CHP'nin özerklik taahhüdü


Seçim atmosferinde konuşmaların ve vaatlerin yivi seti kaybolduğu için... Seçim atmosferinde konuşmaların ve vaatlerin yivi seti kaybolduğu için, kim neyi vadediyor, kim kim ile nerede nasıl buluşuyor, ayrışıyor, seçimler sonrasında kimin durduğu yer nasıl berraklaşacak, öngörmek, tahmin etmek zorlaşıyor. Şu özerklik meselesi mesela... Şu anda, "Kürtçü siyaset"in, Kandil'den İmralı'ya, oradan BDP'ye ve bağımsızlara kadar uzanan tüm aktörlerinin dilinde, çözüm için "özerklik" şartı var. Aysel Tuğluk Taraf'tan Kurtuluş Tayiz'e "Özerk Kürdistan" ifadesini net olarak kullanıyor. Aysel Tuğluk özetle diyor ki: "Kürtler'in siyasi statüsü anayasada belli olsun. Bugün artık anayasal vatandaşlık gibi tanımlarla da sorun çözülemez. Demokratik özerk Kürdistan bunun modeli olmaktadır. Şimdi tüm mücadele bunun içindir." (Taraf, 24 Mayıs 2011) Şimdi bu cümlenin içindeki unsurlara bakalım: -Statü talebi. -Anayasal vatandaşlığın reddi. -Kürdistan tanımlaması. -Özerklik. -Mücadele. Buradan çıkan çerçeve şu: Bir bölge "Kürdistan" diye nitelenecek. Bunun adı konacak. Orada "özerk" bir yapı oluşturulacak. Bundan sonraki siyasi mücadele, bunu gerçekleştirmek için olacak. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, tek tek saymasa da 21 ilin Kürt ili olduğunu söylüyor. (Habertürk, 23 Mayıs 2011) Bir ara mahalli seçimlerden sonra BDP Milletvekili Sevahir Bayındır, BDP'li adayların kazandığı iller için "Kürt coğrafyasının sınırları çizildi" yorumunu yapmıştı. Anlaşılıyor ki, Kürtçü siyasetin zihninde bir "Kürdistan coğrafyası" çerçevesi var. Bunu açık etmiyorlar. Belki de, Türkiye'nin başka şehirlerindeki Kürt vatandaşlara gelecek tepkiden ya da başka şehirlerdeki Kürt vatandaşların "Biz ne olacağız" yönündeki tepkisinden çekindikleri için... Ama bir Kürdistan tanımları olduğunu görmemek safdillik olur. Özerklik neyi kapsıyor, şu anda net değil. Selahattin Demirtaş, "Türkiye bir başbakanla yönetilmez" dedi. Yani "İki veya çok başbakanlı bir Türkiye" modeli... (Soru: Acaba Kürdistan coğrafyası tek başbakanla yönetilebilir mi?) İşin kamufle edilmesi gerektiğinde, Avrupa Konseyi'nin yerel yönetimler özerklik şartına atıf yapılıyor. Ama Türkiye özelinde Avrupa Konseyi yerel yönetimler özerklik şartı nasıl bir içerik kazanıyor, bu da net değil. Aslında, Avrupa Konseyi'nin "özerklik" formülü ile Kürtçü siyasetin özerklik formülü nerede buluşuyor, nerede ayrışıyor, bu da net değil. Böyle bir netliğin olmaması, Kürtçü siyaset açısından anlaşılabilir. Çünkü onlar şu anda nihai hedeflerini söylememeyi bir siyaset tarzı olarak benimsemiş gözüküyorlar. Peki acaba CHP'nin duruşu nasıl? Kılıçdaroğlu, Hakkâri'de açıkça söyledi: "Biz" dedi, "Avrupa Konseyi'nin yerel yönetimler özerklik şartını imzalayacağız." Kılıçdaroğlu, bu yaklaşımı ile BDP cenahından alkış alıyor. Tabii ki Kılıçdaroğlu'nun bu çıkışını, herkese mavi boncuk şeklindeki genel siyaset tarzı içinde görmek ve önemsiz bulmak mümkün. Ama önemsemek de mümkün. O zaman, CHP'nin "özerklik" talebi ile BDP'nin "Kürdistan'a özerklik" talebinin nerede buluşup nerede ayrıştığını sorgulama ihtiyacı ortaya çıkıyor. Yani soru şu: CHP'nin imzalamaya hazır olduğunu söylediği özerklik şartı, mesela bir "özel coğrafya" oluşturma sonucu doğuracaksa buna da var mı CHP? Kılıçdaroğlu CHP'si buna da "Varım" diyebilir mi? Kılıçdaroğlu bunu mesela İzmir'de, Edirne'de söyleyebilir mi? Bir adam CHP'nin başına geliyor ve partiyi neredeyse Cumhuriyet'in en temel formatı olan bir konuda riskli bir alana taşıyor. Acaba bu, bir "İçeriden fetih" olayı mı? Ne acayip günler yaşıyoruz! MHP ne diyor bu işe? Klasik CHP ne diyor? -Bu memleket bölünecekse onu da biz yaparız diyerek bir Nevzat Tandoğan ruhu mu icrayı faaliyet ediyor yoksa?
<< Önceki Haber CHP'nin özerklik taahhüdü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER