Dünya
Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından geçen hafta yapılan açıklamada, Avrupa'da ilaca dirençli
tüberküloz vakalarındaki artışın endişe verici boyutlara ulaştığı ve
tedbir alınmazsa
hastalığın binlerce kişinin ölümüne yol açabileceği kaydedildi.
DSÖ'nün verilerine göre dünya nüfusunun üçte biri, yani 2 milyar insan tüberküloz mikrobu taşıyor ve bu sayıya her yıl 100-200 milyon kişi ekleniyor. Dünyada her sene 8 milyon kişi tüberküloz hastalığına yakalanıyor ve bunların 2 milyona yakını ölüyor.
Tüberküloz,
halk arasındaki adıyla
verem veya ince hastalık ülkemizin de önemli sağlık sorunlarından.
Sağlık Bakanlığı Verem
Savaş Dairesi Başkanlığı'nca hazırlanan Türkiye'de Verem Savaşı 2011 Raporu'na göre 2009'da 10 bin kadarı erkek ve 7 bine yakını da kadın olan toplam 17 bin 400 tüberküloz hastası kayıtlara girdi.
Tüberküloz artık fakir hastalığı değil
Nezlenin, gribin ilacı yok ama veremin sayıları az da olsa çok etkili ilaçları var. Tedaviye zamanında başlanır, doğru ilaçlar, uygun doz ve sürede kullanılırsa hastalık tamamen düzeliyor. Ancak veremin 'ilaçlara dirençli' diye bilinen ve
tedaviyi tam yapmayan, eksik ve yetersiz dozda ilaç kullanan hastalarda ortaya çıkan bir türü var ki, evlerden uzak olsun. İlaca dirençli verem bizim ülkemiz için de önemli bir sağlık problemi.
İlaçlara dirençli veremi, her yerde bulunan, standart verem ilaçlarıyla tedavi etmek her zaman mümkün değil.
Mikropların hangi ilaçlara duyarlı, hangilerine dirençli olduklarının laboratuvar araştırmaları ile belirlenmesi ve ilaçların da buna göre seçilmesi gerekiyor.
İlaçlara dirençli veremde standart tedavi dışında kullanılabilecek ilaçlar var elbette ama bunlar hem zor bulunuyor hem yan etkileri daha fazla ve hem de fiyatları oldukça pahalı. Hastaların balgamlarından mikrop tamamen kayboluncaya kadar hastanede yatmaları ve yakından takipleri de şart. Bir de tedavi süresi 9 ay değil, en az bir buçuk ve hatta iki sene.
Tüberküloz, eskiden daha ziyade fakir hastalığı olarak bilinirken günümüzde her kesimden insanda rastlanır oldu. Bilinçsiz beslenme, ağır ve stresli hayat,
alkol ve
sigara kullanımı, madde bağımlılığı, kortizon ve bağışıklığı baskılayıcı ilaç kullanımının artması, aşırı ruhsal ve bedensel yorgunluklar ile bağışıklık sisteminin baskılanmış olduğu
kanser,
AIDS gibi hastalıkların tüberkülozda görülen artışta çok önemli etkileri vardır.
En çok akciğerlere yerleşiyor
Tüberküloz mikrobu yüzde 80 akciğerlerde, yüzde 20 oranında ise kemikler, lenf bezeleri, gırtlak, böbrek ve üreme organları,
beyin gibi organlarda hastalık yapmaktadır. Toplum sağlığı ve bulaşıcılık bakımından en önemlisi akciğer ve gırtlak tüberkülozu. Diğer iç organlardaki tüberküloz bulaşıcı değil.
Akciğer tüberkülozu sinsi bir hastalık. Hiçbir belirti, tüberküloz için tipik değildir.
