Şu günlerde
Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı
Yıldırım Demirören’in yerinde olmak istemem.
Futboldaki yetkilerinin büyük bölümünü devrettiği en güvenilir
yönetici arkadaşlarından
Serdal Adalı,
teknik direktörü
Tayfur Havutçu ve kulüp personeli Ahmet Ateş, bilinen “
şike-
teşvik” operasyonu kapsamında
tutuklu olarak Metris’te !
Bugüne kadar tutukluluklarıyla ilgili vicdanları tatmin edecek bir bilgi de elimize ulaşmış değil. Başkan da, biz de beklemek durumundayız. En azından
iddianame hazırlanıp açıklanıncaya kadar.
Ama hayat da durmuyor, Başkan da oturmuyor.
Başkan, Beşiktaş
Basketbol Takımı’nın sponsorluğunu kendi firmasıyla üstlendi. Şimdi üst düzey
rekabet ortamına katılmak, sadece Beşiktaşlıları değil, basketbolseverlerin tümünü heyecanla Akatlar’a toplamak,
ekran başına kilitlemek için bir hamle daha yaptı.
NBA’deki lokavttan yararlanarak Deron Williams’ı kadroya kattılar.
Asıl büyük
hedef NBA’in ve
Los Angeles Lakers’ın efsanevi oyuncusu Kobe Bryant’ı İstanbul’a getirmek.
Böyle bir
transfer elbette hem Beşiktaş’ı büyütür, hem de TBF’nin düzenlediği
Beko Basketbol Ligi’ni...
Başkan, bu rüyayı gerçekleştirmek için geçen hafta taa Amerika’ya uçtu. Kobe Bryant’ı Türkiye’ye gelmesi için ikna etmeye çalıştı.
Bu çabaları takdir ve saygı ile izliyorum. Ne var ki perde arkasındaki gerçekler, Beşiktaş Basketbol Şubesi’nin çok da iyi yönetilmediğini ortaya koyuyor.
Özellikle basketboldan sorumlu yönetici
Şeref Yalçın’ın, NBA
yıldızlarına kadar uzanan bu vizyon zenginliğinde maalesef arka bahçedeki öz çocuklara uzak kaldığını, onları
ihmal ettiğini görüyoruz.
Buğrahan Tuncer, Beşiktaş alt yapısından yetişen yıldız ve
genç milli takımlara çağırılan yetenekli bir guard. Aynı biçimde Ayşe Cora da,
Avrupa Gençler Basketbol Şampiyonası’nda mücadele eden kız takımımızın sürekli ilk 5’te yer alan forveti...
Bu iki genç
sporcu, yönetmeliklere göre alt yapı eğitimi aldıkları kulüplerinden noter kanalıyla profesyonelliğe davet bekliyorlardı. Ama hayır, 18 yaşını doldurdular, davet almadılar ve yuvadan uçup gittiler.
Buğrahan Aliağa’ya, Ayşe Galatasaray’a gitti.
Yakın geçmişte Milli Takım’da da yer alan Serkan Erdoğan, sözleşmesindeki opsiyon için kulüpten bir sinyal alamayınca serbest kaldı, Banvit’e gitti.
Cevher Özer Galatasaray’a uçtu.
Karşıyaka’nın oyuncusu Andre Smith, Beşiktaş’a geliyordu. Sonra anlaşılmadık biçimde
iletişim koptu ve Amerikalı, İtalya’ya gitti.
Geçen yıl
Trabzonspor forması giyen Ersin Görkem, prensipte anlaştı, ama iki ay bekledikten sonra sıkılıp Aliağa’nın yolunu tuttu.
İtalya’nın Bologna takımından Marcellus Kemp, 90 bin dolar
bonservis ücreti karşılığında, geçen yıl
kiralık oynadığı Beşiktaş’a gelmeye hazırlanıyordu. Anlaştılar da. Ama sonra iletişimi kopardılar. Kemp Bologna’da kaldı. Şimdi yeniden Kemp’le anlaşmak istiyorlar. Bologna da pazarlık çıtasını 150 bin dolara yükseltti.
