Haccın,
kurbanın, Arafat'ın, Kabe'nin, tavafın, kıblenin, duanın, tekbirin, lebbeyk çağlayanlarının, İbrahim'in, İsmail'in,
şeytan taşlamanın,
Muhammedi evrensel rahmet seferberliğinin iç içe olduğu günleri yaşıyoruz.
Bunlar bizim günlerimiz,
İslam'ın kutlu günleri...
Bayramımız.
Mekke'de, akıllara durgunluk verecek bir coşku yaşanıyor.
Arafat'ta milyonlarca yürek Rabbin divanına durmuş, dua ediyor.
Sonra Müzdelife'ye, Mina'ya akış başlıyor. Sonra ve sonra bu milyonların akışından, bir müminin ipeksi yüreğine ulaşılıyor.
Ama gene bu günler, sadece Mekke-Medine'deki manevi sofranın açılıp kapanmasından ibaret bir
şölen değil.
Bugünleri İslam,
Müslüman'ın bulunduğu her yerde, bir rahmet-merhamet sofrası haline getirmiş.
Kurban, İbrahim ve İsmail Aleyhisselam'ın,
Allah'a yakınlık adanışından, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemin alemleri kapsayan kalbi rahmet dünyasına akmış...
Ve bugün kurban, Muhammed ümmetinin, rahmet taşıyıcılığını evrensel boyuta yükselten bir
ibadet halini almış.
Bugün, çeşitli
yardım kuruluşlarında sırf, dünyanın bütün muhtaçlarına ulaşsın diye yapılan kurban bağışlarının sayısının kaç yüz bine, kaç milyona ulaştığını tahmin etmek kolay değil.
Evet, dünyanın bütün muhtaçlarına...
Afrika'ya, Asya'ya, Balkanlar'a, Kafkaslar'a, Uzakdoğu'ya,
Kuzey-
Güney Amerika'nın çaresizlerine ulaşan bir rahmet eli... Bir Müslüman şefkati...
Bütün dünya komşu olmuş durumda artık. Komşudaki feryadı da duymalısın, Afrika'daki,
Haiti'deki feryadı da... Şırnak'ı da görmelisin, Gaziosmanpaşa'yı da...
Birkaç yıldan beri yapılan bu rahmet seferberliği sayesinde, her biri bir yüreği ateşleyecek sayısız menkıbe oluşmuş durumda...
Afrika hikâyeleri...
Endonezya hikâyeleri...
Pakistan hikâyeleri...
Haiti hikâyeleri...
Brezilya hikâyeleri...
Size şöyle bir olay anlatılsa yüreğinizdeki karşılığı ne olurdu:
Afrika'nın bilmem hangi memleketinde bir kurban şöleni...
Hristiyan bir kadın gelmiş, Türkiye'den gönderilen kurbanlardan bir parça almış gidiyor... Ama giderken, kurban kesim yerindeki caminin duvarlarını öpüyor.
İşte böyle bir şey.
Ya, birkaç kilometre öteden bir parça kurban eti almak için gelip de, dağıtılacak et kalmadığı için eli boş dönenler için yüreğiniz ne der?
Ya, bir parça ayak kemiği bulduğu için sevineni gördüğünüzde ne dersiniz?
Ya, et kalmadığı için, kesilen hayvanın derisinin bir parçasını et niyetine alıp giden ve bundan yine de sevinç duyan bir Afrikalı'yı düşündüğünüzde ne hissedersiniz?
Kaç tanesini dinledim: Kurban için Afrika'ya gidip gelenin yüreği bir başka atıyor. Yani, sanki yüreği paramparça olmuş da bir kısmı orada kalmış bir insan var karşınızda... Ben biliyorum ki, şu anda binlerce insan, böyle kurban faaliyetlerine katıldığı için, yüreğine Afrika aşısı vurulmuş bir merhamet insanı haline gelmiştir.
Görürseniz komşudaki
açlık yüreğinizde bir karşılık buluyor.
Görürseniz, Pakistan için yanıyorsunuz.
Görürseniz, Afrika için kalbinizde bir kıvılcım tutuşuyor.
Kurban, zekat, sadaka, infak gibi rahmet müesseseleri, bir müminin görmesi için tespit edilmiş Rabbani düzenlemelerdir. Ne mutlu,
kalp gözleri açık olup da, o kutlu sistemin içinde bir rahmet damlası halinde var olabilenlere...
Kurban bayramınızı bütün kalbimle
tebrik ediyorum. Kurbanın ruhaniyetinin, kalplerimizde Rabbimize yakınlık arayışını derinleştirmesini diliyorum.
Kabe'nin, tavafın, zemzemin, tekbirlerin, Arafat'ın, duaların, Allah yolunda gayret kuşanma anlamına gelen sa'ylerin, secdelerin, rükuların, kıyamların, akıtılan terlerin, dökülen göz yaşlarının dünyanın her yanına bir rahmet iklimi halinde yansımasını, bizim ülkemize de, bizim kalplerimize de, Rabbani ışıklar halinde ulaşmasını niyaz ediyorum.
Kalplerimiz teşrik tekbirleri ile donansın inşallah...