Laf aramızda, bayramda
gazete okunmuyor usta. Renksiz, tatsız, tuzsuz "kağıtlar topluluğu"na benziyor bayram gazeteleri.
Bir de, adlı adınca, "bayram gazetesi" lejandıyla çıkanlar vardı.
Ki, çok
şükür tarihe karıştılar.
Sabah gazetesinin, dolayısıyla
Dinç Bilgin'in bu ülkeye ettiği en büyük iyiliklerden biri de budur: Geliri, gazetecilikle ilişkisi olmayan meslek gruplarınca paylaşılan bayram gazetelerini işlevsizleştirmek ve sonunda kapanıp gitmelerini sağlamak.
Müjdeli haber şu:
Rahmetli
Bülent Ecevit’in sağ kolu (yoksa sol kolu muydu?),
Mesut Yılmaz ve
Hüsamettin Cindoruk’un kankası,
Rahşan Ecevit hanımefendinin can düşmanı, ‘troyka’nın en mukavim ayağı muhterem
Hüsamettin Özkan yeniden
siyaset sahnesine dönüyormuş.
Kaç yıldır merak eder dururdum.
Bir Hüsamettin Özkan vardı...
Ne oldu?
Buradaymış... Apartta bekliyormuş...
Herhalde ‘çarşının karışmasını’ bekliyordu.
Muhterem Özkan, ‘Türk siyasi yaşamında yeni bir oluşumun sağlanması yönündeki görüş ve temennileri’ konuşmak üzere, Mesut Yılmaz, İstemihan Talay (sahi, bir de böyle biri vardı) ve
Hüsamettin Cindoruk’la sık sık bir araya geliyormuş.
Bizlere bu müjdeyi duyuran
internet sitesi, başlığa şu cümleyi çıkarmış: ‘Mesut Yılmaz, İstemihan Talay ve Hüsamettin Cindoruk yine boş durmuyorlar...’
Cindoruk’un boş durmadığını biliyorduk.
Kaç yıldır
İlhan Kesici’yi ittirip duruyor, bir şey çıkmadı. Saf bir adam, iyi niyetli bir aydın olan, üstelik ‘soyisim’ avantajı bulunan Mehmet Ali Bayar’dan da bir şey çıkmadı. Bir ara,
Abdüllatif Şener’e sardırmıştı. Belli ki Şener’den de bir şey çıkmayacak.
Herhalde bu yüzden eski ‘sınanmış’ dostlara sardırdı.
Eski dostlar bir araya gelip ‘ne yapılabilir?’ sorusu üzerinde düşünüyorlarmış.
Sürece yayılan bu istişarelerde,
Türkiye’nin
AK Parti iktidarı ile ‘
laiklik,
demokrasi ve toplumsal kutuplaşma’ yaşadığı tezinden hareket eden eski siyasetçiler, yerel seçimleri ‘önemli bir çıkış’ olarak görüyormuş.
Bu noktadan hareketle de, 22 Temmuz seçimlerinde yaşanan, ancak hezimetle sonuçlanan ‘
CHP-DSP ittifakının’ yerel seçimlerde de uygulanması, ‘formül’ olarak tartışılıyormuş.
Bu çerçevede Hüsamettin Özkan, CHP lideri
Baykal’la görüşüyormuş.
Biri Ankara'da, diğeri İstanbul'da olmak üzere iki kez gerçekleştirilen görüşmelerde, ‘formüller’ ve yerel seçimlerde ‘adaylar, isimler’ tartışılıyormuş.
Belki de, aynı anda sağı ve solu toparlayacak yeni bir lider arıyorlardır.
Onlar arayadursun...
Benim merak ettiğim husus da şu:
İlle de bir şeyler yapmalı mı?
İlle bir şeyler yapılacaksa, bu isimlerle mi yapmalı?
Hem, kim bu isimlere ‘bir şeyler yapma’ görevi vermiş?
Mesut Yılmaz da, Hüsamettin Özkan da, hatta adaşı Hüsamettin Cindoruk da, ‘siyaseten
tasfiye edilmiş’ isimler. Bırakın bir şeyler yapma çabası içinde olmayı, normal şartlar altında insan içine çıkamamaları lazım.
Siyaset, mühendis cetveliyle ‘oluşturulabilir’ bir şey değil.
Lider de, ‘imal edilebilir’ bir şey değil.
Mamulattan lider Mehmet
Yazar,
İlhan Kesici, Hurşit
Güneş, Mehmet Ali Bayar, rahmetli İsmail Cem kadar olur.
Dolayısıyla, bu üçlünün yeniden sahne almasından bir şey çıkmaz.
Sadece görüntü kirliliği yaratırlar.
Sonra da, ‘
Allah Allah... AK Parti yine kazandı...’ diye hayret ederler.