Kitap okumada neşve


"Kitapla randevum var" başlığı ile yine bu sayfalarda yayımlanan yazım tahminimin çok çok üstünde tebrik, takdir ve tebcil aldı. Yazının bu denli ses getirmesine sevinmedim desem yalan söylemiş olurum. Çünkü bir yazarı mutlu eden şeylerin başında gelir okunurluluk. Fakat beni mutlu eden asıl husus, kitap okuma konusunda bu kadar dertli insanın varlığının yanı sıra bu derdi çözme adına harekete geçmiş kişilerin ve grupların varlığı oldu. İki örnek vereyim. Bir grup sevdalı Sivas'ın Altınyayla ilçesinin Başyayla köyüne kütüphane kurmuş. Şimdi de sıra Yozgat'ın Çekerek ilçesi Karahacılı köyü diyorlar. Bir başka dertli grup da Ağrı Şerife Bacı Teknik ve Meslek Lisesi'nde kütüphanecilik kulübü kurmuş. Sevindirici bu bilgileri sizinle paylaştıktan sonra gelelim bu yazının konusuna. Mezkur yazıda günlük yoğun programından dolayı o gün kitaba randevu veremeyecek birisinin gece kalkıp kitabını okuduğunu anlatmıştım. İhtimal kitap okuma noktasında hayatında boşluk olmaması için istirahatinden fedakârlık yapan bu kişinin söz konusu amelini ibadet teşbihi ile anlatmış ve demiştim ki: "İsmi bende saklı bu şahıs kitap okuma ekseninde ibadet formunu tamamlamış bana göre sıra ibadetin neşvesinde. O da gece uykusunu bölerek okuduğu kitaplardan maksimum istifade tekniklerini kullanması ile tamamlanır." Birçok okuyucum bu satırlarda ibadetin neşvesi olarak tanımladığım maksimum istifadenin nasıl olacağını soruyor. Müşahhas ölçüler, metotlar verebilir misin? diyorlar. Önce şunun bilinmesini isterim; ortada objektif, doğruluğu ispatlanmış tek bir model ve metot yok. Herkesin kendine göre belirlediği bir tarz var. Bu açıdan vereceğim metot veya model benimdir. Okuyacağınız tespitler, bu satırların yazarının benimsediği, tatbik etmeye çalıştığı ve sürekli geliştirmek için çaba gösterdiği bir metottur. Maddeler halinde sıralayalım. 1- Önce alan belirlenmelidir. Alan belirlemede merkeze alınacak temel unsur şüphesiz insanın mesleği olacaktır. Öyleyse önce mesleki bilgilerini sürekli yenileyecek ve geliştirecek kitapları okumak hayatın merkezine konmalıdır. Çünkü insan doktor, avukat, mühendis, tekniker, hukukçu vb. hangi mesleğe sahip olursa olsun her gün yeni icatların, keşiflerin, gelişmelerin olduğu bu çağda bilgilerini yenilemez, fakülte yıllarındaki bilgileriyle yetinecek olursa bırakın başarılı olmayı hayata tutunması dahi imkânsızdır. Dinî, sosyal ve kültürel alandaki okumalar ikinci ve üçüncü halkalarda yerini almalıdır. İkinci ve üçüncü dedim; çünkü dinî okumaları diğerlerinden ayrı bir kategoriye koymanın ve öncelemenin lüzumuna inanıyorum. Zira bir Müslüman için din hayatın esasıdır, ruhudur, özüdür. Hayatı anlamlandırma din ile mümkün olur. İlk insandan bu yana insanlığın beynini kemiren ve sürekli cevap arayışı içinde olduğu "niçin, nasıl" sorularına insan ancak din sayesinde din ile cevap bulur ve itminana erer. Uzun yolculuğun bu safhasında itminana eren insan, kulluğunun farkına ve zamanla şuuruna varır ki bütün bunlar ancak dinî okumalarla mümkün olur. Onun için dinî kitaplar ikinci halkada yerini almalı diyorum. Üçüncü halka ise sosyal ve kültürel kitaplardır. Burada insanın ilgi alanı ve eğitim seviyesi okunacak kitapları belirleyecek temel iki unsurdur. Biri vardır; bilgisayar mühendisi olduğu halde tarihe meraklıdır. Bir diğeri felsefe veya edebiyat... Sözü getirdiğimiz bu nokta kitap okuma adına tam bir