Emekli
Org. Hurşit
Tolon'un internet medyasına düşen son ses bandını dinlemiş veya yazılı medyadan okumuşsunuzdur.
Onunla ilgili haberi sütunuma alıyorum, bir kere daha okuyun lütfen. Sonra bir değerlendirme yapacağım.
"Tolon, askerle polisin ilişkilerini değerlendiriyor: "Celalettin'i,
emniyet genel müdürünü sıkar ya. Şeyi sıkar ya,
Vali'yi. Bu telefonu açar bu ordu komutanı, yapmayın etmeyin, çıldıracağım, açar, 'Bana bak vali, o emniyet müdürüne söyle ayaklarını keserim ha!' der. Tak kapatır."
Basında çıkan haberlere Genel
kurmay tarafından yeterince tepki gösterilmediğini savunan Tolon eski
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt ile yaptığı görüşmeyi şöyle anlatıyor: "Yaşar
paşa bana aynen şunu
itiraf etti... Ben sordum ben, 'Sizin adli müşaviriniz, sizi tatmin ediyor, doyuruyor mu? Size yeterli ve gerekli bilgiyi verebiliyor mu, teksir ediyor mu?' dedim. 'Tam diyemem' dedi."
Tolon Yeni
Asya'da çıkan 'Paşaları bağımsız bir kurul muayene etmeli' haberine de çok sinirlenmiş: "
Yeni Asya Gazetesi var, orda suç işlenmiş. Suç
evet. Ben bu işle uğraştım. Hep suç. Baştan aşağı hepsi suç. Şimdi ben başka türlü konuşuyorum da o konuşan yok orda. Ben açıyordum, derdim ki sen kimsin ulan, aman ne biçim konuşuyorsunuz, böyle konuşuyorum, yazının değeri kadar
cevap alırsın."
Tolon,
Ergenekon sanıklarına
rapor yazdığı için eleştirilen GATA'yı koruması için Genelkurmay'ı uyardığını, oğlu ve İsmail Koçman Paşa'yı da Genelkurmay'a gönderdiğini belirtiyor: "Ben bizzat, bizzat 2. Başkan ile buradan konuştum şu telefondan, GATA'yı konuştuk, oğlum gitti konuştu, artı İsmail Paşa gitti konuştu. İsmail Koçman'ı bu iş için gönderdik. Yani çok utanarak söylüyorum, yapamıyorlar. Yani, darılıyorlar, üzülüyorlar, kırıyorum gibi geliyor. Ama istedikleri kadar kırılsınlar."
Tolon'un halen görevde bulunan meslektaşlarına yönelik eleştirileri ise hayli ağır: "Buradan polis salâvatla geçer. Şerefsizim diyorum ya. Ama bunlar kurmay başkanı bile adam değil, söylettirmeyin beni. Seni ya, yapma yetiştirmez olaydım bunları ya. Burada kulağına diyorum ki ya, kardeşim şunu şöyle yap diyorum. Böyle pısmırık, bunlar nasıl pısmırıklar ya? Şerefsizim böyleler."
Ordunun karizmasının altüst olduğunu savunan Tolon,
emekliliğini isteyen bir arkadaşını da şöyle eleştiriyor: "Bir arkadaşım dedi ki, buraya gelen; 'Hayırlısıyla şu ağustos gelse de ben de bırakıp gideyim.' Yo, yani ben de bırakıp gideyim, ben de paçayı kurtarayım, olmaz o. Haa karşılığı bak sonra böyle olur."
"DGM'nin savcısını çağırırdık. Arkadaşlar, ikaz ediyoruz. Böyle konuşulurdu. Yapamıyoruz. Yalnız bu iş için değil, Silahlı
Kuvvetler'in bütün fonksiyonları bitik.... Adam Üruğ Paşa gibi adama, açmış ona telefonu Üruğ'a sığınıyor. Kim sığınıyor?
Karadayı. Söyleyeni sevmiyorlar... Şimdi bakınız o
Çevik Bir niye kıvırttırıyor? Sayın Kıvrıkoğlu istemedi. Ben Çetin'i çok severim ama Ankara'da olmasını istemem. Niye? Dizginleyemem... Bak şimdi onu getirmezsen mollayı getirirsin. Sonra da şimdi dizini vurursun molla bizim anamızı belledi diye... Bu ordunun başına bir molla gelmiştir."
Hurşit Tolon'un, 5 Mart'ta internete düşen ses kaydında şu ifşaatlar yer alıyordu: "Ordu komutanına diyorum ki; 'o paşayı orda tutmak
ihanet demektir. Müsaade edin bana beş dakika makamınıza geleyim, yedinci dakikada alırım' diyorum. Almazsam namerdim. Şuraya oturtun tekrar Selimiye'ye beni, kurmay başkanı gel buraya, aç telefonu
Cengiz Aykut'a (
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı) 'şimdi GATA'dan bir
heyet gönderiyoruz' de. Emrimi ilet, buranın komutanına da emrimi ilet. Bir
ekip hazırlasınlar doğru Koşuyolu'na. 'Hastamızı almaya geldik' desinler. Sen de Aykut'a söyle; 'Ekip çıktı yola, alıp gelecek' de. Hadi şimdi o Çevik Kuvvet de durdursun. Mümkün değil yaav. Kararı vereceksiniz karar.
Bizimkiler mıy mıy. Teğmeni ver, yarbaya
kelepçe tak, mermiler bizim mi sizin mi belli değil... Mesela savcı yazı yazmış, ne savcısı, lan sen kim oluyorsun? Sen kimsin lan bana yazıyorsun? Yedi ay her gün bir saat yürüdüm. Dört ayda böyle eridim. Gece gündüz yürüdüm."
İşte bir Tolon fotoğrafı.
Tolon bir paşa
tipi.
Tabii bütün paşalar böyle değil.
Zaten kendisi de, kendisi gibi olmayan paşalardan dert yanıyor.
O, hani o meşhur deyimle "kodu mu oturtan paşa" türüne hayran.
Böyle bir halet-i ruhiye, bir paşanın kişilik dokusuna nasıl işler, Türkiye'nin çözmesi gereken ana sorunlardan biri bu olmalı.
Bakın, öte yanda mahalli seçimler ve o ortamda rol alan politikacılar var.
Ne yapıyorlar?
Çırpınıyorlar.
Başbakan bile, bugüne kadar 50'ye yakın ili - ilçeyi dolaşmak zorunda kaldı. kendini anlatıyor, kendini savunuyor. Muhalefet hakeza... Vatandaşın yüreğinde bir yer bulmaya çabalıyor.
Bir Başbakan'ın bile, bir bürokrata karşı, Tolon'daki gibi bir halet-i ruhiye taşıması mümkün mü?
Bu paşa tipi, mesela
Hilmi Özkök'ü, "Molla" diye niteliyor. Özkök'ün
yönetim üslubu, "fazla demokrat" bulunuyor. Ama TSK bünyesinde o da var. Belki şu anda galip çizgi, daha çok Özkök'vari bir çizgi. Ama Tolon'un da TSK içinde halen var olan bir çizgi olduğu anlaşılıyor.
Şunu söyleyebilirim:
Tolon'un
öfkesi her insan için akla zarar bir öfke.
Bana göre, komutanlık seviyesindeki bu öfke, TSK için de çok problemli bir durum.
Bir sistemde halka
hesap verebilir olmak, ne kadar önemli! Ve kendini başına buyruk hissetmek ne kadar tehlikeli!