Demiştim ki, “bu
CHP kendi
raporunu da reddeder...” Reddetti... Hem de üzerinden 24 saat bile geçmeden...
İlk “
Kürt Raporu”, biliyorsunuz, CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal’ın ricası üzerine, Prof.
Ahmet Özer tarafından hazırlanmıştı...
Mustafa
Özyürek ve Kemal
Anadol’un “kendiliğinden hazırlanıp gelmiş” dediği bu rapor uzun süre genel
başkanlık makamında bekledi. Sahiplenilmedi. Sonra da çöpe atıldı.
Bir de, Baykal’ın SHP’de genel sekreter olduğu dönemde hazırlanmış bir Kürt Raporu var. Bunun mimarı
Erdal İnönü’dür ve Baykal kerhen desteklemek zorunda kalmıştır.
Fakat Baykal, bu raporun havasını çok attı. Ne zaman sıkışsa, “Biz ilk Kürt Raporu’nu hazırlamış bir partiyiz, her zaman çözümden yanayız” gibilerden laflar etti.
Erdal İnönü’nün burnundan getirmişti oysa...
Her yapılana muhalefet etmişti.
Hatta, İnönü’nün bilgisi dahilinde Fransa’da düzenlenen Kürt Konferansı’na katılan
Ahmet Türk,
Mahmut Alınak,
Salih Sümer, Kenan Sönmez, Mehmet Ali Eren ve İsmail Önal’ın
disiplin kuruluna sevki ile partiden
ihraç edilmelerini sağlamıştı.
Peki, Kılıçdaroğlu hangi raporu sahipleniyor?
Erdal İnönü döneminde hazırlananı... Kendiliğinden gelip Baykal’ın masasına konmuş bulunanı görmüyor bile...
Hangisini reddediyor?
İşine gelmediği zaman ikisini de...
İlginç insanlar şu CHP’liler.
Eskiden, “yazılmış” raporları reddederlerdi... “Kendiliğinden hazırlanmış, kendiliğinden gelip Baykal’ın masasına konmuş bir rapor... Bizim ne ilgimiz olabilir ki?” filan derlerdi.
Şimdi “yazılmamış” raporları reddediyorlar.
Dünkü yazımda duyurmuştum:
Diyarbakır CHP İl Sekreterin Mahmut Şevketoğlu, ille de bir
“Kürt Raporu” hazırlamayı kafasına koymuş bulunan “CHP Doğu ve Güney
doğu Komisyonu” için 15 sayfalık bir “ön rapor taslağı” kaleme alıyor. Bunu
komisyona sunuyor.
Taslakta PKK’lılara aftan “anadilde eğitime”, bölgede istihdam yaratmaktan Öcalan’a “
ev hapsi cezasına” kadar, mebzul miktar “yeni çözüm önerisi” var.
Komisyon ne mi yaptı?
Hiç... Sustu!
Madem adın “Doğu ve
Güneydoğu Komisyonu” ve ille de bu “Kürt Raporu”nu hazırlayacaksın... Bari adının hakkını ver ve eline verilmiş metni usulden de olsa şöyle bir incele, üstüne iki çift laf et.
Hayır...
Biz komisyondan beklerken, açıklama CHP Genel Başkan Yardımcısı
Haluk Koç’tan geldi: “Bu kişisel bir metindir, partimizi bağlamaz.”
Diyordu ki Mahmut Şevketoğlu, “CHP özü itibariyle
devrimci bir partidir. Bu devrimci adımları mutlaka atacaktır...”
Ben de “hayır” demiştim...
CHP özü ve kabuğu itibariyle ne devrimcidir, ne de evrimcidir. CHP, bürokrat totaliterliğin kendisini ifade edebildiği yegâne
siyaset kanalıdır ve Mahmut Bey gibilerin iyi niyetli, bir o kadar da safça çözüm önerilerine karşı hep “statüko”yu, yani “çözümsüzlüğü” savunmuştur.
Bir de iddiada bulunmuştum:
Mahmut Bey ön taslağını sunsun, komisyon bunu rapor haline getirsin,
Kemal Anadol çıkıp diyecektir ki, “Kendiliğinden hazırlanmış, kendiliğinden gelip Kılıçdaroğlu’nun masasına konmuş bir rapor... Bizim bundan haberimiz yok...” Bunu demezse dişimi kıracağım!
Kemal Anadol çıkmadı ama,
Haluk Koç çıktı.
Üstelik, ortada tekamül etmiş bir rapor da yok...
Bir “
taslak” alt tarafı ve henüz mürekkebi bile kurumuş değil...