Her bulunduğum ortamda Saadet soruluyor.
Saadet ne olacak?
Numan Kurtulmuş ne olacak?
Erbakan Hoca ne olacak? Ak saçlı ağabeyler ne olacak?
En önce, gelinen noktanın çok dramatik olduğunu söylemek pek şaşırtıcı olmamalı, değil mi? Herkes açısından çok dramatik.
Yani Saadet'i önemseyen herhangi bir
Allah kulu çıkıp da, "İşin kayyuma devredilecek noktaya gelmesi çok iyi oldu" demez herhalde.
İki testi çarpışırsa, ikisi de yara alır veya parçalanır.
Ben Saadet gibi, tüm partilerden farklı, alternatif çizgisi olan bir partinin bulunmasını hep önemsedim.
Düşünmeli ki, bünyesinden
AK Parti gibi, 7.5 yıldır Türkiye'yi yöneten bir kadroyu çıkaran bir
siyasi hareket o.
Ben,
Numan Kurtulmuş'un Saadet'in başına geçmesini de önemsedim.
Evet, hareketin lideri Erbakan'dı. Evet, onunla birlikte yürüyen epeyce bir ak saçlı kadro vardı. Ama dünya bu, insanlar yaşlanıyor, fizik güçleri, bazen zihni performansları azalabiliyor. Ve bir süre sonra,
dava tutkunuz ne kadar canlı olursa olsun, yükü daha
genç kadrolara intikal ettirme ihtiyacı hissediyorsunuz.
Aslında doğru olan, bu devretme işini bile öncü kadroların bizzat planlamış olmasıdır.
Bu açıdan, Saadet'in öncü kadrolarının davayı yürütme işini Numan Kurtulmuş'a ve beraberindeki genç kadrolara devretmesini sağlıklı buldum. En önce, hareketin içinden Numan Kurtulmuş gibi kendini iyi yetiştirmiş,
toplumla sağlıklı diyaloglar kurabilen ve lider kumaşı taşıyan bir şahsiyeti çıkarabilmek bir başarıdır diye düşündüm.
Doğrusu iyi de gidiyordu.
Numan Kurtulmuş'la Saadet yeniden toplum önüne taşınan iddialı bir sima bulmuştu.
Herkes sorsa kendisine, "Şu ana kadar Numan Kurtulmuş'un Saadet'e olumsuz, negatif anlamda bir yansıması olmuş mudur" diye, herhalde insaflı hiçbir insan "Evet, Numan Kurtulmuş Saadet'i yere batırdı" gibi bir söz söylemez.
Ama gördüğümüz gibi iş, kayyuma gidecek noktalara geldi. Yani ayrışmanın eşiğine...
Neden?
Çünkü Numan Kurtulmuş'la Erbakan Hoca ve beraberindeki ak saçlı ağabeylerin ilişkileri iyi gitmedi.
Ben Numan Bey'in şu ana kadar Erbakan Hoca ve ak saçlı ağabeylerle ilgili, kamuoyu önünde kırıcı bir söz söylediğine
tanık olmadım. Hakşinas olmak gerekirse Kurtulmuş, yüz yüze bakamayacak noktalara gelinmemesi için çok büyük özen gösteriyor.
Ama işte, herkeste bir yol ayrımı tedirginliği yaşatan
olağanüstü kongre önümüzde.
Ne oldu?
Problem ne?
Problem, herhalde şu meşhur
iftar saldırısında atılan sloganlarda gizli:
"Hocaya sadakat şerefimizdir" diye bağırıyordu, iftar sırasında masalara çatal
bıçak atan ve hançerelerinin olabilecek en yüksek tonuyla bağıranlar...
Buna benzer sözleri, Hoca'nın oğlu
Fatih Erbakan da, medya önündeki açıklamalarda dile getirdi. Evet, bir çevre "Hocaya sadakat" üzerinden yürütmekteydi Numan Kurtulmuş'a muhalefeti. Fatih Erbakan'ı, Elif Erbakan'ı, Genel İdare Kurulu listelerine almamak, Hoca'ya sadakatsizliğin işaretleri olarak görülmekteydi. Bu durumda Numan Kurtulmuş'un işi gerçekten zordu.
Elbette,
Necmettin Erbakan ismi, Saadet camiası için çok önemliydi. Bu siyasi çizginin oluşumunda onun, inşa edici, kurucu bir yeri vardı. Onu önemsememek, hele onu dışlamak mümkün değildi. Ama nasıl olacaktı o? Herhalde, bu noktada farklılık oluşmaktaydı.
Aileden birkaç kişiyi parti yönetimine almak...
Genel başkan olmak ama lider olamamak...
Kamuoyu önünde de, "Erbakan'ın icazeti ile duruyor" görüntüsü vermek.
Erbakan Hoca'nın etrafında duruyor gözükmekle kendilerinde, onun adına denetlemede bulunma hakkı gören ağabeylerin gözünün içine bakmak...
Sadakat... Gerçekten neyi kapsamaktaydı?
Mesela,
Oğuzhan Asiltürk genel başkan olsa, acaba nasıl bir sadakat görüntüsü çizerdi?
Sanırım Numan Kurtulmuş ve arkadaşları, bu işte rezonans sağlayamadılar.
Bu başarısızlık mıdır, tartışılabilir. Ya da Numan Kurtulmuş'u, diyelim olağanüstü kongrede
tasfiye etmek, tasfiye edenler için başarı mıdır? Orada da söylenecek çok söz var.
Ben her halükarda yazık oldu diyorum. Görüntü herkes için şık değil.
Aklıma şu soru da geliyor:
Şu anda yaşanan sadakat tartışması, diyelim her faninin başına gelecek olan, Erbakan Hoca'nın da başına geldiğinde ne olacak? O zaman neye sadakati tartışacağız?
İlginç ama Türkiye'nin Atatürk'ün ölümünden sonra "Atatürkçülüğün yorumu"nu tartışması gibi bir tıkanma ile karşı karşıyayız.
Belli ki Saadet, Erbakan Hoca yeniden başa geçmeyecekse, emri Hak vaki olduğunda geçme imkanı kalmayacaksa, kaçınılmaz biçimde yeni bir Numan Kurtulmuş bulmak zorundadır. Çünkü, her insanda biraz öz saygı vardır ve bu sebeple güdümlenmeyi istemeyecektir. Bu durumda "en sadık adam"ın Numan Kurtulmuş haline gelmesi mukadderdir. Onun için, herkesin şu "sadakat" işini yeniden düşünmesinde büyük fayda var diyorum. Hatta Erbakan'a saygı işinin bile, böyle daha sağlıklı olacağını söylemek istiyorum. Çok açık ki, yaşanan sakil görüntü herkesten bir şeyler alıp götürüyor. Benden söylemesi.