Terörizmin dini olmaz.
Çünkü
terör adı üzerinde terör, din de dindir. Yeryüzünde yan yana gelmesi imkansız kelimeler ve kavramlar vardır. Din ve terör bunların başında gelir. Sözü
teröristin
dindar olması veya olmamasına getireceğim ama önce şu durakta birazcık duralım.
Yukarıda yer alan kısa ve anlaşılır üç cümle ile söylediğim şeyler yıllardan beri ve özellikle 11
Eylül terör hadisesinden bu yana aklı başında hemen her
Müslüman'ın seslendirdiği düşünceler. Dini temelleri var bu yaklaşımların. Üzerinde sayfalarca yorumlar yapılabilir. Tarihin dehlizlerinde dolaşarak nice nice örneklerle temellendirilebilir. Nitekim bunların hepsi yapıldı. Kitaplar, ma
kaleler, köşe yazıları, konferanslar, paneller, geziler tertip edildi. Sesli ve görüntülü yayınlar hazırlanıp piyasaya sunuldu. Ama her nedense Batı dünyasında çok hüsn-u kabul görmedi bu çalışmalar. Oryantalist felsefenin önlerine koyduğu malzemeye
evet derken, bahse medar malzemelere
kulaklarını ve gözlerini kapadı Batılı dünya. Kendi doğrularından taviz vermediler. Kale bile almadılar söylenenleri büyük çoğunlukla. Özellikle siyasi kesim kulaklarını kapadı bunlara. Toplumdan karşılığını buldukları ırkçı ve
yabancı düşmanlığı üzerine kurulu politikalarına devam ettiler. "
İslami terör" safsatası üzerine bina ettikleri çıkar amaçlı projelerinden ödün vermek istemediler herhalde. Başka izah tarzı bulamıyorum. Çünkü bu seslere kulak verip aklıselimin sesini dinleselerdi yurtiçi ve dışı birçok politikalarını,
uygulama alanı bulan yığınla projelerini gözden geçirme ya da vazgeçmek zorunda kalacaklardı. U dönüşü yapacaklardı sizin anlayacağınız. Bu defa da kendileri ile çelişecek, kamuoylarına izah edemeyeceklerdi yaptıklarını.
Uzun sözün kısası gerçeklerle yüzleşme cihetine gitmediler. Ama kader hükmünü icra etti ve çok farklı bir şekilde Batılıları kendi gerçekleri ile yüzleşmek zorunda bıraktı. Keşke olmasaydı. 77 tane hayatının baharında insan dini olmayan terörün, dindar olmadığını söyleyen teröristin silahıyla ahirete irtihal etmeseydi.
Gelelim teröristin dindar olmasına. Dindar, dini öğretileri hayatına hayat kılan insan demektir. Dinde haksız yere insan öldürmenin yeri malum olduğuna göre, göz göre göre insanları haince, hunharca, barbarca katleden kişi veya kişilere nasıl dindar diyebilirsiniz ki? Ama o kişi veya kişiler kendilerini dindar sanıyor olabilir. Dini gerekçelerle bu işi yaptıklarını, dini değerleri motive unsuru olarak kullandıkları için 'biz dindarız' diyor olabilir. Onların böyle demeleri dindar olduklarını göstermez. Kur'an'ın ifadesiyle bir ümniyedir bu. Dilektir, temennidir, ümittir fakat reel gerçekliği yoktur. Yoktur; zira dini nasslar bu türlü yorumlara kapı açmayacak kadar sahihtir, kesindir, nettir. İslam'da böyle olduğu gibi başka dinlerde de böyledir. Onun için
inanç ve ameliyle hakiki dindar olan birinin din mensubu olsa da dindar olması söz konusu olamaz.
Keşke olmasaydı dediğim
Norveç katliamına geri dönelim. Düşünüyorum da dünya standartlarına göre açıkça terörist olmasına rağmen "cani, çılgın, ırkçı,
saldırgan,
katil vb." isimlendirmelerle basın yayında kendine yer bulan Anders Behring
Breivik, eğer Müslüman olsaydı aynı şekilde isimlendirmelere muhatap olur muydu? Yoksa İslam ve
Müslüman düşmanlığı ile mi oturup kalkardık şimdilerde? Bu anlamsız -anlamlı mı demeliydim yoksa- sorunun cevabını herkes kendisi versin.
Aslında ben Anders'in Müslüman olduğu varsayımı üzerine bir yazı kaleme alacak ve bunun basın yayındaki muhtemel yansımalarını hayal dünyamı kullanarak ifade edecektim. Ardından da Thane Rosenbaum'un
New York Times gazetesinde yer alan "Adalet mi intikam mı? Yoksa ikisine de ihtiyaç mı duyuyorsunuz?" başlıklı yazısında ele aldığı yazıdan hareketle bir değerlendirme kaleme alacaktım.
Son söz; 77 masum insanın katili terörist Anders'e onca delile rağmen İslam düşmanı bile diyemeyen Türk basınının bazı şanlı üyelerine karşı verilecek en güzel cevabın sükût olduğuna inanıyorum. Zira bazen kısa bir sükût uzun bir hutbeden daha beliğdir.
Böyle bir yazı ile
Ramazan'a başlamak istemezdim. Ama hayat devam ediyor. Ramazan'ınız
mübarek olsun.