Fitre veya fıtır sadakası kitaplarımızda yer alan
tarife göre: "
Ramazan Bayramı'na kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan
Müslümanların kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle
mükellef oldukları mali bir
ibadettir."
Bu tarif Efendimizin kavli ve fiili beyanlarına göre çıkartılmıştır. İbadet olması itibarıyla zaten başka türlüsü de mümkün değil. İster bedeni ister mali olsun ibadetlerde esas olan taabbudiliktir. Taabbudilik ise neden, niçin ile başlayan soruların
cevapları yerine "nasıl" sorusuna verilen cevapların ifade ettiği muhtevanın uygulanması demektir. Başka bir ifadeyle temelinde nedensiz, niçinsiz itaat vardır.
Fakat bu demek değildir ki "neden, niçin" sorularını sorup hikmet avcılığına çıkmayacağız? O zaman soralım; bir Müslüman, bir günlük sahur ve
iftar sofrasında karnını doyurmak için yiyece-içeceğe harcadığı miktarda bir meblağı neden fakir fukaraya verecek?
Çok şeyler söylenmiş bugüne kadar bu soruya cevap sadedinde. Ben
Hocaefendi'den bizzat dinlediğim iki nükteyi aktaracağım sizlere. Birincisi: dedi ki Hocaefendi: "Fatır Suresinde
Allah şöyle buyuruyor: "Her kim izzet ve şeref istiyorsa bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'a aittir. O'na ancak güzel ve
temiz sözler yükselir.
Salih ameli de, güzel ve makbul işi de Allah yükseltir." Ardından devam etti: "
Oruç, tutulduktan sonra muallaktadır. Fıtır sadakası onu amel-i salih makamına ulaştırır. Bunu anlamakta zorlanıyor olabiliriz; ama unutmayın sadaka, sadakat nişanesidir. O nişanenin
yerli yerine, zamanında konulması önemlidir."
Önemli bir yorum bana göre bu. Fıtır sadakasının yerinde ve zamanında eda edilmesine
teşvik edecek etkileyici bir beyan. Çünkü bazılarımız bazen teferruatta boğulabiliyoruz. 10 TL mi 15 TL mi türünden öyle tartışmalara şahit olmuşumdur ki ben hayatım boyunca; bunları ifade için teferruatta boğulmanın ötesinden bir tabir bulamıyorum. Madem fıtır sadakasının Hocaefendi'nin yorumuna göre böyle bir fonksiyonu var; o zaman 10 yerine 20, 20 yerine 40 vererek, son güne, bayram namazına gelmeden önce Ramazan içinde insan bu mali ibadetini aşkla şevkle yerine getirmeli diye düşünüyorum. Nerelere harcamıyoruz ki bu parayı biz gündelik hayatımızda!
İkincisi; fıtır sadakasını kimin vereceği... Tarifte gördük; kişinin kendisi ve velayeti altında bulundurduğu kişiler adına vermesi gerek. Dolayısıyla hanede maddi yükümlülüğü üstlenen koca ise şayet, eşi ve çocukları için vermesi lazım. Sorumluluk ekseninde ele aldığımız takdirde bu böyle. Ama tam da burada Hocaefendi farklı bir kanaat izhar eder ve der ki: "Madem fıtır sadakası insanın orucunu kanatlandıran ve Rabb'e ulaşmasına vesile olan bir ameldir; öyleyse imkanı olan herkes kendi fıtır sadakasını kendisi vermeli."
Buradan şunu anlıyorum ben; çalışan veya
ekonomik girdisi olan bir bayan, kendisi namına kocasının fitresini vermesini beklememeli, aksine bizzat kendi kazancından kendisi vermelidir. Aynı şey, ailenin geliri olan diğer fertleri için geçerlidir. Hatta bence, çocuklarımız bile anne-babalarından aldığı harçlıklarla kendi bütçeleri varsa, onları da teşvik etmeli ve kendilerinin vermesi sağlanmalıdır.
Bu yaklaşımın basite irca edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Ramazan gibi dini hissiyatın ağır bastığı, zekat dağıtımı, iftara
misafir kabulü vb. amellerle daha fazla sosyalleştiğimiz bir zeminde gerek çocuklarımız gerekse kocasına bağlı olduğu halde müstakil geliri veya bütçesi olan kadınların fıtır sadakalarını kendilerinin vermesi ayrı bir mükellefiyeti yerine getirmenin hazzını onlara yaşatacaktır.