Evet, bugün 27
Mayıs İhtilali'nin 50'nci yıl dönümü.
Hani "Dervişin fikri ne ise zikri de odur" denir.
Bana göre darbelerin de bir fikri ve zikri vardır.
Zikrini biliyoruz, askerin, başka iç-dış, siyasi-gayrı siyasi yol arkadaşlarıyla el ele vererek
silah gücüyle
iktidarı devirmesi ve onun yerine yeni bir kadroyu iktidar yapması.
Yani görünen kısım.
Peki "fikir" ne?
Fikir, askeri ve işbirlikçilerini o işe yönelten ana saik. Yönlendirici ana düşünce. Siyasi-sistemik değerlendirme.
Askeri müdahale gibi bir radikal aracı devreye sokma noktasına getiren güçlü motif.
Belli ki
27 Mayıs'ın bu anlamda bir "fikr"i var.
Başlığa "
CHP 27 Mayıs'tan koptu mu" sorusunu koyduğumuza göre, belli ki biz, CHP ile 27 Mayıs arasında bir "Fikir-zikir birlikteliği" bulunduğunu düşünmekteyiz.
Ve belli ki, "Koptu mu" sorusunu sorarken, meseleye bugünden bakıyor ve hâlâ "27 Mayıs'la fikir-zikir birlikteliği"nin güncel olabileceği ihtimalini irdeliyoruz.
"Nedir 27 Mayıs'ın fikri" sorusunun cevabından başlayalım:
-"1950'de iktidarı CHP tekelinden almış bir
Demokrat Parti. Tek parti ideolojisinden inhiraflar sergiliyor. Bunu
halkoyunu alarak yapıyor. Ve halkoyunu almaya devam edeceğinden kuşku duyulmuyor. Yani, bu gidişle sandıktan çıkarak DP'yi sona erdirmek mümkün değil. Ama DP iktidarı demek, "Tek parti ideolojisi"nin, yani tercüme edersek, cumhuriyetin, laikliğin, Kemalist değerlerin tehlikeye girmesi demek. Öyleyse ne pahasına olursa olsun, bu iktidar sona ermeli ve bundan böyle, "Tek parti ideolojisi" sandıktan çıkmasa bile iktidar olmasını sağlayacak bir statüko oluşturulmalı. Yani iktidarda hangi parti olursa olsun, tek parti ideolojisi
egemen olmalı ve iktidardaki parti bu statükoyu zorladığı her defasında
askeri müdahaleye gerek kalmadan
tasfiye edilebilmeli."
27 Mayıs, bu fikirden yola çıkarak, zikrini icra etti, "
devrimci şiddet"le geldi, Başbakan'ı ve iki bakanı astı, cumhurbaşkanını, milletvekillerini sürgüne gönderdi ve
Anayasa Mahkemeli, Danıştaylı, "hakimiyet"i, millet tekelinden alıp kurumlara paylaştıran kendi düzenini kurdu.
27 Mayıs düzeni, Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın, siyaseti tanzim için
araç olarak kullanılma projesinin adıdır.
Buna rağmen bu düzende "silahlı güç" de bütünüyle devreden çıkmış değildir.
O, adeta bir üst tanzim gücü olarak sürekli zihinlerdedir. Yani, ihtiyaç durumunda ona başvurma alt yapısı, zihinlerde saklıdır.
Peki bu yapı halen güncel midir?
Evet günceldir.
Belki
Türkiye şu sıralar, bu "27 Mayıs fikri"nin Türkiye'den uzaklaştırılması yolundaki çabaların sancısını yaşamaktadır.
Halk hâlâ statükonun en net garantörü rolünde görülen CHP'ye
prim vermiyor.
Halk, tek parti ideolojisini düne göre daha net bir bilinçle reddediyor.
Halk düne göre kendi iradesinin demokratik gücüne daha bilinçle sahip çıkıyor.
Ve "Tek parti ideolojisinin tutkunları" hâlâ o statükonun egemen olmasını istiyor.
Bu noktada askerin rolü, küresel eğilimler ve bağlantıların da etkisiyle kısmen azaltılmış durumda. Yani "27 Mayıs'ın zikir boyutu" çok kolay devreye girecek gibi gözükmüyor.
İşte orada, "Fikr"i ikame edecek kurumlaşmadan medet umuluyor.
Ve CHP'nin bu noktadaki rolü anlam kazanıyor.
-CHP 27 Mayıs'tan koptu mu?
Baykallı CHP'nin, 27 Mayısçı olduğundan en ufak bir kuşku olmadığı söylenebilir.
Askerin en son 27
Nisan e-muhtırasına
selam durmakla, daha önce 28 Şubat'ı "
sivil toplum direnişi" gibi yorumlamakla, sonra Anayasa Mahkemesi'nin gerek parti
kapatma, gerekse Anayasa değişikliklerindeki rolünü mutlak yorumlar gibi algılamakla, millet iradesi üzerindeki "asker veya yargı
vesayeti"ni asla ve asla sorgulamadığı gibi, ondan yararlanmakla, karşımızda 27 Mayısçı bir CHP vardı.
Şimdi Kılıçdaroğlu CHP'si, "statükonun yeni bir hamlesi" gibi gözüküyor.
"Halka ulaşmak" 27 Mayıs çizgisinde bir
restorasyon arayışıdır.
Halktan oy almak ve iktidar olmak... Gereken budur. Ama tutarlı olmak şartıyla...
27 Mayıs'la gelen düzeni sorgulamak ve millet iradesi üzerindeki açık veya örtülü vesayet çerçevesini reddetmek şartıyla...
Anayasa değişikliğini halkoyundan kaçırmak için bir an önce Anayasa Mahkemesi'nden yürürlüğü durdurma kararı beklemek ise "27 Mayıs fikri"nin 2010 yılında bir şekilde devreye girmesinden başka bir şey değildir.
"Parti kapatma"yı zorlaştıran maddenin geçmemesi için en yaman direnişi sergileyen CHP grubunun 27 Mayıs'la arasına mesafe koyduğu söylenebilir mi?
Peki o gün ve bugün Kılıçdaroğlu neredeydi?