Öksürük, balgam, kanama, ateş,
halsizlik, kilo kaybı gibi belirtiler bazen tek başına, bazen hepsi birden ortaya çıkabilir. Bazı hastalarda ilerlemiş hastalığa rağmen hiçbir şikâyet de bulunmayabilir. Bunlarda teşhis, tesadüfen çekilen bir akciğer röntgeninde saptanan bulgularla konur.
En sık rastlanan şikâyet öksürüktür. Bu, halk arasında kesik kesik öksürüyor şeklinde tanımlanır. Başlangıçta genellikle kuru olan öksürük, ilerleyen günlerde balgamlı olabilir. Balgam beyaz veya hafif sarı renktedir ve fazla değildir. Hastaları korkutan ve hemen doktora başvurmalarına yol açan belirti, kan tükürme veya balgamın kanla karışık olmasıdır. Bu, bazen hastalığın ilk belirtisi bile olabilir. Şiddetli bir kanama nedeniyle teşhis edilen tüberkülozlu sayısı hiç de az değildir.
Bazı hastalarda öksürürken batıcı tarzda bir ağrı olabilir.
Nefes darlığı, ancak ilerlemiş hastalığı olanlarda ya da akciğerdeki iltihapla beraber akciğer zarları arasında sıvı toplanmış olan hastalarda görülen bir belirtidir.
Birçok hastada akciğere ait hiçbir belirti olmadan ateş, hâlsizlik, gece terlemesi ve kilo kaybı gibi genel şikâyetler tek tek veya hepsi bir arada olabilir. Ateş, genellikle
akşam ve geceleri ortaya çıkar ve yüksek değildir. Gece terlemesi halk arasında tüberkülozun tipik belirtisi olarak bilinir. İştahsızlık, hâlsizlik, çabuk yorulma ve kilo kaybı, hastalık ilerledikçe ortaya çıkan belirtilerdir.
***
Tüberküloz nasıl bulaşır?
Tüberküloz, esas olarak, hastanın öksürmesi, hapşırması ve hatta konuşmasırasında havaya karışan bu damlacık çekirdekleri içindeki mikropların solunmasıyla bulaşır. Öksürme, hapşırma ve hatta konuşma sırasında ağızlarını bir mendille kapatmaları, bulaşmanın önlenebilmesi için çok yararlıdır.
Tüberküloz mikrobu, çatal, kaşık, tabak,
bardak ya da havlu,
kalem,
gözlük,
çakmak gibi eşyaların kullanılmasıyla bulaşmaz.
Tüberküloz mikrobunun bulaşması için, hastayla yakın ve uzun süreli temas olması gerekir. Hasta ile aynı evi ya da işyerini paylaşanlarda bulaşma riski yüksektir. Bir kez el sıkışmak, yanak yanağa öpüşmek pratik olarak bulaşmaya neden olmaz. Hastaların açık havada bulaştırıcı olmaları da kolay değildir. Tüberküloz mikrobu, güneş ışığına duyarlıdır. Eskilerin söyledikleri '
Güneş giren eve doktor girmez' sözü bu bilgiye dayanır.
Tedavi görmeyen aktif tüberkülozlu hasta yılda 10-15 kişiye mikrop bulaştırabilir. Buna karşılık, aktif tüberkülozlu hasta, tedaviye başlandıktan 2-3 hafta sonra bulaştırıcı özelliğini kaybeder. Bundan dolayı da
erken teşhis çok önemlidir.
***
Tedavisi var, üstelik ücretsiz
Tüberküloz, zamanında teşhis edildiğinde, doğru ilaçlar uygun doz ve sürelerde kullanıldığında tamamen iyileşebilen bir hastalıktır. Hastaların yaptıkları en mühim hata tedavinin düzensiz yapılması veya kısa kesilmesidir. Tedavi süresi hastanın hiçbir şikâyeti olmasa bile en az 9 aydır; hafif vakalarda 6 aylık tedavi de yeterlidir. Tüberküloz ilaçları, devlet tarafından ücretsiz olarak verilmektedir.