Pol Pot, 1975'te bir
darbe ile
Kamboçya'da
iktidara gelen ve 1979 yılında devrilinceye kadar...
Pol Pot, 1975'te bir darbe ile Kamboçya'da iktidara gelen ve 1979 yılında devrilinceye kadar, sadece dört yıl içinde, 7 milyonluk Kamboçya nüfusunun 3 milyon 300 binini katlederek "
ölüm tarlaları" oluşturmakla tarihe geçen bir komünist diktatörün adı.
Aslında bir
köylü çocuğu. Batı'da eğitim görmüş, orada komünizmle tanışmış ve ülkesinde iktidarı ele aldıktan sonra, maoist yöntemle, şehirlerde yaşayan herkesi pirinç tarlalarında çalışmaya zorlamış, bütün okulları kapatmış,
yaşlı-
genç-çocuk-kadın-erkek ayırımı yapmaksızın yüz binlerce insanı işkencehanelere dönüştürülen okullarda, komünist idareye karşı olduklarını
itiraf ettirdikten sonra ölüm tarlalarına sürmüş.
Pol Pot rejiminde
cinayet ve işkence o boyutlara ulaşıyor ki, "
ihanet ettiği"ne inanılanlar, öldürülüyor, yakılıyor ve yakıldıktan sonra cesedi idam ediliyor. Bu görüntüler, o dönem dünya medyasına yansıdı, sonra filmlere konu oldu.
Bütün bu
vahşet, sadece dört yıl içinde gerçekleşti.
...
Şimdi "Pol Pot'laşma", Doğu Güney
doğu'da,
PKK-BDP çizgisinin sergilediği tutum için, bizzat
Kürt kamuoyu önderleri tarafından seslendirilmeye başlandı.
Bunu ben daha önce yazdım.
"Şayet ve farzı muhal dedim,
bölgede PKK'nın hakim olduğu bir yapı kurulursa, bu kısa süre içinde, Kamboçya'daki Pol Pot
Kızıl Kmer benzeri bir yönetime dönüşecektir. TC'nin yanlışları olabilir ama gene de TC, kendisini bir hukukla bağlı hisseder. PKK'nın bağlı bulunduğu bir hukuk var mı?
"PKK tarafından bizzat Kürtler'e karşı "ihanet" damgası vurularak işlenmiş sayısız cinayet var. Bizzat
örgüt içi cinayet var. Kan dökerek güç kazanmak, PKK'nın asıl işi. Ve bu noktada insafı yok.
"Bu örgüt bölgede iktidar olursa..."
Bölge yakın zamana kadar PKK konusunda suskundu. Bu elbet PKK'nın onaylandığı anlamına gelmiyordu ama karşı çıkma riskini de kimse üstüne almıyordu.
Şimdi bölge sesini yükseltiyor.
"
Boykot"u dayatıyorlar ve bölge, "İrademize ipotek koyamazsın" diyor.
Örgüt ve siyasi uzantısı tehdide yöneliyor. Tehdidin satır aralarında yine o bildik "ihanet" suçlamaları var.
Bu defa bölge insanı, "Ne yani diye sorguluyor, Pol Pot mu olacaksınız?"
Hatırlayın, Batman'daki
mayın vahşetinden sonra yapılan açıklamada "Örgüte irademizi teslim etmedik, bedeli bu oldu" denildi.
Canınızdan öte ne var?
İşte bölge insanı, örgüt tarafından canına kastedildiğini gördükten sonra,
isyan çığlığı atmaya başladı.
Bölgenin iş adamları yürekli çıkışlar yapıyor.
Van
Milletvekili Kürt kızı
Gülşen Orhan, "Kürt'sen BDP'de
siyaset yapacaksın" dayatması karşısında isyan ediyor.
Kesin olan şu ki, bölgede
tekerlek farklı dönmeye başladı. Öcalan'dan "önderliğimiz" yakıştırması altında bir Pol Pot üretme çabası bizzat "Kürtler'in isyanı" ile boşa çıkacak.
Ben açık söyleyeyim, bu süreçte Ahmet Türk'ü de onun yanına oturup, uyduruk "Özerk
Kürdistan" bildirisini destekleyen Altan Tan'ı da yadırgıyorum. Yadırgıyorum, yanlış rolde görüyorum.
Saadet'i yazmak
Saadet'in
İstanbul iftarında bulunamadım. Ama orada ve daha sonra Bursa'da yaşananları görünce aynı değerleri paylaştığımı düşündüğüm bir camia adına kahroldum. Yazık dedim. Çok yazık. İftar saati, Kur'an okunuyor, duvarlarda
Erbakan ve
Numan Kurtulmuş'un büyük boy fotoğrafları yan yana asılı ve "Numan
istifa" çığlıkları altında havada çatal bıçaklar uçuşuyor. Ne bu? Dava mı? "Hadi oradan!" Çılgınlığın, gözü dönmüşlüğün
dava ile alakası olur mu?
Bakıyorum, şu ana kadar kadim Saadetliler'den bir tek "Yanlış bunlar" diye bir açıklama yok. Ne yani, tasvip mi ediliyor bu çılgınlıklar? Parti her şey midir? Siyaset her şey midir? Bir TV ekranında Asiltürk'le Malkoç'un tartışmasını izliyorum. Malkoç'un tüm yumuşatma girişimleri karşısında Asiltürk'ün müthiş agresifliği sergileniyor. O Malkoç ki, Refah davalarının savunmacısıdır, o Malkoç ki,
AK Parti oluşumunda Hoca'nın yanında kalmış bir "
vefa" adamıdır. Şimdi düşman oldu. Şimdi Numan düşman oldu, anlamak mümkün mü?
Çocuklarımızı yiyeceğiz, öyle mi?
Kedi yavrusunu yemek isterse, önce onu fareye benzetirmiş. Ne süreçlerde memleketin çocukları böyle yendi hep. Şimdi biz de öyle mi yapıyoruz? Ve bunu dava adına mı yapıyoruz? "Hadi oradan; hadi, hadi!"
Kutluyorum
Dün okuduğumda en mutlu olduğum haber,
Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Pakistan'a gideceği haberi oldu. İftar düzenleyecek ve orada toplanan
yardımları bizzat Pakistan'a götürecek. Bence büyük olay bu.
Türkiye adına, bizzat Başbakan Erdoğan'ın öncülük ettiği bir
yardım kampanyası zaten yürüyor. Bunun, Başbakan'ın eşinin bizzat Pakistan'ı ziyaretiyle taçlanması, kardeşliğin taçlanması olacaktır. Bayan Erdoğan'la felaketzedelerin dünyaya yansıyacak birlikte fotoğrafları da, bu insani acıya dünyanın ilgisini yöneltmek adına son derece hayati katkılar sağlayacaktır. Keşke bu işi Cumhurbaşkanı'nın eşi ile birlikte yapsalar diye düşündüğümü de ilave edeyim. Bayan Erdoğan'ı yürekten kutluyorum.