Radikal'in
Kültür/
Sanat sayfasındaki Müjde Yazıcı'nın konuyla ilgili yazısını farkettiğimde kafamdan aşağı bir kazan kaynar su dökülmüşe döndüm desem yeridir. Olay şu:
Orhan Abimiz, yani altmışlı yılların ortalarından itibaren delikanlılığın kitabını yazmaya başlayarak en azından iki jenerasyona bu mevzuda muallimlik eden
Orhan Gencebay, bir kısım çevreci -ve üstelik
sivil- kuruluşun iğvâsıyla "Uyan" adlı bir video
klip çekmiş bulunuyor; daha doğrusu Orhan abinin klip filan çektiği yok. Klibi bulup baştan sona seyrettim, başrollerde
Tarkan diye bir
şarkıcı var; bu şarkıcı, üstünde
siyah bir
atlet, altta siyah bir şalvar ve boynuna doladığı aynı renkte bir puşi ile klip boyunca "uyan uyan" diye seslenerek çöl gibi bir yerlerde yürüyerek bunalımlar geçiriyor. Klibin yönetmeni bu esnada, ecnebi haber ajanslarından ödünç alınmış birtakım görüntüleri makaslayıp aralara serpiştirerek Tarkan Bey'in niçin bunalım geçirdiğini anlamamızı sağlayan
ekolojik meşazlar veriyor. Meselâ
orman yangınları, yerde sürünen bir tosbağa, sahilde fok
balıklarının kafasına çekiçle vurarak öldüren nâmussuz kürk sanayiinin bedhâh işçileri, kıyıya vurduğu için çırpına çırpına ölen balıklar, kesilen ağaçlar vs... Bu görüntüler içinde, klibin rûhunu ve bütün esprisini yansıtan iki saniyelik bir görüntü var: Kutup denizlerinde bir beyaz ayı,
küçük bir sal gibi üzerine tutunduğu buz parçasında çaresiz gözlerle helikopter kamerasına bakarken Tarkan Bey o esnada sanki kutup ayısının hislerine tercüman oluyormuş gibi, "gel beni kurtar diyor" sözlerini terennüm etmekte ki koptuğum yerdir!
Peki, Orhan Abi nerede diyeceksiniz; Orhan Abi, yekûn 5 dakikalık klibin 3.5'uncu dakikasında boynuna doladığı puşi ile görüntüye girerek çatlamış toprakların üstüne bağdaş kurup sazıyla kararı Hüseyni'ye bağladığı kısa bir ara nağmesi döktürmekle yetiniyor. Söylemeye dilim varmıyor fakat Orhan Abi'nin bu klipteki yeri ve rolü, ana yemeğe nisbetle ara sıcaklar veya zeytinyağlı
salata gibi bir şey. Şimdi adım gibi eminim ki bu çevreci çocuklar, evvela Orhan Abi'nin menecerini tavlayarak bu hayır klibinde oynamanın ne kadar önemli olduğunu, esasen bütün global starların bu gibi çevreci meşazlar veren faaliyetler yaptığını filan anlatmışlardır. Orhan Abi de, nesillerin gönlünde kurduğu tahtı sarsmak pahasına, "iyi bir şekil olur, hayran kitlemi çevre meselelerine uyandırırım" fikriyle bu saçma sapan klipte rol almayı kabul etmiş olsa gerektir.
Sen tut vaktiyle ciğerlerimizi kör bıçakla dilim dilim doğrayıp mangalda közlenecek raddelere getiren müthiş bestelere
imza koy; filimlerinde Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş saf, fakat iyi
bağlama çalıp güzel şarkı okuyan gururlu ve namuslu delikanlı tipini bir
bayrak gibi
Yeşilçam Sokağı'nın zirvesine kondur; ardından da git Tarkan'la klip çek! Olmadı Baba, olmuyor; böyle gitmiyor! Senin imajın, tipin, temsil ettiğin "rol-
model" böyle popstar hafifliklerine denk düşmüyor. Yeri gelmişken Popstar Alaturka adıyla anılan ve bize mekanik ilmindeki "nâmütenâhi
vida"yı hatırlatan müsabakadaki Orhan Gencebay rolünü de Baba'ya katiyyen münasip görmediğimizi de belirtmiş olalım; rahmetli dedem derdi ki, "Yahşi
yiğit yâreninden belli olur!" Yârenin bunlar mı senin şimdi yani Orhan Baba?
Böyle garipliklere evvelâ Müslüm Baba tevessül etmişti hatırlarsanız, birtakım entel zevatın gazıyla an'anevi misyonunu terkedip, efsanevi filimlerinde "dayak yiyen figüran" rolüne bile layık görmediğimiz adamların iğvâsıyla "şekil yapmaya" kalkışalıberi müziğimizde bir "Müslüm olgusu" yok benim için; ardından ikinci
darbe Neşet Ertaş'tan geldi; eskisi gibi ciğerden türkü söylemeyi bırakıp "
Jazz" yapmaya başladığından beri Neşet Baba'dan da sıdkımızı sıyırmıştık. Şimdi de Orhan Baba! Bu
babalara ne oluyor
Allah aşkına? Bakınız Süleyman Demirel'i bir "baba" figürü olarak bu meyânda tâdad etmiyorum bile...