Kim, neden kaybetti?


Seçim sonuçlarını anlamak mı istiyorsunuz? Bakın 2010 yılından 12 Eylül tarihine kadar neler yaşanmış? Perde Ocak ayında Taraf gazetesinin Balyoz Darbe Planı'nı ortaya çıkarmasıyla açıldı. Türkiye yeni bir hamleyi daha, 2003 yılında İstanbul'daki askeri güçlerin, daha sonra kuvvet komutanı olacak askerlerin eliyle darbe hazırlığına giriştiğini öğrendi. Şubat ayında Balyoz planlarında adı geçen Baykal'ın göğsünü siper ettiği ünlü EMASYA Protokolü yürürlükten kaldırıldı... Ve Balyoz soruşturması başladı... Başlar başlamaz, bir dönemin kuvvet komutanları olan emekli Orgeneral İbrahim Fırtına ve emekli Oramiral Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 17 emekli general, 4 muvazzaf amiral ve 27 subay ifadeye çağrıldı. Emekli Orgeneral Çetin Doğan ile koramiral Feyyaz Öğütçü'nün ilk tutuklanmaları böyle oldu... Bu durumu kimileri sivilleşme sürecinde bir kilometre taşı, diğerleri ise orduyu yıpratma ve AK Parti ve benzerlerinin devleti ele geçirme çabası olarak algılıyordu. Referandum sürecinde de alınan tavırlar benzer olacaktı. Birileri, ileride "evet" diyecekler pakette sınırlı da olsa bir değişim işareti görecekler, ikinci grup, "hayır " demeye hazırlananlar ise sistemin ele geçirilmesinden söz edeceklerdi... Mart ayında elindeki anayasa paketiyle mutabakat arayan AK Parti'ye tüm kapılar kapatıldı. CHP değişiklik taslağının anayasayı AKP'lileştirme girişimi olduğunu ilan etti... MHP her reform hamlesinde olduğu gibi bu paketle de Türkiye'nin bölüneceğinden dem vurdu... BDP ise pazarlık havasına girdi. Ve nisan ayı... Çatışma sertleşti... Balyoz soruşturması çerçevesinde 78 muvazzaf asker hakkında gözaltına alma kararı çıktı. Karara İstanbul Başsavcısı müdahale etti ve ilgili savcıları bu dosyadan aldı. Mayıs başında TBMM'de CHP, BDP ve MHP'nin katılmadığı oturumda anayasa değişikliği paketi kabul edildi. Paket darbecilere yargı yolunu açıyor, askeri yargının alanını daraltıyor, buna karşılık temel hak ve özgürlüklerde kısmi iyileştirmeler sağlıyordu. En önemlisi baskın ideolojik bir rol oynayan ve kendi ideolojik dokusunu üretme üzerine kurulu bir yapıya sahip olan Anayasa Mahkemesi ve HSYK'ya el atılıyordu. CHP iptal talebi ile Anayasa Mahkemesi'ne koştu. DSİP ve EDP dışında sol partiler ve DİSK referandumda "hayır" diyeceklerini açıkladılar. Bu arada Temmuz ayında 29 muvazzaf generalin sanık olarak yer aldığı Balyoz iddianamesi kabul edildi. Balyoz davasına bakan mahkeme heyeti oy birliğiyle, 102 asker sanık hakkında yakalama kararı verdi. Ağustos ayında YAŞ toplantısı 102 asker gölgesi altında yapıldı. Ve siyasi iktidarın sivil gücün hâkimiyeti konusundaki kararlı ve ısrarlı tavrıyla sona erdi. YAŞ'taki görüntü anayasa paketinin uygulaması gibiydi, paketle paraleldi. Askerler sürekli geri adım attılar. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atamak istedikleri, irtica eylem planının yürütücülerinden olduğu iddia edilen 1. Ordu komutanı Hasan Iğsız emekli edildi. 102 asker içinde terfi sırası gelenlerle ilgili işlemler askıya alındı ve bir tür tasfiye gerçekleşti... Aynı günlerde hükümet HSYK'da Balyoz, Ergenekon, KCK ve Erzurum'da devam eden terör örgütü davasını yürüten hakim ve savcıların görevden alınmasının hamlesini engelledi. Bu gelişmeler karşısında alınan tavırlar bir yanda korku ve güvensizleri, paranoyaları daha da tahrik etti, öte yanda ise değişim arzusu taşıyanların siyasi parti gözetmeksizin "evet" oyu etrafında seferber olmalarını sağladı... Ve sonuç ortada... Bu ülkede sandık hemen her zaman değişimin diline destek vermiş, korku politikalarını dışlamıştır. Bu ülkede sandık gözünü ne yapılmaması gerektiğini söyleyenlere değil, ne yapacağını anlatanlara dikmiştir... Balyoz, boykot, 15. madde, askeri yargı, Anayasa Mahkemesi, HSYK, vs, hepsi, bu ayrımda yerini almıştır... Ve Türkiye yolunu tekrar ve açık biçimde çizmiştir...
<< Önceki Haber Kim, neden kaybetti? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER