Ergenekon'da 10'uncu dalga çerçevesinde 40 kişiyi kapsayan müthiş
gözaltılar...
Gözaltılar, "1 Numara kim?" sorularının sıklıkla sorulmaya başlandığı, robot resimler çıkarıldığı ve
Tuncer Kılınç -
Bedrettin Dalan gibi isimlerin kulislere düştüğü bir sürecin içinde geldi. İşte gözaltına alınan isimlerden bir kısmı. Eski
Genelkurmay Hukuk Müşaviri Em.
Tümgeneral Erdal Şenel, eski MGK Genel sekreteri Em.
Org. Tuncer Kılınç, eski Özel
Harekat Daire Başkanı İbrahim
Şahin, eski 2.
Ordu Komutanı Em. Org. Kemal
Yavuz, yazar
Yalçın Küçük, eski YÖK Başkanı
Kemal Gürüz, yazar Engin Aydın, Em.
Albay İlyas Çınar, JİTEM'in kurucularından olduğu öne sürülen Em. Albay
Arif Doğan,
yarbay Mustafa Dönmez, yüzbaşı
Muhammed Sarıkaya...
Eski
Cumhuriyet başsavcısı
Sabih Kanadoğlu,
soruşturma alanında.. Ve 10'uncu dalga
operasyonunun en flaş isimlerinden biri de
Bedrettin Dalan... Dalan, Ergenekon çerçevesinde adından söz edilmeye başlandığını (Fatih Altaylı'nın iddiasına göre bir medya patronunun 'Abi, işin içinde senin de adın geçiyor' şeklindeki telefonu üzerine) işitir işitmez birkaç ay önce
yurt dışına çıkmış.
Halen yurt dışında. Gözaltı operasyonu çerçevesinde Dalan'ın egemenlik alanında bulunan İstek Vakfı'nda ve Yeditepe Üniversitesi'nde aramalar yapıldı. Bu süreçte başka isimlerin gözaltına alınma ihtimalleri de var.
Tabii ki, büyük bir operasyon. Ergenekon'a bugüne kadarkinden çok daha büyük bir derinlik katan bir operasyon. Ve tabii ki beklenen bir operasyon. "Beklenen" derken, isimlerin şu veya bu olması üzerine bir şey söylemek mümkün olmasa da, şu anda süren
davanın, Ergenekon derinliğini yeterince kapsamadığı herkes tarafından biliniyor ve bağlantıların çok daha geniş bir ilişkiler ağını ortaya çıkaracağı düşünülüyordu. Ergenekon'la bağlantılı olaylar öylesine girift idi ki, görülmekte olan davanın, tüm bu olayları kapsaması mümkün değildi. Öyleyse arkası gelecekti...
Birinci, ikinci ve... onuncu dalga... Belki başka dalgalar da olacak. Burada söylenecek olan ne var?
-Öncelikle, bunun bir yargı süreci olduğunu herkes içine sindirmeli. İktidar da, muhalefet de, medya da, ve yargının bizzat kendisi de...
-Dava sonuçlanıncaya kadar, yargılanan hiç kimseyi, peşinen suçlu ilan etmemek, hukukun temel ilkelerinden. -Ancak, sanıklardan yana mücadele bayrağı açıp, yargıyı gölgelemek de kimsenin hakkı değil.
-
Yargıya yönelik sanıklar aleyhinde siyasi - askeri herhangi bir
baskı kabul edilemeyeceği gibi, birilerini kurtarmak için medya silahını kullanmak da yargıyı saptırma anlamı taşıyacaktır.
-Bu çerçevede, "
Hükümet gündem saptırmak için
Ergenekon davasını kullanıyor. Hükümete bir şekilde
muhalif olan herkes davanın içine sokuluyor....
Gözaltına alınanlar
Türkiye'nin şöhretli insanları..." gibi yaklaşımların tamamı, yargıyı, hükümetin
kontrolünde göstermek gibi bir özür taşıyor.
-Daha da önemlisi, Ergenekon davasından "endişe duyma" ya da "Sıra bana gelecek kaygısı
taşıma" imajı sergiliyor. Şu asla unutulmamalı:
Türkiye, Ergenekon davası ekseninde gündeme gelen ve hemen tümü karanlık işleri içeren dosyaları açığa çıkarmak zorundadır. Ergenekon eğer, ucu devlet içine uzanan ve etkili makamları kontrol altına alan gizli bir yapılanmayı ifade ediyorsa, hiçbir devlet, böyle, "devlet içind
e devlet" olgusuna razı olamaz. Sayısı belirsiz bir faili meçhuller olgusu var ve bunlar, faili ortaya çıkarılmadığı takdirde devletin üzerine kalıyorsa, devlet elini temizlemeden yoluna devam edemez.
Ergenekon çerçevesi içinde bir
askeri müdahale hazırlığı yargılanacaksa, bu davayı akamete uğratarak, Türkiye bir "askeri müdahaleler ülkesi" olarak görülmeye razı olamaz. Yaşananlar, belki askeri müdahale sonrası gelişmeleri andırıyor.
Ama, yine yaşanan sürecin, böyle bir askeri baskı olmadan gerçekleştiğini görmek lazım. Bu durum, yargının gerektiğinde güçlü insanları da yargılayabilecek bir yetkinlik içinde olduğunu düşündürüyor ki, o da Türkiye için olumlu bir göstergedir. Türkiye, halktan yüzde 47 oy almış bulunan
iktidar partisinin yargılandığı ve "
laiklik karşıtı eylemlerin odağı" olduğuna karar verildiği bir ülkedir. Böyle bir iktidarı, yargıya yön veriyor gibi göstermek, pek makul gözükmediği gibi, siyasi bir tepki niteliğine de bürünüyor.
Şu anda bana göre Türkiye için en sağlıklı olan tavır, serinkanlılıkla Ergenekon davasının sonuçlanmasını izlemek, beklemektir.