Sınırda ne oldu? 35 ölü neyin nesi? Kim haklı?
Genelkurmay mı, köylüler mi?
Eğer gerçekten
terör grubu olduğundan emin olunmamışsa bombardımana nasıl karar verildi?
İstihbarat nasıl işledi? Çok kötü bir olay. Çok vahim. Terörle mücadele bir tutkuya, hatta şehvete mi dönüştü? Olan biten süratle açıklığa kavuşturulmalı. Değilse bu olay, teröre değil,
terörle mücadeleye vurulan en büyük
darbe olacaktır.
........
Zana neyi göze alıyor?
-Önce bir
Saddam gerekli. Eli kanlı, cani. Diktatör.
-Bir
Baas Partisi gerekli.
-Sonra bir
iç savaş gerekli.
-Sonra bir başka
ülkeye işgal girişimi gerekli.
-Sonra bir uluslararası müdahale gerekli.
-Sonra bir uçuşa yasaklı
bölge gerekli.
-Sonra bir süper güç işgali gerekli.
-Sonra bölge ülkelerinin zımni onayı gerekli.
-Sonra, sonra, sonra...
Kuzey Irak'ta bir
Kürt yönetimi kuruluyor.
O bile, Irak'ın bütünlüğü içinde bir yapı halinde teşkil ediliyor.
Kürtler'in böylesine yoğun yaşadığı bölgenin "Kürt" niteliği bile hâlâ netleşmiyor.
Ortada
Kerkük gibi, çözümlenmesi herkesi zorlayan
demir leblebi niteliğinde bir sorun duruyor.
Ve o yapı,
Türkiye ile iyi ilişkilerin kaçınılmazlığını idrak noktasına geliyor.
Üstelik Kuzey Irak'a ebelik yapan işgal gücü de, çekilip giderken ona, "Türkiye ile iyi geçin" ikazını yapıyor.
Kürt siyasetçilerin kafası karışık
Türkiye'deki Kürt siyasetçilerin kafası karışık. Henüz "Demokratik özerklik" talebinin içi doldurulamazken,
Leyla Zana, "Demokratik özerklik yetmez, Kürtler'e kendi kaderini
tayin hakkı verilmeli" çıkışını yaptı
bağımsızlık, federasyon gibi ihtimalleri zikretti.
Türkiye artık her şeyi tartışabiliyor. Bölünmeyi de tartışıyor.
Zana'nın "kendi kaderini tayin" çıkışı da, tartışılabilir uç konular arasına girmiş oluyor.
"Kürt coğrafyası" ifadesi, birçok Kürt siyasetçi tarafından sıklıkla kullanılıyor. Bu kullanım, böyle bir kavram etrafında siyasi bilinç oluşturma açısından önemli bir
propaganda stratejisi.
Geçmişten bugüne uzanan bir "
Kürdistan" olgusu da gerçek.
Ama acaba bugün, "Kürdistan"ı tanımlamak ne kadar mümkün?
"Kendi kaderini tayin" gibi bir durum söz konusu olduğunda soruyu "Hangi Kürtler"e soracaksınız ve o Kürtler diyelim böyle bir karara vardıklarında, nasıl bir kader tayinini, hangi coğrafya için gerçekleştirecekler?
Bir coğrafya tayini
Aslında "Demokratik özerklik" dendiğinde de, bir coğrafi yapı tayini gerektiğini herkes biliyor ama onun tayininin kolay olmadığını da Türk-Kürt herkes biliyor.
Böyle bir coğrafya tayininin, Türkiye çapında yol açacağı sorunlar da, bilinmeyen şeyler değil.
Bütün bunlar "Bekara karı boşamak kolay" türünden tartışılırsa, diyecek bir şey yok.
Ama gerçeklik safhasına gelindiğinde, işin içinden çıkmak mümkün değil ya da benim çoğu zaman söylediğim gibi "çocukları karınlarından ikiye kesip bölüşme"ye kadar işi geliştirmek gerekiyor. Çünkü kendi kaderini tayin hakkını, birbirine karışmış, Türk, Kürt, Zaza, Kırmançi,
Sünni,
Alevi, Laz, Çerkez,
Boşnak, Arnavut,
İstanbul,
Diyarbakır,
Mersin,
İzmir,
Kayseri, Van, vs... Tüm
toplum yapısı ve tüm ülke için gündeme almak lazım ve işte bu, memleketi Babil Kulesi'ne döndürme anlamına geliyor.
Ben, sade Kürt insanının, Leyla Zana gibi
uçuk düşünmeyeceğinden adım kadar eminim.
Geriye ne kalıyor?
Türkiye'nin işgaline bel bağlamak...
Leyla Zana, içindeki şeytanı susturmazsa, onu en çok Kürt sağduyusu taşlayacaktır, benden söylemesi...