Olayı ilk duyduğumda açıkçası inanmadım.
"
Baykal, böyle bir şey içinde olmaz" dedim. Baykal'ın ayırt edici vasıflarından biri "Aile sadakati" idi bana göre. İddia ise açık bir sadakatsizliği gündeme getirmekteydi.
Ertesi gün haberi ve üzerine yazılanları okuduğumda şaşırdım kaldım.
Fatih Altaylı,
Fatih Çekirge,
Güngör ve
Ruhat Mengi,
Mustafa Mutlu,
Ahmet Hakan açıkça böyle bir şey varmış gibi yazdılar ve bundan dolayı Baykal'ın
istifa etmesi gerektiğini ifade ettiler.
Sonraki gün yapılan değerlendirmelere baktığımda da, "iğrenç
komplo"dan yola çıkanların bile, "Böyle bir şey var ama bunun gizlice kayda alınması ve sonra yayınlanması ahlaksızca" gibi bir tavrı gördüm.
Ardından, komplonun amacına ilişkin tahminlere
tanık olundu. İşte,
CHP'de kurultay vardı, içeriden dışarıdan kimi odaklar Baykal'ı
tasfiye etmek istemekteydi. "Odak" deyince CHP'li muhaliflerden Amerika'ya kadar uzanmaktaydı.
İlginçtir, Baykal cenahından gelen açıklamalar bile net bir reddedişi değil, sanki aslında mevcut olan bir şey, yeniden montajlanmış ve vurucu hale getirilmiş iddiasını içeriyordu.
İşin ilginç yanı, tüm bu değerlendirmeler, Baykal'a ve CHP'ye sempati ile
bakan kesimlere aitti.
Yani ne olmuştu?
Baykal, uzunca bir süre sekreterliğini yapan bir bayanla birlikte mi olmuştu?
O bayan bu ara, (Güngör Mengi'nin yaptığı çarpıcı kıyasla,
Gülsün Bilgehan Toker tasfiye edilirken) milletvekili mi yapılmıştı? Yani "
yatak odasından geçme" işi bu defa siyasete mi bulaşmıştı?
Bir "
aile sadakati" sembolü daha mı çökmüştü?
Yoksa tüm o
kaset kurgu muydu? Birileri bir yerlerden Baykal ve
Nesrin Baytok görüntülerini almış, işe uygun hale getirmiş ve servise mi koymuştu?
Şu ana kadar neredeyse işin ana aktörleri dahil en az, en cılız duyulan tepki, "Böyle bir şey yok" tepkisidir.
Söylenenlerin tamamında "kuşku" saklı.
En sonunda Sayın Baykal konuştu, "Bu komplo" dedi. Komplonun arkasında
iktidarın bulunduğunu söyledi. İki haftalık bir olay olduğunu söyledi. "Mahremiyete
tecavüz edilmiştir" dedi. İktidar adına yapılan üzüntü beyanlarını komployu örtmek için yapılan sahte
gösteriler olduğunu iddia etti.
Böyle bir durumda, oturup hepimiz "gizli
kayıt", "
özel hayat", "medyanın sorumluluğu", "Baykal'ı bitirme komplosu" gibi konular üzerine sayfalar dolusu yazabiliriz. "İnsanların yatak odasına girilmiş olması"na
isyan edebiliriz. Bütün bunlar doğru olur.
Ama zihinlerin bir yerinde hep o soru duracaktır...
-Acaba bu görüntüler gerçek mi?
Bu bir, pornografi tutkusu mudur? Gizliliğe, ayıp araştırmaya yönelik kötü ahlak numunesi midir?
Açık konuşayım:
Ben Baykal gibi bir ismin böyle bir olayda gerçekten var olması karşısında sarsılırım.
Baykal'ı düşünceleri, siyasi çizgisi vs. sebebiyle eleştiririm. Ama eğer aile sadakati konusunda sapasağlam duran bir özelliği varsa, onu da alkışlarım. Ve bu bakışım yaralandığında da sarsılırım.
Bir süredir "ailede sancı" konulu konferanslar vermekteyim. Türkiye'de ve dünyada ailenin içine sürüklendiği sancılı durumdan örnekler sunmaktayım. Bu çerçevede, eski ABD Başkanı Clinton'un ve eski
İsrail Devlet Başkanı Moşe Katsav'ın sekreterleri ile yaşadıkları gayrimeşru ilişkilerden dolayı yargılanmalarını ya da Avrupa'da
bakanlık seviyesinde gerçekleşen "eşcinsel evlilikleri" de örnek olarak sunuyorum.
Evet, açık bir şey ki, devlet başkanı seviyesinde yaşanan sadakatsizlikler ya da yaratılışa aykırı birliktelikler, birer "aile çürümesi" örneğidir. Daha başka bin türlü gösterge var aile çürümesini sergileyen...
Bu durumda
toplum önüne birisinin çıkıp, inandırıcı bir biçimde "Baykal asla böyle bir şey içinde yer almamıştır" demesi gerekiyor.
Ben 12-13 yaşındaki çocukların 2-3 yaşındaki çocuklara tecavüz ettiği haberini okuduğumda da "Birisi çıksın ve bu haber külliyen yalan desin" diye içimden geçiriyorum. Vahşetin çocuk dünyasının masumiyetini böylesine kirletmiş olmasına isyan ediyorum.
Çünkü bunlar yıkılış halidir. Pörsüme, çürüme, alt üst oluş halidir.
İnsan için her türlü ihtimal vardır, "kan dökücülük, fesat çıkarıcılık" insanoğlunun bir damarında mevcuttur ama yine de olduğunda sarsılırız. "İnsanlık bu değil" deriz.
CHP ve sol, müthiş bir anafor yaşıyor. Parti içinde Baykal sonrasına ilişkin mücadele var. Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi tırmanma halinde. Sarıgül'ün ayak sesleri duyuluyor. Pornografik görüntüler ortamına
Önder Sav'ın "Sarıgül Baykal'ı vurdurtacaktı" iddiası düşüyor. Yani işin bir boyutunda bizatihi CHP'li aktörler arasında alınıp verilen müthiş komplolar olduğu görülüyor.
Ama ben yine de, bu siyasi hesapların bir liderin aile ilişkilerini, haysiyetini can evinden vurma noktasına kadar varabileceğini düşünemiyorum.
Baykal nasıl çıkacak bu işin içinden ve yarınlar Baykal için ne yazacak, doğrusu günün en önemli sorusu bu.