, tıbba meydan okuyup oruç tuttun,
akşam iftarda mideyi doldurdun; n'oolur, reflü atakları tetiklenir. Oldu mu şimdi? Olmadı! N'aapacağız? Doktora gideceğiz?
Anadolu aydınlanması denilen şey bu işte sevgili okuyucularım; bakınız 1430 senedir bu ümmet oruç tutuyor fakat bir randıman alıyor mu, yok? Niçin? Çünkü boşu boşuna aç kalıyor; bilime, doktora, tabibe sırtını çevirmiş karanlık, câhil cühelâ bir topluluk.
Adamın biri sıkıntıya düşmüş, çevresindekiler maneviyatın yükselir diye namaza
teşvik etmişler. Bir süre sonra sormuşlar, "Nasıl gidiyor?" "Valla kılmasına kılıyorum ama bir randıman alamadım" demiş ya,
hesap o hesap!
Bakınız amcanız daha Ramazan girmeden pabucuna taş kaçmış gibi huzursuzlanmış, oruç yemenin faideleri mevzuunda güzel bir yazı hazırlamış, sizi aydınlatıyor; kolaylıklar gösteriyor, sağlığınızı sizden fazla önemsiyor. Bunun için bir mecburiyeti mi vardı amcanızın; yoktu? O sizi düşündü. Ah canııım, günler uzun, hava boğucu, reflünüz azmasın diye size öğüt veriyor.
"Ne güzel amcamızsın sen Fahriye Abla" diyesim geliyor, diyemiyorum; midemde bir yanma, hafiften ekşimtrak hislenişler, bir baş dönmesi, hatırlayamıyorum Fahriye abla... Evet
evet, doktora görünmeli. Su kaybı dayanılmaz ve onulmaz tahribatlar yapabilir. Tedbir almalı...
Size amca diyebilir miyim Fahriye abla; gönül yarasına merhem,
akıl tutulmasına nâneli
limonata iyi gelir mi? Doktor tanıdıklarınıza bir sorsanız veya en iyisi şöyle şöyle yapsak; hem oruç tutsam hem de istediğim zaman su içsem (Dikkat
gazoz demiyorum) orucum kaçar mı; kaçan oruçlar nereye gider Fahriye amca? Sizin gazetenin adresini versem, kaçan oruçları, güme giden abdestleri tutabilir misiniz
İkitelli nâhiyelerinde?