NBA’deki lokavta dönersek.
Bu lokavt sürer. Zaten NBA’de ödeme zamanı değil. Ama
Ekim-
Kasım aylarına geldiğimizde, yani basketbolcuların rutin ödeme günlerine girdiğimizde, bir bakarsınız kulüp sahipleri ile oyuncular (yüzde 50-57 arasında) belli oranda anlaşıp
kuzu kuzu salonlara dönerler.
O zaman Williams da gider ülkesine, Bryant da! Biz bize kalırız.
Elbette birkaç aylığına da gelseler NBA’in yıldızları Türk basketbolunu uçurur, lige
futbolu kıskandıracak bir hava gelir ama...
Er geç geldikleri gibi döneceklerini de biliyoruz.
Böyle bir ortamda Beşiktaş, elindeki kuşları kaçırırken, Başkan’ı hem de şu sıcak günlerde taa Amerika’ya kadar yormanın alemi var mı?
Şeref Yalçın ne der acaba?
Global Şike Gerçekleri
Spora, özelde de futbola ilgi duyuyor, yaşanan
gündemden sıkılıyorsanız, gerçekleri görmenizde yarar var. Bugün saat 11.00’de, Gayrettepe’deki Point Otel’de düzenlenen “Çıkış Tüneli: Global Şike Gerçekleri” konferansına katılabilir, bu alanda yazdığı kitabıyla sarsıntı yaratan Declan Hill, Oliviero Beha, Andrea di Caro ve Rogan Taylor’u dinleyebilirsiniz. Özellikle Declan Hill’in FİFA’nın havanda su dövmesiyle ilgili yorumlarını da çok ilginç bulacağınıza inanıyorum. Giriş ücretsiz. Teşekkürler Euroasia Sports!
Anlaşıldı ki...
-Şike - teşvik operasyonu ile başlayıp devam eden tutuklamalar, hukukun bir gün herkese lazım olacağı gerçeğini, nihayet futbolsever dediğimiz kitlelere de kabul ettirdi. Şimdi Nedim Şener’den Ahmet Şık’a, Mehmet Haberal’dan Dursun Çiçek’e kadar uzanan uzun süreli tutukluluk hali ve ağır giden yargılama süreci, daha geniş bir kesimin vicdan penceresinden görülmeye başlandı.
- Spor medyası artık endüstriyel futbol döneminden önceki yıllarda olduğu gibi saf ve
temiz değildir. Ekmeğini tertemiz meslek heyecanıyla sadece gazetecilikten çıkarmaya çalışanlar azınlıkta kalmış, köşelerde ve stüdyolarda yer tutan renkli kaşkollu,
gönüllü kulüp amigoları arsız ve gürültülü cart curtlarla egemenliklerini ilan etmişlerdir.
Medya, doğrudan kendi eliyle başının üstünde tuttuğu bu adamlar (!) tarafından fırçalanmaktadır.
- Televizyonda görsellik,
gömlek, kravat, makyaj, göğüs dekoltesi ve ille de reklamlar diye yırtınan kadınlı erkekli birçok moderatör, bu operasyonun getirdiği gündem dolayısıyla apışıp kalmışlar ve
beyin boşluklarından adam gibi soru işaretleri ve ünlemler çıkaramamışlardır.
- Suret-i hak’tan görünüp
temizlik üzerine avaz avaz yırtınanların da susup kalacağı, açıklayamayacağı sırları vardır.
- TFF, kulüp yöneticilerinin ezici çoğunluğu ele geçirdiği bugünkü delegasyon yapısıyla, özerkliğin kendine bahşettiği erklerden birer birer vazgeçmekte, kapalı kapılar ardında kirli paslı oyunlara alet olmakta, futbolculara, teknik direktörlere, hakemlere söz hakkı vermemekte futbolu yönetememektedir!
- Futbol sadece futbol değildir!
Hayatın ayak oyunlarından kendini kurtaramayan masum bir ayak oyunudur!