Bir
siyasetçi-nin başına gelebilecek en talihsiz kazadır.
Halkın arasına karışayım derken, bağnaz bir seçmene denk gelirsiniz.
İster bilinçli bir
provokatör, ister ‘Nuh deyip
peygamber demeyen’ masum bir sabit fikirli olsun.
İkna çabasına adanmış her siyasetçinin
vücut kimyasını bozabilir.
İngiltere seçimlerinde, öyle birine çatmıştı
Gordon Brown.
İşçi Partisi’nin iktidarı kaybetmesine, Brown’ın da başbakanlık koltuğundan olmasına etkisi nedir, bilemem.
Ama selefi
Tony Blair, seçim yenilgisinden Brown’ı şahsen sorumlu tutuyor.
Gaflarından, kırdığı potlardan, devirdiği çamlardan söz etmiyor gerçi.
Sadece “Analitik bakımdan zeki fakat, duygusal
zekası sıfır’’ diyor, Brown için.
Blair’in ay başında çıkan ‘A Journey/Bir Yolculuk’ adlı hatıra kitabında geçiyor bu ifade.
İşçi Partisi’nin eski liderine göre, iktidardan düşmelerinde Brown’ın EQ noksanlığının payı büyük.
***
Bu kaba sokuşturmayı okuyunca, hemen seçim
kampanyası günlerine döndüm.
Brown, kampanya sırasında, açık kalan bir mikrofonun azizliğine uğramıştı.
Manchester’da, seçmenle temas faaliyeti yürütüyordu.
Gillian Duffy adındaki
yaşlı kadının, Doğu Avrupalı göçmenlerle ilgili eleştirilerindeki ısrarı, çileden çıkarmıştı Brown’ı.
Hatırladınız mı o skandalı?
Dönüp aracına binen Brown, yakasındaki SKY TV mikrofonunu unutmuştu öfkeden.
“Beni bu kadınla yan yana getirmek kimin fikriydi? Bağnaz kadın!’’ diye söylenip duruyordu...
Sonra evine kadar giderek özür diledi, yedi göbekten İşçi Partili kadıncağız da kabul etti özrünü ama...
Samimiyetsiz, içselleştirilmemiş siyaset, her zaman benzer kazalara davetiyedir.
Halkın içine karışırsanız, bu neviden sürprizlere de açmış olursunuz kendinizi.
Hayır, “Siyasetçinin sinirleri çelik gibi sağlam olmalı” diyenlerden değilim ben.
Aksine, seçmenin arkasından konuşan ya da içinden kızıp yüzüne şirinlik yapanındansa...
Siyasetçinin dobra olanını yeğlerim.
Brown’ın hatası, gafı, potu ya da her ne derseniz, gerçek kişiliğini saklamasıydı.
Yoksa, sireti suretine patlarken o mikrofona yakalanmış olması değil.
***
Kazadan da, seçmenin bağnaz olanından da korkmayın.
Korkulacak bir şey varsa, o da siyasetçinin birini evde, birini sokakta takındığı iki yüzünün olmasıdır.
Merak etmeyin, harbi siyasetçiyi herkes gördüğü yerde tanır.
Blair’in, koltuğunu devrettiği Brown’a ‘siyasi bir felaket’ demesi, gaddarca.
Doğrudur, düşene böyle vurulmaz.
Ama duygusal zekâ da sonradan edinilmiyor işte.
İçinden gelmeli siyasetçinin ya da içinden geldiği gibi görünmeli.
Aksi halde, seçmenle temas, halkın arasına karışmak tek başına iş yapmıyor.
İşçi Partisi’nin neden kaybettiğini, ola ki bizimkiler için de dersler barındırır diye, hatırlatmak istedim.