Yeter artık!


Yeniden eski yıllara döndük... Fenerbahçe Spor Kulübü ile Türkiye Futbol Federasyonu arasında yaşanan soğuk savaş yıllarına. O günlerde TFF’nin başında Haluk Ulusoy vardı, Fenerbahçe’nin başında da Aziz Yıldırım. Aziz Yıldırım bugün hem Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, hem de Kulüpler Birliği Vakfı’nın başında. Fenerbahçe ile Türkiye Futbol Federasyonu arasında yeniden soğuk savaş başladı. Taraflardan biri, Fenerbahçe, hem hakemlerden, hem kurullardan hem de kurumdan (TFF) şikayet ediyor. Olabilir. Ortada bir sürü iddia ile kendi çözüm tezlerini ifade ederek sportif bir tavır takınabilirler. Hayır, öyle yapmıyorlar... Çatışmayı, karşılıklı restleşmeyi, koridora inerek hakeme fırça atmayı, hakemlerin masum hatalarından değil, “düşmanca” tavırlarından söz etmeyi tercih ediyorlar. İletişim konusunda Türkiye’nin en sorunlu kulübü, kendi tezlerine ve iddialarına sıra gelince, maşallah, kendi internet sitesinden, televizyonundan ve sık sık kapılarını kapattığı basından tüm olanaklarıyla yararlanıyor. Televizyon kameralarına protesto demeçleri verirken son derece açık davranabiliyor. Her şey bir yana, kullandıkları “düşmanlık” “düşmanca tutum ve kararlar” terminolojisi çok yanlış... Acaba verilen sözlerin gerçekleşme olasılığındaki düşüş ve hayalkırıklığı mı bu öfke yükselişinin nedeni ? Bu hayalkırıklığını yaratanların sadece hakem hataları ya da TFF kararları olduğunu mu düşünüyorlar ? Sahi, Fenerbahçe özeleştirisini ne zaman yapacak ? Medyayı, yorumcuları, yazarları, hakemleri, kurulları ve kurumları bu kadar karşısına alarak korkunç bir yalnızlığa doğru sürüklenmiyor mu Fenerbahçe ? Dün öğle saatlerinde TFF Başkanı Mahmut Özgener’in basın toplantısını izledim Lig Tv’den... Başkan, Özhan Canaydın’ın anısına saygı duyarak, O’nun temsil edip yücelttiği değerler adına kamuoyunu bilgilendirme gereği duymuş ve basın toplantısını iptal etmemişti. Sonra açıklamalarını yaptı bir bir... Ve anlatmaya çalıştı ki, Fenerbahçe-Everton maçında verilen 1 maç saha kapatma cezasıyla Galatasaray Ankaragücü maçında verilen para cezası arasında hukukçulara göre farklılıklar vardır... Bu yoruma katılabilirsiniz... Ya da karşı çıkarsınız. Federasyonun gerekçesi böyle. Ama öyle yapmayıp, “Yakıştıramadık” başlığıyla kendi internet sitesinden TFF’yi kınıyor Fenerbahçe... Özhan Canaydın gibi değerli bir spor adamını kaybettiğimiz bir günde böyle açıklamalar yapılmasının saygısızlık olduğunu ima ediyor. Ben de ortada bir samimiyetsizlik olduğunu düşünüyorum., Derbi öncesi sakin ve akıllı olmamız gerekirken yeniden bir çatışma ortamının oluşturulmasını hüzünle, karamsarlıkla izliyorum. Artık yeter! Hiç değilse Özhan Abi’nin anısına saygı gereği susamaz mıyız? Şu kavgaları bir yana bırakıp huzur ve güven içinde, içten duyguları paylaşarak futbol oynayamaz mıyız? Oynatamaz mıyız? O benim abimdi! Gazeteciliğe başladığım yıllarda ilk şefim Nurdoğan Taçalan, haber kaynağı kişilerle muhabir arasında belli bir mesafenin korunmasını öğütler, özellikle “abi” sözcüğünü rastgele dilimize dolamamayı hatırlatırdı. Kulakları çınlasın, aynı yıllarda sevgili dostum ve değerli hocam Prof. Nahide Altan da “Herkese abi deme... Abi diyeceğin kişileri iyi seç” derdi. Yarım asra yaklaşan kariyerimde haber kaynağı ve aynı zamanda dostum olan bir çok insan tanıdım... Mesafeyi hep korumaya çalışarak. İki kişiye içimden gelerek, sevgi, saygı ve minnet duyarak “abi” dedim, göğsümü gere gere... Tanrı uzun ömür versin Süleyman Seba ile Özhan Canaydın’a. Onlara abi demek bir onurdu. Onları tanıdığım için çok şanslıydım. Camiaları da bu ülke de çok şanslıydı. Özhan Abi’mi kaybettik. Beyefendiliğin, çelebiliğin, centilmenliğin, hoşgörünün, alçak gönüllülüğün, uygarlığın, sükunetin, sevginin ve saygının sessiz şövalyesiydi. Takımının hezimete uğradığı gün rakibini alkışlayıp kutlayacak kadar fair play örneği oldu. Galatasaray için bir kalemde 85 milyon dolara kişisel kefalet imzası attı. Cebinden milyonlarca doları su gibi kulübüne harcadı. Başkanlığının ilk haftasında Diyarbakırlı yurttaşlara okul yaptırma sözü verdi, beş okulu eksiksiz teslim eti. Sadece Galatasaray’ın değil, hepimizin başkanıydı. Türk sporunun en değerli adamıydı. Galatasaray için çok acılar çekti. Herkesin dilindeki renk vermeyen “poker face” yüzünden duygularını okuyamazdınız. Hep içine attı, sabır gösterdi, dayanmaya çalıştı. Maalesef böyle tahammül sınavlarının faturası acı ve ağır oluyor. Kalbi kırılarak, kimseye öfkelenmeden, herkesi sonsuz sevgi ve şefkatiyle ödüllendirerek aramızdan ayrıldı. Sevgili Özhan Abi, Biliyorum ki Tanrı cennetin kapısında karşılayacak seni... Asuman hanım, oğlun, kızın ve torunlarınla bizler de çilemizi sürdüreceğiz burada. Işıklar içinde uyu... Anıların hiç silinmesin belleğimizden! TMOK kongresi Hafta sonunda Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin mali kongresi var. Yönetimin dönem içindeki harcamaları, bütçesi ve mali programı oylanacak... Dernekler için rutin bir kongre. Ne var ki kendilerini “akil adamlar” diye tanımlayan bir muhalefet grubu, Başkan Togay Bayatlı ve yönetimine karşı aylardan beri bir savaş hazırlığı içinde. Olayları ve bilgileri çarpıtıp karıştırarak olimpik ideallere toz konduruyorlar. Bu akil adamların çoğu da eski yönetici. Eleştirdikleri konuların çoğunda kendi imza ve onayları da var. Pazar günü stratejik hedefleri, genel kurulun seçimli kongre kararı alması... Beklemeye tahammülleri yok. Togay Bayatlı’nın elbette hataları olabilir, onları dürüstçe eleştirip değiştirmesini talep edebiliriz. Ama ille de O’nu devirip olimpik iktidar hırsıyla yanıp tutuşmak bana çok doğru gelmiyor. Ben oyumu yönetimi ibra ederek açıklıyorum... Olağanüstü seçim kongresi önerisini de reddediyorum. Akil arkadaşlara selam olsun... Ama bizim de aklımız ve vicdanımız var!

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER