Türkiye'de kadınların yüzde 75'i başını örter. Kimi dinî bir vecibe diye, kimi geleneksel olarak. Prensip olarak devletin, yasama meclislerinin, mahkemelerin, uluslararası kuruluşların insanların tercihlerine karışmaması gerekir. Ancak maalesef hem kamu otoriteleri hem
AİHM gibi kuruluşlar bu işe karışmaktadır.
Doğru olanı şu olmalı: Kim hangi dine ve inanca mensupsa, inancı ve dini ondan nasıl giyinmesini ve yaşamasını istiyorsa, -başkalarının inancına ve yaşama biçimine müdahale etmemesi kaydıyla- inancının ve dininin gereklerini yerine getirsin;
hizmet alan-veren ayrımı olmaksızın özgürce yaşasın.
Bir rahibeyi geleneksel dinî kıyafetinden veya inanmış bir kadını başörtüsünden mahrum bıraktığınızda ona en büyük zulmü etmiş olursunuz.
Müslüman kadınlar için başörtüsü kesin, amir dinî bir vecibedir. Defalarca yazıldı çizildi, Kur'an-ı Kerim (24/Nur, 31; 33/Ahzab, 59) hanımların başlarını örtmeyi emreder. Kur'an'ın hükümlerini anlamaya çalışırken Hz. Peygamber'in tatbikatına, sünnetine bakılır: Ebu Davud'un yer verdiği bir hadise göre, Nur, 31. ayetinde açıkta kalabileceği belirtilenler, yani "kendiliğinden görünenler" yüz ve ellerdir.
Söz konusu yükümlülük
ergenlik yaşıyla başlar. Bir gün Esma, üzerinde ince -muhtemelen içini gösteren şeffaf- bir
elbise ile çıkagelir. Hz. Peygamber (sas), baldızını bu vaziyette görünce yüzünü çevirir ve "Esma, kadın erginlik çağına erişip ay hali olmaya başladı mı, onun şu kısmı hariç görülmesi uygun olmaz." buyurur ve "yüz ve elleri"ni işaret eder. (Ebu Davud, Libas, 31.) Bir başka rivayette Hz. Aişe şöyle der: "Allah'ın Elçisi (sas), bileklerinin dört
parmak yukarısını işaret ederek 'Allah'a ve
ahiret gününe inanan bir kadına ergenlik çağına girince, yüzü ve şuraya kadar elleri dışında herhangi bir yerini açması
helal değildir' buyurur." (Buhari, Kader, 8; Müslim, Kader, 5; Ebu Davud,
Nikah, 4.) Yine Hz. Aişe, Ensar kadınlarının erdemlerini anlatırken bu hükmü açıklar: "Nur Suresi'ndeki 'kadınlar başlarını örtsünler' ayeti inince erkekler bu ayeti eşlerine, kız çocuklarına ve yakınlarına okudular. Ensar kadınları Allah'ın Kitabı'nı doğrulamak ve ona iman etmek üzere her biri geniş eteklerinden kumaşlar (kesip) başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah Hz. Peygamber (sas)'in arkasında başörtüleriyle namaza durdular." (Buhari, Nur Suresi Tefsiri, 12.)
İlköğretim çağındaki çocuklara gelince: Türkiye'de kızlar 13-14 yaşlarında ergenlik çağına girer. Ergenliğe kadar başın açık olmasında sakınca yoktur. Ama
aile (anne-
baba) çocuğunu
küçük yaştan namaza, örtüye, ibadetlere, dinî hayata alıştırma,
teşvik etme hak ve yetkisine sahiptir. Aileler, istiyorlarsa çocuklarının başlarını örterek
ilköğretime de gönderebilmeliler. Bu temel bir haktır.
1) Siz çocuğu ilköğretim ve lise hayatı boyunca dinî bilgi ve pratiklerden yoksun bırakın, üniversitede başını istersen kapat deyin, mezuniyetten sonra bir işe girecekse yine başını açtırın. Böyle şey olmaz.
2) Çocuğun velayeti ebeveynine aittir. 18 yaşına kadar çocuk hakkında ailesi karar verir, devlet karışamaz. 18'inden sonra başını açarsa, açsın, buna da aile karışmasın. Devlet, anne-baba çocuğu istismar ederse, ona zalimane davranırsa, gayri meşru işlerde çalıştırırsa devlet müdahale eder. Ama başını örtüp okula göndereceğim diye talepte bulunan bir anne-babayı "Ya kızının başını aç ya da devlet elinden alır (Zafer Üskül doktrini)" diye tehdit etmek ne hukuka, ne insafa sığar. Kim kimin çocuğuna ve ne adına el koyuyor? Komünist Rusya'da böyle tatbikat görülmedi.
3) İnsanları rahat bırakın. Toplumu cahiller sürüsü yerine koyup "eğitmeye" kalkışmayın.
4) Artık devlet sopasıyla insanları modernleştirme alışkanlığını bir kenara bırakın.
5) Kimseye ne din, ne mezhep, ne ideoloji telkin etmeyin. Herkes inancını özgürce yaşasın, birbirinin hak ve hukukuna riayet etsin.
Yeni bir anayasa yapmaya giderken herkes başkasının hassasiyetlerini göz önüne alsın, hep beraber, müzakereye dayalı, katılımcı ve herkesi tatmin edecek bir metin çıksın.