Şu an itibariyle Türkiye'nin en önemli meselesi, bugün toplanması beklenen Yüksek
Askerî Şûra toplantısı değildir efendiler.
Alelâde memleketlerde hangi generalin hangi rütbeye yükseltilip hangi mevkie getirileceği alelâde vatandaşları ilgilendirmez. Geçtiğimiz
Cuma günü itibariyle biz de ufaraktan alelâde bir
ülke olmaya başlamış durumdayız. Dolayısıyla geçtiğimiz Cuma günü dört kuvvet komutanının birden emeklilik talebiyle yerlerini boşaltmaları, bazılarının zannettiği gibi "Devlet krizi" filan anlamına gelmiyor; daha doğrusu geliyor, şöyle ki,
- Bu bir "Devlet krizi" değildir ama bir "Devlet" krizi olduğuna şüphe yoktur!
"Arada ne fark var?" diye düşünenlerin, yukarıdaki cümleye konulmuş tırnak işaretlerinin yerlerini derin derin incelemesinde fayda vardır; ârif olanlar çoktan anladı fakat mânâ eksik kalmasın diye ilâvede bulunalım: Geçtiğimiz cuma günü çıkan "Devlet" krizi, bizi değil yalnızca bir partimizi ilgilendiriyor; iç işleridir ama yine de tesbit etmekten geri duramayacağım: Teşhis doğrudur ve bu kadar tevriye yetişir diyerek daha önemli bir
yurt meselesine
parmak basmak istiyorum.
Bu konu, güzel İstanbul'umuzun
Beyoğlu semtinin Asmalımescid civarındaki birkaç
sokakta kaldırımların maruz kaldığı faşizan ve antidemokratik uygulamalardır.
Yukarda adı geçen mıntıka Türkiyemiz açısından çok önemlidir; vakıa bu satırların yazarı olarak o sokaktan sadece bir kere geçmiş olsam da mevzûnun ehemmiyetini inkâr edemem. İntellijansiyamızın kalbi o sokakların döşemelerinde atıyor, ruhu ise o sokaklara bohemsever mıntaka esnafımız tarafından büyük bir feragat ve fedâkârlıkla atılmış bulunan iskemle ve koltuklarda yorgunluk çıkarıp kendine geliyor.
Peşinen safımı belli edeyim ki, sol intellijansiyamız şu fakiri deftere nâmevcut yazmasın; bu meselede belediye bednamdır efendiler, bednam ve bedhâh; evvelâ Beyoğlu belediyesi, ardından
büyükşehir, onun ardından valilik, içişleri bakanlığı, başbakanlık, hükümet, hatta
Cumhurbaşkanlığı da bednam ve bedhahtır. Siz bu listeye Nato'yu, Obama'yı,
Kaddafi ve Berlusconi'yi de ilave edebilirsiniz.
Kahraman ve hamiyetperver sokak müşterilerinin ve esnafın son gazâsını tebcil ediyor, cümlesinin pâk alınlarından pûs eyliyorum; faşist belediye milislerine karşı iskemle ve masalardan müteşekkil komün barikatlarında yurtsever arslanlar gibi direnen intellijansiyamızın Asmalımescid sokaklarında "bir
tatlı huzur" bulma hakkını ilânihâye destekliyorum. Bu gibi mübârek ve mübeccel mıntakalarda eğlence yeri sahibi esnafımızın ontolojik duruşu ve mücadelesi engellenemez; bu şanlı bayrağı oradan kimse indiremez.
Biz bu vatanı bunun için kurtarmadık efendiler; gece yarısı zorba zâbıtalarınızla basıp sokağın mesâhasına birer kır çiçeği, birer ortanca topu gibi sereserpe yayılıp dağılmış iskemle ve masaları hoyratça, hayınca toplayıp sanki suç malzemesi imiş gibi kamyonlara doldurup depolara kaldırmanız için kurtarmadık. İşgaliyeyse verdik kardeşim, daha ne istiyonuz?
Yok Yaş toplantısı, yok devlet krizi, olmadı yeni anayasa çalışmaları felân... Gündemi değiştirmeyiniz ey ehl-i vatan. Bugünün direniş barikatları Asmalımescid'dir;
burun kıvırıp entel yatağı diye sahip çıkmazsanız yarın bunlar ruhsatsız binalardan ruhsat, kaytarıcı
vergi mükelleflerinden vergi istemeye bile kalkışabilirler. Aymazlık zamanı değil dostlar, safları sıklaştırma zamanı (
Cemaat dışarda kalıyor!)
Yurtsever muhalefet cephesini bu savaşımda yanımızda görmek en tabii arzumuzdur ama, "Bu bir devlet krizidir" felân diyeceklerse eksik olsun, istemez, âleme makara olmayalım!
Oh yahu; ben de yazdım; bir ferahladım, bir hafifledim...