yol ayırımıdır. İnsan bu durakta oldukça uzun durmalıdır; ince eleyip sık dokumalıdır. Zira meslekî okumaları bir kenara bırakacak olursak, din ve sosyo-kültürel okumalarda, asıl alan bu durakta belirlenecek; daraltmalar, genişlemeler burada yapılacaktır. Söz gelimi tarih diyen bir insan, neden tarih dediğini uzun uzadıya düşünecek ve kendini ikna edecek. Ardından o tarihi sınırlandıracaktır. Mesela, yakın dönem cumhuriyet tarihi diyecek ve okumalarını orada yoğunlaştıracaktır. Alan belirlenip çerçevesi sınırlandıktan sonra derin okumalar burada, ansiklopedik okumalar bunun dışında yapılmalıdır. Yakın dönem cumhuriyet tarihi diyen insan derin diye tarif etmeye çalıştığım yoğun ve detay okumalarını bu sınır içinde yapmalı, onu daha iyi anlamasına yardımcı olacak sair okumalar ile sanattan edebiyata, romandan şiire okumalarında ise ansiklopedik malumat ile iktifa etmelidir. 2-İster meslekî ister dinî, isterse sosyo-kültürel alandaki okumalarda okunacak kitap listesi baştan yetkili bir rehber/uzman ile birlikte belirlenmelidir. Konu ile alakalı her kitabı alma ve okuma değil, aksine ilgi alanı, eğitim seviyesi ve bu okumalara ayrılacak zaman baz alınarak mutlaka ama mutlaka bir rehberle baş başa verip liste oluşturulmalıdır. Liste oluşturup bir kenara çekilme de olmamalıdır. Yeni çıkan kitaplarla liste sürekli güncellenmelidir. 3-Listedeki kitapların mutlaka bir okuma sırası olmalıdır ki tavsiyem sıranın basitten mürekkebe doğru olmasıdır. Edebiyat okumaları yaptığımızı düşünelim; Sezai Karakoç'tan işe başlama çok doğru bir tercih olmayabilir. Veya Sezai Karakoç okumaları yapacaksak; edebiyat okumalarında o seviyeye geldiysek, hikâye ve şiir kitapları başlangıç olarak kabul edilebilirse de, onun mütefekkir yönünün ön plana çıktığı eserler kat'iyen başta okunacak kitaplar olmamalıdır. Veya Fethullah Gülen Hocaefendi okumaları yapacaksınız. Kalbin Zümrüt Tepeleri'nden veya Çağ ve Nesil serisinden başlanmamalı. Bunun yerine röportajlar, kitaplaşmış vaazları, Asrın Getirdiği Tereddütler, Prizma, Kırık Testi gibi sohbetlerinden başlayıp, ilerleyen zamanlarda Kalbin Zümrüt Tepeleri'ne, Çağ ve Nesil serilerine geçilmelidir. Gördüğünüz gibi hem geniş alanda hem de seçilen yazarda sıralamaya riayet, ibadetin neşvesini yakalamak için şarttır. Burada en büyük görev, bize rehberlik yapan şahsa düşmektedir. 4-Bir başka tavsiyem de eşzamanlı okumalardır. Kur'an'ın "fe ize ferağte fensab" ayetinin yani bir işi bitirince hemen bir başka işle meşgul olma emir veya tavsiyesinin kitap okuma ekseninde eşzamanlı okuma şeklinde modellenebileceğini düşünüyorum. Açacak olursam, yine o rehberle sıralama yapılırken basitten mürekkebe tesbit edilen kitaplardaki fikrî yoğunluk hesaba katılmalı ve zihnin dinç olduğu zamanda okunacak kitaplar fikrî yoğunluğun ağırlıklı olduğu, zihnin artık yorgun dönemlerde daha hafif kitaplar tercih edilmelidir. 5-Kitap, elde kalem altı çizile çizile ve yazarla müzakere ede ede okunmalıdır. Muvafık veya muhalif olduğunuz düşünceler kitabın kenarına mutlaka not düşülmelidir ki bir sonraki maddede zikredeceğim hususu gerçekleştirmek için şarttır bu. Kindle, Nook gibi elektronik okuma ortamlarında da aynı şeyler ehlinin malumu olduğu üzere yapılabilmektedir. 6- Başta söylediğim "benim okuma tarzım" sözünü bir kez daha hatırlattıktan sonra devam edeyim. Kitap bitirilir bitirilmez hemen kütüphanedeki yerine yerleştirilmemeli, masanın üzerine gözün her daim görebileceği bir yere konmalıdır. Orada bir hafta-on gün durmalı, sonra kitabın hacmine göre bir-iki saat ona yeniden vakit ayırıp ilk okumada altını çizilen yerler ile kenarına alınan notlar bir kez daha okunmalıdır. Şahsi tecrübem o ki, bu ikinci okuma oradaki malumatları sizin yapıyor, beyninizde kemikleşiyor, hafızaya adeta kazınıyor. Yaran meclislerindeki sohbetlerde, bir yazıda, müzakere ortamındaki konuşmada oradaki malumatları hatırlatan ve kullandıran bu ikinci okuma oluyor. Bu yapıldıktan sonra kitap kütüphanedeki rafına konabilir. 7-Karşıt okuma... Çapraz okuma da denebilir ama tercihim karşıt okuma. Belki ileri bir seviye için geçerli fakat geçerliliğini hiç yitirmeyen ve yitirmeyecek olan bir metot bu. Okuduğunuz kitapta yer alan ve artık sizin olan o malumatlara muhalif düşünceleri muhalif yazarların kaleminden okumanızı tavsiye ederim. Burada iki isim vereyim ve bu isimlerden, bu isimlerin zihinlerde çağrıştırdığı mana ve muhtevadan hareketle ne demek istediğimi anlayın; Necip Fazıl ve Nazım Hikmet... İdeolojik kamplaşmalar, düşünceye siyaset üzerinden bakmalar, muhatabı etnik kimlik veya ideolojik tercihler üzerinden tanımlamalar bizi maalesef birbirimizden uzaklaştırmış. Reddedilen, hatta düşman olunan şahıs veya ideolojiyi bile biz o şahsın veya o ideolojiyi destekleyen insanların kaleminden okumamışızdır. Halbuki hakikat aşığı insan, eğer gerçekten hakikate ulaşmak istiyorsa bu noktada aklını falana filana teslim etmemeli, dizini büküp, zaman ayırıp onu ondan okumalıdır. "Onu okursam, ona meyl edersem..." gibi korkular yersizdir. Madem ki hakikat arayışı içinde olan Hak âşığısın, o zaman "Ona meyl edersem..." sözü gerçekten abestir. Eğer hakikat o ise, onun anlattığı düşüncelerde yerini alıyorsa meylet ve kendi yanlışından kurtul; daha ne? Sistemli okuma, düşünme, çalışma, araştırmayı ihtiva eden hakikat aşkı üzerinde ayrıca durulmaya değer. 8-Bu kitap okuma-ibadet neşvesindeki teşbih adına son teklifim olacak: müzakere. Amerika'da kitap kulübü denen bir uygulama var. İnsanlar, kendi aralarında oluşturdukları 10'ar kişilik -fazla veya az olabilir- grupla yeni çıkan kitapları alıp okuyor. Tabii hangi kitabın okunacağını birlikte karar veriyorlar. Kararlaştırdıkları günde bir araya gelip kitap hakkında herkes 5'er dakika değerlendirme yapıyor, ardından müzakere ediyor. Hatta öyle ki bazen bu 10 kişilik gruplara kitapların yazarları bile gelip katılıyor. Barnes&Noble gibi yerlerde yapılan bu müzakerelere başkaları da dinleyici olarak katılabiliyor. Yazarı katılacak olursa zaten ilan da ediliyor günler öncesinden. Müzakereler müsbetiyle, menfisiyle bilgileri daha kalıcı yapar ve bu uğurda harcanan zamana da emeğe de değer. Bitirirken kendi kitap okuma modelim maksimum istifade manasına sizin okumalarınıza neşve katar mı, katmaz mı bilmiyorum ama benden şimdilik bu kadar. Son sözüm; başta ifade ettiğim her köye bir kütüphane kampanyasının gönüllü çalışanları sizden kitap himmeti bekler. Bir kitap da benden diyerek bu hayırlı faaliyetlere destek vereceğinizden eminim. Adresleri aşağıda: Mücahit Gündoğdu; Bahçelievler Mah. Atatürk Bulv. No: 7 Çekerek / YOZGAT ve Ağrı Şerife Bacı Kız Teknik ve Meslek Lisesi, Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Doğubeyazıt Yolu, 04100 Merkez / AĞRI
<< Önceki Haber Kitap okumada neşve Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER