İç karartan gündemlerden kaçmak için, kalkıp Lindau’ya gittim.
Biraz ferahlık, bir parça umuttu aradığım.
CERN’deki parlak beyinlerimizden Bilge Demirkoz’un davetine fiziken icabet edememiş olabilirim.
Ama hayalen oradaydım.
Önce, Lindau’yu tanıtmak isterim size.
Almanya’nın
İsviçre-
Avusturya sınırındaki Konstanz Gölü’nde, antik bir ada şehri burası.
60 yıldır, bilim dünyasının
buluşma yeri aynı zamanda.
Senede bir kez,
Nobel ödüllü bilim adamları toplanıyor burada.
Geleceğin dehaları da dinlemeye geliyor onları.
2
7 Haziran-2 Temmuz tarihlerindeydi, bu yılki randevu.
Katılım
rekor sayıya ulaşmış.
Nobel almış 61 fizikçi, kimyacı ve biyolog ile 70 ülkeden 750
genç araştırmacı...
Ben de aralarına karıştım, manen.
Dinleyici sıralarına oturup,
kulak kabarttım konuşulanlara.
‘Karşı-madde’den
bahis açarak, ‘hiçliğin enerjisi’ diyor, tanrı parçacığından söz ediyorlardı.
Evrenin inşası, geleceği, zamanın başlangıcı ve sonuna dair şeyler söylüyorlar...
Fakat, duymayı umduğum sözler değildi, anlattıkları.
Zihnimin allak bullak olduğunu hissettim.
Bu aşamada umut vaad etmiyordu, bilim.
Evrenin esrarından sadece yüzde 4’ünü çözebilmişiz henüz.
Gerisi, gayb âlemi denen bilinmezler ülkesine ait.
Her yer karanlık maddeyle dolu, zulumat içinde kainatın bütün köşeleri.
***
Erişkin bilimciler, en son bulgularını paylaşıyor, sahalarının genç kuşaklarıyla.
Bedenin ve hayatın gizlerini anlatıyor biri; çözersek sonsuzluğa ulaşacağız.
İnsanın ölümsüzlük arayışı devam ediyor.
Parçacık fiziği, ana konulardan diğeri.
Mikro dünyalar ile makro kâinat arasındaki kopuk bağlantıları bulmaya çalışıyorlar.
Anarşist parçacıklar, hangi yasalara tabi?
Tam olarak kestiremiyoruz ne yapacaklarını, kaotik bir evrende yaşıyorlar.
CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda onları gözlüyoruz.
Davranış kodlarını deşifre edebilecek miyiz?
Madde karanlık, enerji karanlık... Devasa bir boşluk var ortada.
O korkunç karadelikler yutuyor, bütün soruları.
Deney sonuçları, verdikleri her bir cevaba onlarca yeni soru ekliyor.
***
‘Öğrenilmiş cehalet’ diyor, Nobel sahiplerinden biri; bilimin ürettiği en önemli sonuç.
Öğrendikçe, ne kadar çok az şey bildiğimizi fark ediyoruz.
Defnedildiğimiz uçsuz bucaksız karanlık, kozmik bir makbere benziyor.
Kehkeşanın bilmem hangi ücra köşesinde terk edilip, yalnız başımıza mı bır
akıldık?
Kaybolmuşluğu umursamıyor çoğumuz.
Sadece birkaç yüz akıl, aydınlatmaya çabalıyor yolumuzu.
Birden açılıyor gözlerim, gerçeğe uyanıyorum.
Önümde dünün gazeteleri, o fotoğrafa bakarken buluyorum kendimi.
Göğüs hizasına kadar yükselen mevziye gidip, ayakta
afiş fotoğrafı çektirmiş Kılıçdaroğlu.
‘Çömelmeme krizi’ni, Genel
kurmay’ın nasıl çözeceğini merak ediyorum, demiştim.
Demek ki, Kılıçdaroğlu’nu çömeltmek yerine mevzileri ayağa kaldırmışlar.
Başbakan için, ‘askeri zorunluluk’ diye sunulmuştu, oysa.
Kurmay zekâsı, Kılıçdaroğlu’nu ayakta tutmanın yolunu bulmuş.
Eminim, aynı beşeri zekâ, evrenin karanlık sırlarını da keşfedecek bir gün.