Başörtüsü ya da başörtülü,
CHP'nin elindeki
rehine mi?
Sembolik anlamda
Ali Bulaç ya da herhangi
dindar bir
seçmen CHP'ye oy verecek ve o, CHP'nin elinden kurtulacak öyle mi?
Evet, o CHP'nin elinde rehine.
Yasağın arkasındaki irade, en başta CHP'ye ait.
Meclis'ten 411 oyla geçen ve "hak ve özgürlüklerden herkesin eşit şekilde yararlanması"nı öngören, dolayısıyla bu çerçevede, başörtülülerin de eğitim özgürlüğünden yararlanması imkânını getiren anayasa değişikliği CHP'nin başvurusu ile AYM'ye gitmiş ve orada, zorlama yöntemlerle iptal edilmiş.
CHP pas vermiş, AYM gol atmış.
Gol milletin kalesine atılmış.
Başörtülü kızın boğazındaki
bıçak kemikte acısını hissettirmiş.
En başından beri CHP, başörtülü öğrencinin eğitim görmesine karşı direniyor.
En başından beri CHP, başörtülü bir bayanın kamu görevi yapmasına karşı direniyor.
Şimdi
Kemal Kılıçdaroğlu, "Türban sorununu biz çözeceğiz" diyor.
Yani "Bunu
AK Parti,
Tayyip Erdoğan falan çözemez, biz çözeriz" demek istiyor.
CHP dışındaki her çevrede bir umut
doğuyor. (CHP içinde nasıl bir direnç olacağını göreceğiz.)
Umut doğuyor çünkü herkes, başörtülü kızı elinde tutup, boğazına bıçak dayayanın onlar olduğunu biliyor. Orada bir türlü insafa gelmeyen CHP iradesi var.
Ne Meclis ne hükümet ne de vatandaş eksenli hiçbir "demokratik
kurtarma harekâtı"nın, sonuç vermeyeceği görüldü.
Evet, başörtülü kızı rehin alan siyasi ekibin insafına kaldı her şey.
Lütfet, kerem et ey rehineci, bırak şu masum yavrucağı elinden!
Bırak kızı, oyumuz senin olsun!
Evet, nasıl bir
Türkiye'deyiz ve Kılıçdaroğlu, nasıl bir partinin başkanı? Onun ağzına bakıyoruz değil mi, acaba hangi şartlarla serbest bırakacak başörtülü kızı?
Türkiye, yıllardır bu rehine vahşetini seyredip duruyor ve Meclis'e yansıyan 411 oyun, o oyun arkasındaki millet iradesinin bile esamisi okunmuyor.
Kılıçdaroğlu, böyle bir rehine krizini çözecek şimdi. Eline baksın, bıçak onun elinde.
Kürtler'i BDP'den kurtarmak
Evet, BDP'den ya da
PKK'dan,
Kürtler'i kurtarmaktan söz ediyorum.
Gelinen noktada, başörtülü kız nasıl CHP'nin elinde rehine ise Kürtler de, BDP-PKK çizgisinin elinde görünüyor.
Acaba
gönüllü olarak BDP'nin "boykot" çağrısına iştirak edecek Kürt oyu ne kadardır?
Ve acaba Kürtler, boykota katılmazlarsa, yani sandığa giderlerse, başlarının belaya gireceği gibi bir endişe yaşıyorlar mı?
Ahmet Türk açıkça diyor ki:
-Kürtler özgür kalsalar
evet oyu verirler.
BDP'nin bölgede yürüttüğü "boykot" propagandası, ülkenin diğer yörelerindeki gibi özgürce bir tercihe imkân vermiyor ne yazık ki.
Herkes biliyor ki diyelim, Doğu-Güneydoğu'daki Kürtler üzerinde
baskı uygulanmadığı takdirde Kürtler "Evet" oyu verecekler.
Herkes biliyor ki, Doğu-Güneydoğu'daki
sivil toplumun çıkışları "cesaret meselesi" olarak algılanıyor.
Herkes biliyor ki, bölgede kimi zaman kapı altından atılan bildirilerle açık ama her halükarda örtülü bir tehdit iklimi hüküm sürdürülüyor.
Ben de diyorum ki:
Bunun adı Kürt iradesine ipotek koymaktır.
Terör örgütü, asker öldürüyor evet.
Ama
terör örgütü, bir başka şey daha yapıyor, bizzat adına mücadele verdiğini iddia ettiği insanların iradesi üzerinde terör uyguluyor.
Ne dedi Batman'daki
mayın vahşetinden sonra
Özdemir ailesi adına konuşan kişi:
-Ağabeyim iradesini örgüte teslim etmedi, bedeli parçalanmak oldu.
-Örgüte oğlunu ver, kızını ver, ikmal yap,
vergi öde,
kepenk kapat... Yapmazsan bedelini parçalanarak öde.
Boykot yap, sandığa gitme, gidersen bedelini ödersin!
Diktatörlükler böyle böyle kurulur.
Bugün artık, biraz da ironik biçimde, "Türkiye, iki silahlı kuvvetin ipoteği altından çıkmalı" söylemleri seslendiriliyor.
Türkiye, askeri vesayeti aşıp, tam demokratikleşmeye belki de 100 yıl içinde kavuşacak.
Ya Kürtler, iradelerini PKK'ya
ihale ederlerse kaç yılda kurtulacaklar?
Abes sorular değil mi? Ama Doğu-Güneydoğu'da bu abeslikler neredeyse genel iklim haline gelmiş.
Kürtler için sorun, sadece TC bünyesinde daha insani şartlar edinme mücadelesi değil,
terör örgütünün hiçbir sınır tanımayan dehşet politikaları karşısında özgür kalabilmek sorunu bana göre...