Kurumlar adına yapılan yanlışlar, ülkelerin tarihine intikal eder ve yıllar sonra yargılanır. Askeri darbeler ve
İstiklal Mahkemeleri ve
Yassıada Mahkemeleri gibi...
Ülkeler adına yapılan yanlışlar, dünya tarihine kazınır ve asırlar sonra yargı konusu olur.
Hitler -Musolini Faşizmi gibi, Japonların Pearl Harboor'u, Amerikalıların Nagazaki ve Hiroşima'yı bombalamaları gibi...
AYM adına 9 üyenin verdiği karar ve 2 üyenin muhalefet şerhleri...
Sizce, bu gerekçeler ve karşı oy görüşleri yarınlarda nasıl okunacak, nasıl yorumlanacak? Evet, doğru - yanlış bir karar veriyorsunuz ve sonuçları
toplumu bağlıyor, etkiliyor.
Ama hiçbir karar tarihin yargılamasından kurtulmuyor. Çünkü tarih bize bakıyor! Kamuoyu, gerekçeleri ve karşı oyları birlikte okudu. Sokaktaki insanlar, hukukçular,
siyaset bilimciler okudular ve bir yargıya vardılar: İnanıyorum ki,
CHP dünyası dışında 9 üyenin kararına haklılık izafe eden insan zor bulunacaktır.
Böyle bir kanaatin, bir
yüksek yargı organını, bir parti ile birebir bütünleşme görüntüsüne sokması kaçınılmaz olacaktır. Bu gerekçelerin
Türkiye'nin ötedenberi tanıdığı denklemlere benzer biçimde
Yargı artı CHP denklemini hatırlatması kaçınılmaz olacaktır.
Bu gerekçelerin, Yargı artı CHP niteliği ile Türkiye
demokrasisisin canına okuduğu kanaati herkesin ortak yargısı olacaktır. Bu gerekçelerle oluşacak bir yapının, demokrasi açısından sürdürülebilir olmadığı kanaati paylaşılacaktır.
Tarih bize bakıyor! 9 üyenin, yüksek yargı organı adına, hukuki değil, ideolojik bir karar verdiği kanaati çok yaygın biçimde paylaşılacaktır. Sistemde, yargı - yasama
yetki alanları tam bir kargaşaya dönüşecektir. Buradan meclis'in önüne, kendi yetki alanını korumak gibi olmazsa olmaz bir görevin çıktığı, değilse toplumun Meclis'e olan güveninin sarsılacağı kanaati belirecektir.
Bu gerekçeler, "din istismarı" konusunu gündeme getiriyor olsa bile, ortaya, bu söylemle, karşıt biçimde bir
laiklik ve yüksek yargı istismarı konusunun çıkması önlenemeyecektir. Böylece anayasal bir ilke olan laiklik, istismara konu olduğu gerekçesiyle çok daha derin bir tartışmanın zemini haline gelecektir.
Tarih bize bakıyor! İnsanlar, gerekçelerle karşı oyları birlikte okuduklarında, iki karşı oyun ortaya koyduğu değerlendirmelerin, gerekçeleri tuzla buz ettiği kanaatine varacaklardır. Böyle bir sonuç, AYM'de kararların oluşumunda ve üye yapısının dağılımında çok ciddi bir problem bulunduğu kanaatini besleyecektir.
Herkes kesin olarak bilecek ki, AYM'de, iki karşıt görüş çizgisindeki insan sayısı 2 değil de 9 olsaydı, bu karar ve gerekçeler asla böyle olmayacaktı. Böyle bir ihtimal, yüksek yargının kararlarını çok daha göreceli hale getirmektedir. Ve o zaman çok daha özgürlükçü, halkın çok daha benimseyeceği, çok daha az tartışmaya açık bir karar çıkacak, gerekçeler de özgürlüklerin genişlemesi, topluma güven duyulması, toplum değerlerinin, bu arada dinle alakanın korku gerekçesi yapılmaması gerektiğine vurgu yapacaktı.
Tarih bize bakıyor! AYM üyeleri, herhalde bu kararlarıyla çok tartışılmak istemezlerdi. Yargı son sözü söylesin ve tartışmalar bitsin; bekledikleri bu olurdu. Ama bu gerekçelerin bugün de yarın da tartışılması kaçınılmazdır. Bakınız AYM'nin 1989'da verdiği başörtüsü ile ilgili kararın gerekçeleri de 20 yıldır tartışılıyor. 20 yıldır o gerekçelere dayanarak
yasak uygulanıyor, ama yasaklar ne başörtüsünü bitirdi ne de tartışmaları...
Tarih bize bakıyor! AYM'nin, ihtilalcilerin verdiği kararları onaylamaları unutuluyor mu? Unutulmuyor. CHP artı
Ordu denklemleri unutuluyor mu? 28
Şubat sürecinde yargının siyasallaşması unutuluyor mu? Yassıada unutuluyor mu? Tarih yargıyı da yargılıyor. Tarihin yargılamasından yüz akı ile çıkmak gibi bir sorun da olmalı insanın gündeminde... Değil mi?