1.
Yolsuzluk alanı.
2. Gelir dağılımı alanı
3. İnanç alanı.
Bu üç alan,
CHP'nin, yer yer klasik çizgisinden farklılaştığı ve 29
Mart seçimlerinde propagandayı üzerine inşa ettiği alan. Belli bir performans da yakalanmış durumda, ama hâlâ inandırıcılık sorunu ortadan kalkmış değil.
Yolsuzluk konusu, özellikle de Kılıçdaroğlu motifi ile, sıcak tutuluyor. Ancak, CHP'nin bu konudaki söylemi, halen CHP
kontrolünde bulunan belediyelerdeki yolsuzluk iddiaları dikkate alındığında, "Yani sizin yönetiminizde yolsuzluk olmayacak mı?" sorusunu gündemde tutuyor.
Çankaya'da
aday gösterilmeyen CHP'li Başkan Prof. Dr.
Muzaffer Eryılmaz'ın, "Belediye
Meclisinde yamyamlar var, onları doyuramıyorum" sözü hatırlarda. Şimdi Muzaffer Eryılmaz yok, ama acaba "yamyamlık"la suçlanan meclis üyeleri de yok mu?
Edirne Belediye Başkanı
Hamdi Sedefçi ve çalışanlarının önemli bir kısmı yolsuzluktan yargılanıyor. Geçmişte de,
İSKİ yolsuzluğu, CHP'li Başkan Nurettin
Sözen döneminde gerçekleşmişti. Yani, yolsuzluk,
Türkiye siyasetinin kangrenleşmiş alanı ve maalesef, büyük şehirlerin ürettiği
rant karşısında ahlaki duyarlılık direnemiyor. Bireysel dürüstlük iddiası ise insanlara inandırıcı gelmiyor.
CHP'nin asıl ikilemi, gelir dağılımı ve
inanç alanında gözleniyor.
Malum bütün kamuoyu yoklamalarında, CHP'nin, özellikle büyük şehirlerde varlıklı kesimlerden (
TÜSİAD camiası gibi) oy aldığı ortaya çıkıyor.
İstanbul söz kosunu olduğunda,
Kadıköy,
Etiler, Şişli'nin varlıklı kesimleri,
Bakırköy,
Bahçeşehir vs'den... CHP'ye oy geliyor. Buna karşılık, varoşlar,
AK Partili veya Saadet'li... CHP, klasik oy alanını genişletmek için varoşlara açılmak istiyor. Sorun şu: CHP, varoşlara, varlıklı kesimlerden oy alırken kullandığı motiflerle mi açılacak?
İnanç alanında da benzeri bir ikilem var:
CHP'nin oy deposu olarak bilinen varlıklı alanlar, aynı zamanda, ideolojik - kültürel
tercih de yapıyorlar. Laiklik vurgusu, bu ideolojik - kültürel tercihin omurgası. Bu kesimler, bu yönleriyle öteden beri muhafazakar, demokrat siyasi kadrolara karşı mesafeli durmuşlar. Bugün CHP'yi desteklerken, belki de daha çok "AK Parti karşıtlığı" ile motive oluyorlar ve bunda da, AK Parti'nin;
1-Ülkedeki gelir akışını,
Cumhuriyet döneminde yükünü tutmuş varlıklı kesimler yerine bir ölçüde Anadolu'ya doğru kaydırmasının... Yani bir ölçüde gelir transferinin...
2-Değerler planında, yine bir ölçüde, muhafazakar yönelişler içine girmesinin etkisi var.
Bu çevrelere göre, "Ülke elden gidiyor!"
CHP'nin bu seçimlerde de, bu çevreler tarafından aynı duygularla des teklendiği açık.
İstanbul'da, "varoşa
açılım" projesi daha etkin biçimde devreye sokulduğu için "Laiklik" vurgusu az yapılsa da, İzmir'de, daha emin sularda bulunulduğu farzedilerek, Baykal'ın mitinginde seslendirilen baş slogan, yine "Türkiye laiktir laik kalacak!" sloganı oldu.
CHP, İstanbul'da, eski il başkanı Gürsel Tekin'in de yönlendirmesi ile, "
Çarşaf açılımı" yaptı. Bu, varoşa ulaşma hesabına bağlı bir açılımdı.
CHP'nin bu açılımı, kendisini ideolojik ve kültürel sebeplerle destekleyen laikçi muhitlere anlatması lazımdı.
Sanırım şöyle anlattı ya da onlar, biraz oportünizm adına şöyle anladılar:
-CHP güçlenmeli. Bunun için, daha geniş çevrelerden oy almalı. Geniş çevre deyince, muhafazakar alana ulaşmak gerekiyor. Bunun için de, bir ölçüde açılım yaparak o çevre ile buluşmak lazım. Eğer oy getirecekse,
küçük, birkaç jestin ne mahzuru olabilir?
Bu söylem, o muhitlerde bir kesimi ikna etti. Bir kesim sessiz kaldı, bir kesim tepki gösterdi.
Peki, varlıklı ve laikçi muhitlerde gelişen bu oportünist söylem, varoşlarda nasıl karşılandı?
Varoşlar bu söylemin oportünist bir yorumunu yapabildiler mi?
Evet, belki bir iki yerde, bu oportünist söylemin oportünist karşılığı oluştu.
Şöyle ki: CHP'ye gelmek karşılığında bir yakınımıza belediye başkanlığı verirseniz, çarşafımıza altı oklu
rozet taktırırız, diyenler oldu.
Al gülüm ver gülüm.
Böyle bir çıkar sözleşmesinin söz konusu olmadığı yerlerde, hem muhafazakar değerlere bağlı, hem
ekonomik zorluklar yaşayan kesimlerin, hem laikçi hem varlıklı kesimlerle aynı siyasi potaya, yani CHP potasına düşmesi kolay gözükmüyor.
CHP'nin zorluğu şu:
Hem varlıklı hem
yoksul kesime yönelip, "Elimde sizin her ikinizi mutlu edecek bir gelir dağılımı formülüm var", demesi lazım.
Ayın şekilde hem laikçiye, hem muhafazakar ve dindara yönelip, "Elimde birinizin inanç özgürlüğünü, diğerinin inanç alanını kontrol etme dayatmacılığını birlikte tatmin edecek bir formül var", demesi lazım.
CHP'nin elinde böyle sihirli bir formül var mı?
Ben bunu göremiyorum.
CHP'nin bir misyonu, bir de seçim manevrası var.
Ben, misyonun olduğu yerde durduğunu, seçim manevrasının ise, sadece oy toplamak için safdiller aradığını düşünüyorum.
Varoşlar, onların beklediği şekilde saf dillerden mi oluşuyor, 29 Mart'ta göreceğiz?