Acaba Kılıçdaroğlu gerçekte ne?
Sanırım bu sorunun cevabı
CHP için bile net değildir.
-Acaba kendi özgün düşünceleri olan ve misyonu, CHP'nin bir "devlet partisi" olma özelliğini dönüştürmek olan kişi mi?
-Acaba
Önder Sav'ın yönettiği ve kullanılabilirliği bitince alaşağı edilecek olan birisi mi?
-Acaba hiçbir ilkesi olmayan ve herkesin ağzına bir
parmak bal sürmeyi ilke edinmiş bir oportünist mi?
-Acaba "
Kürt Alevi" kökeniyle bağlantılı olarak "saklı" düşünceleri bulunan, yani amacına ulaşıncaya kadar "takiye" yapan, mesela "CHP'den
Dersim'in intikamını almayı amaçlayan" kurnaz bir politikacı mı?
Bence şu sıraladığım soruların hiçbirisi
uçuk sorular değil.
Ona bir yerden bakarsanız, köşesiz,
ülke sorunlarıyla ilgili hiçbir derinliğe sahip bulunmayan, avucunuzdan sürekli kayan, bir türlü yakalayamadığınız bir politikacı
tipi görürsünüz.
Bir yerden baktığınızda "Dersim öfkesi"ni içinde saklayan, uygun ortam bulduğunda hamle yapan ama dayandığı zemini olgunlaşmış bulmadığında hemen tornistan eden bir tip. Dersim tartışmasında sergilediği tutum bu oldu. Nedir bu tip? "Takiyecilik"tir bunun adı ve takiyeciliğin Kılıçdaroğlu'nun kültürel kodlarında karşılığı vardır.
Bir yerden baktığınızda, "
Başörtüsünü biz çözeriz", "Öcalan'la da görüşülebilir", "Genel af neden olmasın!", "Muğlalı Kışlası'nın adı değiştirilsin" gibi, özellikle CHP için dikenli sözlere
tanık olacaksınız.
Peki ama başında bulunduğu CHP ile "
başörtüsü sorunu" nasıl çözülecek? Bir yandan Meclis'te "hayır" oyu vereceksiniz, sonra 411 oyla kabul edilen bir anayasa değişikliğini
Anayasa Mahkemesi'ne götüreceksiniz, bugüne kadar en
küçük özgürlük kıpırtısının üzerine çullanacaksınız ve şimdi "Biz çözeriz"e geleceksiniz. "Çelik çekirdek"ten uyarı geldiğinde de, "AYM kararı var ama çözeriz" gibi bir belirsizliğe
havale edeceksiniz.
Peki ama "
açılım"a karşı savaş açan kim? Öcalan'la görüşmek, neden
AK Parti iktidarı için en büyük günah oluyor da, CHP için fazilete dönüşüyor?
Peki ama
genel affı telaffuz etmekten AK Parti iktidarı bu kadar korkuyor da, neden Kılıçdaroğlu, bir
Tunceli ziyaretinde güm diye söz veriveriyor?
Bölgedeki
PKK-BDP zemini,
Başbakan Erdoğan'ın ağzından "Ne olacak yani, gerekirse Öcalan'ı da muhatap alırız", "Gerekirse genel af ilan ederiz" gibi bir cümle çıkarmak için kıvranırken, böyle bir iki cümle çıktığında, muhalefetin MHP-CHP kanadı, bunları memleketin orta ve Batı kesiminde, mızrak yapıp AK Parti'nin bağrına saplamak için hazır kıta beklerken, CHP lideri, çok olağan bir şeyi söyler gibi söyleyiveriyor? Fark ne? Neden Kılıçdaroğlu'nun sözleri, Doğu-Güney
doğu'da en küçük bir heyecan kıpırtısı oluşturmuyor, neden memleketin orta ve
batısında, Kılıçdaroğlu'na kılıçlar çekilmiyor?
Ne yani, CHP'liler şu iktidardan bir kıymık kopartsın diye, tüm ilkelerini bir çırpıda feda etmeye hazır bir taban mı oldu? CHP camiası tümden takiyeci, tümden oportünist hale mi geldi?
Neden?
Çünkü bir kere, kimse Kılıçdaroğlu'nun CHP'yi iktidar yapabileceğine inanmıyor.
İki, farz-ı muhal CHP bir şekilde iktidara gelse bile, Kılıçdaroğlu'nun "CHP'nin çelik çekirdeği"ni dönüştürebileceğine inanmıyor.
Üç, bu memleket, "Bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz" mantığının, CHP dünyası için çok olağan olduğunu ve CHP'nin her şeyi, kendi "devletçi" karakterine indirgeyeceğini iyi biliyor.
Dört, CHP'nin geçmişinden hareketle ona karşı hep tavırlı olan
toplum kesimi ise, ne CHP'nin özgürlükçü hale geleceğine ne de Kılıçdaroğlu'nun böyle bir misyonla hareket edeceğine inanıyor.
Bence "Takiye", şu anda hiç kimseye yakışmadığı kadar yakışıyor Kılıçdaroğlu'na...
Genelde, "Neden Aleviler, CHP iktidarında büyük acılar yaşamış olmalarına rağmen CHP'yi destekler" diye bir soru sorulur. "Dersim dosyasını bildiği halde neden Kılıçdaroğlu, CHP'nin genel başkanıdır" sorusu anlamsız mı? Bunun altında, "CHP'nin muhafazakâr sünni camiaya karşı tavrının Alevi öfkesi ile örtüşmesi"nin büyük etkisi olduğu kadar, "hesaplaşma"yı bizzat CHP bünyesinde yapma iradesinin de etkisi olmalı. Baykal'a atfen "Ben bu partinin bir mezhep grubu tarafından ele geçirilmesine engel oluyorum" tarzındaki söz ilginçtir.
Kılıçdaroğlu gerçekte nedir?
Bence sadece bu sorunun soruluyor olması da önemlidir.
Ne demek bu?
Ortada henüz tam belirlenemeyen bir varlık var demek.
Kolay yenilenmeyen karakteri ile bilinen siyasi ortamda yeni bir sürüm.
O yüzden, bütün çıkışları sorgulanmaya ve ihtiyatla karşılanmaya değer. Hem bizzat kendisinin inandırıcılığı açısından hem içinde doğduğu dünyanın ona verebileceği
prim açısından hem de kendi kişisel kodları açısından...
Bu
halk oylaması süreci, seçimler öncesinde iyi bir gözleme imkânı verdi Kılıçdaroğlu için... Bakalım, gözleyelim, notunu sonra verelim.