Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral
Eşref Uğur Yiğit, "
Habur'dan giren
teröristler elini kolunu sallayarak dolaşırken,
silah arkadaşlarımız tutuklanıyor" diyor.
Anlaşılıyor ki bu, sadece DKK'nın duygusu değil. TSK bünyesinde Habur, bir kıyaslama-
sorgulama aracı haline gelmiş durumda.
Habur'daki görüntüler, hükümeti zora soktu,
açılım inkıtaa uğradı. İçişleri Bakanı hakkında
gensoru verildi.
Cumhuriyet Başsavcısı bile, Habur'da olan bitenleri AK Parti'nin "
yargıya müdahale" dosyası çerçevesinde incelemeye aldığını açıkladı.
Habur'daki görüntüler tüm toplumu da tedirgin etti. Teröristin
zafer işareti yaptığı, pişmanlık sergilemediği bir dağdan inişle mi başlayacaktı açılım?
Yargı ayarlanmış ve teröristin ayağına mı gitmişti?
Evet, Habur'da bir sakillik vardı ama Habur tamamen bundan mı ibaretti ve Habur tamamen hükümetin günahı mı idi?
Sırrı Sakık...
Ahmet Türk ile birlikte Habur işini konuşan o zamanın DTP'li milletvekili.
"
Hakim ayarlaması" işini daha ilk günden reddeden kişi.
Meclis'teki gensoru görüşmelerinde bir şey söylüyor:
"Biz diyor, öyl
e devlet terbiyesi aldık ki birçok şey bizimle mezara gider."
Bunu Habur'la bağlantılı olarak söylüyor.
Ne demek bu:
İşin içinde "Devlet" var demek.
"Devlet", yani hükümet, ordu, istihbarat, yargı, diplomasi her şey...
Sonunda yapılandan hükümet sorumlu mu derseniz
evet sorumlu.
Ama bu
terörle mücadele işi, içinde kesinlikle Silahlı Kuvvetler'in de bulunduğu kompleks bir iş.
Soru şu:
Teröristin dağdan inmesi diye bir problemi var mı
Türkiye'nin...
Daha birkaç gün önce
Genelkurmay Başkanı Başbuğ dünyaya, teröristleri bire kadar kırmak gibi bir yöntemi benimsemediklerini ilan etmiyor mu?
Başbuğ'dan önce
Büyükanıt, bir TV kanalında (
32. Gün) "Bütün orduyu göndersek
Kandil bitmez" ilanında bulunmuyor mu?
Bu durumda, terörist dağda kalmaya devam edecek, üstelik yeni dağa çıkmalar sürecek mi?
Türkiye buna razı mı?
Bu bir devlet sorunu mu?
Türkiye, bu soruna biraz da Irak'ın geleceği çerçevesinde bakmak mecburiyeti hissetmiyor mu?
Bu, meseleyi sadece bir Türkiye meselesi olmaktan çıkarıp uluslararası bir hale getirmiyor mu?
İstemesek de iş buraya gelip dayanmış değil mi?
Türkiye'nin tüm "Devlet aygıtı" bir "Dağdan indirme projesi" geliştirme arayışında değil miydi?
Şöyle bir soru ortaya koyalım, mesela aynı zamanda MGK üyesi olan DKK Eşref Uğur Yiğit cevaplasın:
-Acaba Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, hükümetten ayrı bir, teröristi dağdan indirme projesi var mıydı?
-TSK görüşü,
Mahmur'dan gelenleri ve Kandil'den inenleri hemen yakalayıp hapse atmaktan mı yanaydı?
-TSK'ya göre Mahmur'u ne yapmak lazımdı? Mahmur ki, Türkiye'den Irak'a iltica etmiş insanların mülteci kampı olarak, BM nezdinde bir
insan hakları sorunu olarak görülüyor. Ne yapacaksınız bunu?
Başbakan ısrarla "Açılım"ın ve ona bağlı olarak Habur' girişinin bir "devlet politikası" olduğunu söylemişti.
Muhtemel ki bu "devlet politikası" zamanın DTP'lilerine, yani Türk ve Sakık'a da anlatıldı. Muhtemel ki Sakık'ın "mezara götüreceği birçok şey" arasında buna dair bilgiler de bulunmaktadır.
Ve muhtemel ki, dağdan inenler belki onlara yön verenler, zıt kutupta konuşlananlarla birlikte, bu mutabakatı bozarak "Açılım bitti arkadaşlar" şen şakraklığını yaşadılar.
Kimi asker zevatımız da, "Habur'daki hadise"yi polemik alanına çekmekten kaçınmayarak
Sırrı Sakık'tan farklı bir "Devlet terbiyesi"ni sergilediler.
Hükümet de, "Devlet terbiyesi" adına açıklayamadığı bazı şeylerin kıskacına girdi.
Ama bazı şeyler zamanla açığa çıkıyor:
Mesela Sırrı Sakık, "
Baykal,
aday göstermek için bizden 20
militan ismi istemişti" deyiverdi. Yaa, işte böyle.